|
Açılım sürecinde algıların yönetimi

Gerilla kıyafetleriyle ve zafer işaretleriyle kendilerini karşılamaya gelen onbinlerce insanı selamlayarak memleketlerine giriş yapan PKK''lıların görüntüleri sadece devleti rahatsız etmiş olsaydı, her zaman yaptığımız gibi, devletin şu ana kadar Kürt sorununun başlıca sorumlusu olan yanlış politikalarından dolayı söylenmeye hakkı olmadığını söyleyerek işin içinden çıkabilirdik.

Oysa bu sefer hem devlet hem halkın önemli bir kısmı sorunun başlangıç tarihinden bu yana ilk defa bir “çözüm” ve “barış” kıvamına “kerhen” de olsa gelmiş durumdayken ortaya çıkan bu görüntüye karşı tepki devletten değil, geniş halk kesimlerinden gelmiş oldu.

Bu halk kesimlerinin sorunun özüne muhtemelen çok yabancı olduğu, Kürt halkının çektiği sıkıntıları bilmediği, olaya Diyarbakır''dan bakamıyor olduğu, tabiî ki yanlış değil, ancak bütün bunlar bu halkın duygu ve duyarlılıklarının tamamen boş olduğunu söylemeyi de gerektirmiyor. 25 yıl devam eden savaşta çocuklarını askere gönderen aileler, yıllardır Türkiye''nin her tarafına gelen “şehit” cenazeleri dolayısıyla tanışıyorlar “Kürt sorunu” denen şeyle. Haklı veya haksız dağdan inenleri de kendi evlatlarının katilleri olarak algılıyorlar. Bu algı bütün basitliğine, bütün resmi propaganda mahsulü “sığ” niteliğine rağmen fiilen geçerli olan bir algıdır. Ne kadar yanlış da olsa bu algıyı yok sayarak hiçbir iletişim dili kurulamaz.

Sonuçta barışı yapacağınız tarafın algısı buysa siz kendi telinizden çalmaya devam edemezsiniz. Karşı tarafın algılarını da idare etmeyi dert edinmelisiniz. Kavgadan vazgeçip barışmaya karar vermişseniz, “bana ne öbürünün beni nasıl gördüğünden, ben haklıyım ya!” diyemezsiniz. Gerçekten haklı olduğunuzu anlatabilmek için, kırk yılın başında ortaya çıkmış bir diyalog fırsatını bir “kontrolsüz sevinç” uğruna harcayamazsınız. Hele bu kontrolsüz sevinç karşı tarafta tam bir “sövgü” olarak, bir “zafer narası” olarak duyuluyorsa…

Ahmet Türk ve diğer DTP''li yöneticiler yapılan gösterileri halkın savaştan bıkmışlığının ve bu savaşın bitişinden dolayı sergilenen sevinç gösterileri olarak açıklamaya çalışıyorlar ve bunca acı yaşamış bir halkın “bu kadarlık bir sevincinin çok görülmemesini” istiyorlar.

Bu sözlere birçok yorumcu da büyük ölçüde devletin karşısında DTP''ye hatta “dağa çıkmak zorunda kalmış PKK''lı gençlere” uygulanan bir pozitif ayrımcılık çerçevesinde katılmıştır. Sonuçta demokratik açılımın muhtemel gerekleri konusunda olabilecek en yüksek kamuoyu desteği ve anlayışı seferber olmuştur. Dağdan iniş konusu bu sürecin en önemli aşamalarından birisi olduğuna göre, herhalde kimse bu sürecin yine de bir “mutlu son manzarası” içinde gerçekleşeceğini beklemiyordu, ne de olsa onca evlat ve kuyruk acısının insanların pek birbirlerini özlemesine yer bırakmadığı ortadadır. Ayrıca hem olaya müdahil olan taraflar artık haddinden fazla, hem de bu konuda oluşan kendiliğinden algı ve izlenimlerin idaresi sürecin en önemli aşamasını oluşturuyor.

DTP yöneticilerinin aslında bir “barış sevinci” olarak anlayışla karşılanması gerektiğini söylediği gösteriler, yurdun öbür yanında nasıl algılanıyor acaba? “Bu kadarlık sevinci çok görmesinler” diyen Ahmet Türk ve arkadaşlarından bunu da hesaba katmalarını istemek çok mu şey istemek oluyor?

Güneydoğu''da en basit bir aşiret kavgasını bitirmenin bile son derece ince bir diplomasi ve davranış dili gerektirdiğini bilmiyor olmaları mümkün mü bu arkadaşların?

Eğer bilmiyorlarsa o halde gerçekten PKK veya DTP söyleminin her fırsatta aşağıladığı o “feodalite” dilinin bile çok gerisine düşmüş olduklarını söylemek zorundayız. Benim bildiğim, Kürt aşiretleri bir vesileyle aralarındaki kavgayı sona erdirmeye karar verdiklerinde barışın çok dikkatli ve zahmetli bir süreç olduğunu çok iyi bilirler. Süreç içinde eskiyi hatırlatacak ve süreci baltalayabilecek en ufak bir söz ve davranış konusunda alabildiğine hassas davranırlar.

Karşılama görüntüleri gerçekten halkın kendiliğinden gelişen bir tepkisi olsaydı yine bir nebze anlaşılabilirdi. Oysa günler öncesinden DTP teşkilatlarınca bölgenin her tarafında dağıtılan bildirilerle insanlar süreci sabote etmekten başka bir anlam ifade etmeyecek bu “lüzumsuz” mitinglere çağrılmıştır.

“Bu kadarlık” sevinç gösterisinin çok görülmemesi gerektiğini söyleyen DTP''liler, bu gösteriyi bir de Yozgat''tan, Balıkesir''den, Bursa''dan, Trabzon''dan seyretmeyi denesinler... Süreç içinde haddinden fazla insan Kürt olmadığı halde Diyarbakır''dan bakmayı denedi çünkü ve bu hiç de fena olmadı. Bu sayede daha çok sayıda insan artık Kürt sorununun varlığını kabul ediyor ve çözümü konusunda çok daha empatik ve açık davranabiliyor. Benzer bir yaklaşımı artık DTP''lilerin de denemesini istemek için çok neden var. Amaç gerçekten de barış ise tabi…

14 yıl önce
Açılım sürecinde algıların yönetimi
Ney, Âdemoğlunun ruhunu yansıtan aynadır
Zihniyet devrimi ve maarif devrimi olmadan aslâ!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…