|
Göğün hakiminden yerin hakimine veyl olsun!
Mısır tarihinin belki de tek seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak kayda geçmiş olan Muhammed Mursi, mahkeme salonunda
“dünyanın gözü önünde”
vefatının 2. yılı münasebetiyle bütün dünyada değişik etkinliklerle anıldı. Türkiye’de de hem Mısırlı yol ve dava arkadaşları tarafından hem de kendisine büyük muhabbet duyan Türk sivil toplum kuruluşları tarafından anma toplantılarına konu oldu.
Vefatının
“dünyanın gözü önünde”
gerçekleşmiş olmasının bütün dünyada bir vicdan ayaklanmasına, demokrasi ve insan hakları duyarlılığına konu olması beklenirdi. Oysa epey öncesinden itibaren yavaş yavaş sürüklenmiş olduğu sonunun “dünyanın gözü önünde”
gerçekleşmesi tam da uyanma ihtimali olan vicdanları biraz daha oyalamak, duyarlılıkları biraz daha köreltmek için özel olarak kast edilmiş gibi oldu.

Seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak kendi atadığı, emrindeki savunma bakanı tarafından maruz kaldığı darbenin neticesinde, bir mağdur olduğu halde bir suçludan daha kötü bir muameleye tabi tutularak 6 yıl boyunca nerede tutulduğu ilan edilmeden, savunma hakkı veya yakınlarıyla görüşme hakkı hiç tanınmadan, giderek bozulan sağlığı için tedavi talebine cevap verilmeden yavaş yavaş sürüklendiği ölümü mahkeme salonunda gerçekleşti. Daha da kötüsü, ölümünden sonra kendisine otopsi yapılmadığı gibi cenaze töreni düzenlenmesine izin verilmeksizin sabahın köründe apar topar ve gizlice defnedildi.

Geriye aslında bütün İslam dünyası için tecrübesiyle, başıyla, sonuyla ibret dolu, ders dolu büyük bir hikayesi kaldı Mursi’nin. Bu hikâyenin sınırları, anlamı ve boyutları kuşkusuz Mısır’ın sınırlarını fazlasıyla aşıyor.
Mursi’nin mücadelesi, ilkeli-tavizsiz duruşu ve bu uğurda hayatını ortaya koyan tavrı, kendisiyle birlikte mezara girmeyecek bir örnek oluşturuyor.
İslam dünyasında demokrasinin, insan hak ve hürriyetlerinin, insanlık onurunun kimlerce nasıl kuşatılıp gelişiminin hangi dayanışma ağlarıyla engellenebildiğine dair ufuk açıcı bir örnek.
Tabi, siyaset için
başarı ve başarısızlık
kriterlerinin nasıl değerlendirilebileceğine dair, stratejik aklın,
dost-düşman ilişkileri
ni nasıl değerlendirdiğine dair de çok öğretici bir örnek.
O örnekliği vefatının ikinci yılında değerlendirmek üzere Mursi ailesi ile İslam dünyasının birçok tanınmış isminin katılımıyla bir
“Demokrasi için Mursi Vakfı”
kuruldu. Bu yıl anma toplantıları büyük ölçüde bu vakfın öncülüğünde gerçekleştirildi.
Vakfın sadece Mursi’yi anmakla kalmayacak olan misyonları arasında İslam dünyasında demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi, İslam dünyasının ekonomik, sosyal ve siyasal kalkınması, Filistin davası için daha stratejik bir siyasetin geliştirilmesi ve takip edilmesi gibi işler yer alacak.
Hiç kuşkusuz Mursi hayatı boyunca İslam dünyasının kendi iradesine sahip, bağımsız, özgür ve kalkınmış bir varlık kazanması yolunda verdiği mücadeleyle ve bu mücadeleyi taçlandırdığı şehadetiyle sembol bir isim haline gelmiştir.
Bu sembolü fetişleştirmeden, misyonuna uygun faaliyetlerle yaşatmak onun vasiyetine ödenecek bir borçtur.
Aslında o bu vasiyeti vefat ettiği mahkeme salonunda, yine bütün dünyanın gözü önünde herkesin duyacağı şekilde okudu. Daha önce de burada aktardığımız bu son sözlerini vefatının 2. Yıldönümünde yine hatırlayalım.
Bu sözlere kendini bilen hangi Müslüman lakayt kalabilir?
MURSİ’NİN SON SÖZLERİ

“Beni Hamas’la ilişkiye girmekle suçluyorsunuz, aynı şeyi bugün siz yapıyorsunuz. Sina’da olup bitenlerle suçladınız, Sina’da bugün bile olup bitenler ortada, siz niye engelleyemiyorsunuz?

Mısır’daki şiddet eylemleri ve kiliselerde ve camilerde olanlarla suçladınız, bugün çok daha fazlası sizin idareniz altında vuku buluyor.

Beni tecrit ettiniz ama terk etmediniz, her gün işkence için uğramayı ihmal etmediniz. Beni yavaş yavaş ama en vahşi şekilde öldürmek istiyorsunuz ve tek çekindiğiniz şey bu katledilmem halinde maruz kalacağınız tepkilerdir.

Allah’tan başka kimse ecelimizin ne olduğunu bilmez. Bütün bu zulümler, ihanetler ve darbeler karşısında sadece Allah bize yeter, ne güzel vekildir derim. Yakinen biliyorum ki, Allah’a kavuşacağım, sabrederek, şükrederek ve zalim mücrimlerle Allah’ın huzurunda karşılaşacağım. O’nun yanında toplanır bütün hasımlar.

Çocuklarıma ve eşime mesajım şu:
Allah şahittir ki, Allah’tan başkasının bilemeyeceği kadar sizi seviyorum. Hapiste ne kadar elem ve ıstırap çeksem de, tedavisiz, ilaçsız ne kadar zaman geçirsem de sizi gece gündüz düşünmekten hiç geri durmadım.
Ne zaman buluşacağımızı bilmiyorum, belki cennette olur, orada zalimlerin zulmünü Allah’a şikâyet ederiz.
Buradan büyük Mısır halkına tekrar ve kuvvetle altını çizerek söylüyorum ki,
değişime gücünüz var,
ey Mısır gençleri şehitlerin analarını hayal kırıklığına uğratmayın, zulüm gören kardeşlerinizi hayal kırıklığına uğratmayın. Zulüm devam etmeyecektir, darbecilerden de kimsenin kalmayacağı günler gelecektir, çünkü Allah daim ve bakidir.
Başkanlığım bir yıl bile devam etmedi ve bazı
Siyo-Amo-Arabi devletlerin
Mısır’ın işlerine müdahale ederek bazı kiralık isimleri Mısır’ı yıkmak üzere satın aldıklarını gördük. İşte şimdi şahit olduğunuz gibi her geçen gün harap olmaya devam ediyor. Toplumsa zalimler zeval bulmadan ve mazlumlar geri gelmeden yatışmayacaktır.”
Görgü tanıklarına göre bu son sözüyle birlikte yere yığıldı Mursi, son sözü de şu oldu:
“Ben sadece Allah’a kavuşmayı bekliyorum. Ey hakim, göğün hakiminden yerin hakimine veyl olsun!”
#Mısır
#Muhammed Mursi
#Cumhurbaşkanı
#Demokrasi
#Hamas
3 yıl önce
Göğün hakiminden yerin hakimine veyl olsun!
Ahmed Hatiboğlu
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…