|
Siirt"in Gül Yetiştiren Adamları

Türk modernleşmesi bir bakıma da ulemanın tasfiyesiyle sonuçlanmış olan veya zaten bunu hedeflemiş olan bir projedir. O yüzden modern Türkiye''de ulemanın durumunu konuşmak artık tuhaf karşılanabilecek bir durum olabilir. Çünkü geleneksel anlamda ulema yetiştiren kurumlar lağvedilmiş olduğundan ulema bu zamana ait bir sosyal kategori olmaktan çıkmıştır. Gerçi Türkiye''nin değişik bölgelerinde geleneksel silsileye uzanan bir yolla icazetlerini almış olan çevrelerinde saygın ulemadan bilinen insanlar tek tük de olsa bulunabiliyor. Bunların biyografileri okunduğunda, kendilerinin değilse bile hocalarının otuzlu, kırklı yılları geçirmelerinin, çoğunda ortak olan bir hikâyesi vardır. Bu hikâyelerin toplamından bu insanların yetişmelerinin biraz hasbe''l-kader bir durum olduğu görülür.

Oysa Siirt ve çevresinde hâlâ canlı olan bir ulema geleneği vardır. Etkinliği, yetişme tarzları, müfredatları, eğitim düzenleri itibariyle üzerinde konuşulabilecek bir toplumsal kurumdur ulema.

Tillolu İsmail Fakirullah ile öğrencisi olarak 17. yüzyılın sonu ile 18. yüzyılın başlarında yaşamış olan ünlü Marifetname''nin müellifi Erzurumlu İbrahim Hakkı''nın tarihteki en önemli temsilcilerini oluşturduğu bu ilim geleneği o günden bu yana yer yer atlattığı badirelere rağmen devam ediyor. Marifetname, içerdiği bilim alanlarıyla, konulara yaklaşımdaki özgünlük ve yaratıcılıkla tarihin bu döneminde ve bu bölgeden evrensel bilgiye nasıl bir yoğunlukta bir geçişin yaşanmış olduğunu göstermesi açısından çok ilginçtir.

Aradan geçen zamanda Güneydoğu''nun sadece gerilikle anılıyor olması gerçekten çok acıdır, ama acı olan, Güneydoğu''nun ülkenin diğer tarafları ilerlerken geri kalması değil, aksine Güneydoğu bir tarihte müthiş bir ilerleme kaydetmişken şimdi gerilemiş olması veya en azından gerilemiş olarak kaydedilmesidir. Doğrusu Siirt''in ulema geleneğine bakıldığında asıl sorunun Güneydoğu''nun ruhuna uygun bir ilim geleneğini yeterince takdir edebilecek bir bakış açısının eksikliğinden kaynaklandığı rahatlıkla fark edilebilir

Tamamen sivil bir inisiyatif ve himaye ile ayakta duran yanıyla da akademik ilgi ve merakı celp edebilecek bu ilim geleneği, geçtiğimiz hafta sonu Siirt Belediyesi''nin desteği ve Dicle Ü. hocalarının oluşturduğu Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü''nce "İbrahim Hakkı ve Siirt Uleması sempozyumu" başlığı altında masaya yatırıldı -sorunlarıyla, imkân ve eksiklikleriyle.

Daha fazla bilinen bazı büyük isimlerin yanı sıra isimleri anılan veya üzerinde özel olarak tebliğler sunulan âlimlerin şaşırtıcı çokluğu ve her birinin hikâyesi ortaya son derece ilginç bir manzara çıkarmıştır:

Siirt''teki ilim ve medrese geleneğinin tarihe meydan okuyan direnişi ve kendi içindeki müthiş çeşitlenişi hem bölge için hem de genelde Türkiye için müthiş imkânlar barındırıyor. Hiç mübalağa etmiyorum, böyle bir zenginlik Avrupa''nın veya Amerika''nın herhangi bir yanında olsa bir şekilde modern üniversite sistemine entegre edilmesinin ve alternatif açılımlar sağlamanın bir yolu olarak mutlaka değerlendirilirdi. Oysa maalesef tamamen gönüllü bir eğitim yolu olarak ayakta duran bu sistemin hiçbir resmi veya dünyevi karşılığı yok. Burada yetişenlerin halk nezdinde muteber bir yere sahip olmaları bile çok uzun ve zahmetli bir yolun sonunda oluyor.

Gül Yetiştiren Adam, Rasim Özdenören''in Cumhuriyet dönemi ulemasının dramını anlatan ama sonu umut veren bir mesajla biten romanının adıdır. Romanda özellikle harf inkılâbından sonra devre dışı kalan, dışarıya hâkim olan dünyayla iletişim dilini yitiren ulemanın gül yetiştirmek suretiyle dünyaya ve gelecek nesillere tutunma çabası harika bir dille resmediliyor. Romanın bir yerinde devreye giren çocuk, ulemanın geçmişten aldığını gelecek nesillere aktarmasının tek yoludur.

Cumhuriyet döneminde ulemanın gül ve çocuk yetiştirmek üzere girdiği zahmetler Türkiye''nin her tarafında bu tür hikâyeler ortaya koymuştur. Siirt uleması da o badireden gül yetiştiren adamlarıyla geçmiş. Özellikle Molla Abdülhakim''in Halenze (bugünkü ismiyle Bağtepe) köyü sakinlerinin desteğiyle yıllarca münzevi olarak yürüttüğü eğitim sonradan Siirt Ulemasının bugüne bu şekliyle hayatta kalmasında büyük bir rol oynamıştır.

Bu rol bu ilim geleneğinin bugünkü bazı sorunlarının da kaynağını oluşturuyor. En önemli sorun bu ilim geleneğinin yaşanan hayatla ilgisinin azlığı, kendi yöntemlerinde ısrar ederken günümüzün sorunlarına cevap verebilecek şekilde kendini yenilemekte zorlanmasıdır. Zor zamanlarda bile üzerine titrenilerek gözleri gibi korudukları bu usullere tutunmada kazanılan alışkanlıklar, sonuçta hayat nereye doğru akarsa aksın, bu hayata karşı, kendi dünyasını, kendi zamanını ve kendi sorunlarını merkeze alan bir kayıtsızlık ortaya koyuyor.

Kültür belediyeciliğinin önemini kavramış, sınırlı imkânlarıyla bu tarz belediyeciliğin hakkını vermeye çalışan ve sempozyumun bütün oturumlarını dikkatle izleyen Belediye Başkanı Mervan Gül ve bu organizasyonda emeği geçen herkes Siirt''teki bu gizli hazinelerin inkişafına katkıda bulundukları için tebriki fazlasıyla hak ediyorlar.

17 yıl önce
Siirt"in Gül Yetiştiren Adamları
İktidar ve Filistin: Yiğidi öldür, hakkını yeme
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü