Yasaklar bana siyaset yaptırdı

Büşra Sönmezışık
00:0022/06/2008, Pazar
G: 21/06/2008, Cumartesi
Yeni Şafak
Yasaklar bana siyaset yaptırdı
Yasaklar bana siyaset yaptırdı

Kıbrıs ve Selanik göçmeni, beş kuşak İstanbullu bir ailenin ilk çocuğu olarak 1968 yılında, gözlerini Zeynep Kamil Hastanesi'nde açar. Sertap ve Cengizhan isimli kardeşleriyle birlikte memur çocuğudur. Ortaokul yıllarında dünya klasikleriyle başlayan okuma serüveni Edebiyat Öğretmeni Ayla Aybegüm'ün teşvikiyle yazmayla devam eder. Necip Fazıl, Cemil Meriç, Osman Yüksel Serdengeçti gibi isimlerin ışığında büyüyen Eraslan'ın yazma eyleminde kız lisesinin de etkisi büyük olur. Çünkü bir kız lisesinde tiyatro merasimi düzenlenecekse, erkek oyuncular yerine ya kız oyuncu bulunacaktır ya da ona uygun bir oyun metni gerekir. Sibel Eraslan da bu sayede yazmaya karar verir ve sadece kız öğrencilerin oynayabileceği üç perdelik bir oyun yazarak yazı dünyasının kapılarını aralar. Bu olay yazı dünyasını genişletmesinin yanı sıra tiyatroya daha da yakınlaşmasına vesile olur. 1984 yılında Üsküdar Kız Lisesi'ni bitirmesinin ardından 1985'te İstanbul Üniveristesi Hukuk fakültesine dereceyle kaydolur. Üniversitenin ilk yıllarında medeni hukuk hocalarından İsmet Uğur geçiş dönemini yaşamış ve Alman hukukunu iyi bilen bir isimdir. “Onun yönlendirmesiyle bir çok alman düşünürün söylemleri hayatımda büyük etkisi oldu” diyen Eraslan, hukuk hocalarından Prof. Saloman Kanati sayesinde de ırk ayrımına karşı bir dil geliştirir ve böyle bir duruş alır. Irk ayrımı ve faşizme karşı geliştirdiği dil daha sonraki dönemlerde onu epeyce besler.


EDEBİYATTAN HUKUK MÜCADELESİNE GEÇİŞ

Son sınıf öğrencisiyken örtünme kararı alır ve hemen ardından kendini dönemin yasaklarında içinde bulur, bir mücadele başlar. Eraslan; “Son sınıfta başımı örttüğümde yasaklarla karşılaştım. Halbuki ben aynı kişiydim, birşey değişmemişti. Içimdeki hayaller, sevinçler ve niyet aynıydı. Ama bunu insanlara anlatmaya çalışarak 40 yaşama geldim” diyor. 1989 yılında fakülteyi bitirmesinin ardından avukatlık yapamaycağına anlayınca fakültede çıkan dergilerde yazı yazmaya başlar. Dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, hukuk öğrencilerini yanına çağırır ve onlarla zaman zaman sohbet eder. Yapılan sohbetlerde siyaset fikrinden uzaktır ve o aklını edebiyatın naif akışına bırakmıştır. Ama ne varki sonrasında erkek yoğunluğunun bulunduğu Teklif Dergisi bir kız öğrencinin yazı yazmasını ister. Ekonomi ve siyaset ağırlıklı bir yazı yazar ve yazdığı yazı büyük yankı uyandırır. Yazı yaşamına böylelikle siyasi ve hukuk mücadelesi sızmıştır.

Askerlerin ve denizcilerin yoğunlukta olduğu bir ailede tek örtülü olarak hayatına devam edecektir. Ne varki babası okul yıllarında savcı olmak istemiş ama hukuk fakültesi değil askeri okul okumak zorunda kalmıştır. Bu isteğini ise kızının savcı olmasını düşleyerek gerçekleştirmek ister.

Ama kızının örtünmesiyle peşi sıra gelen yasaklar bu isteğine gölge düşürür. Ve ailesi başarılı bir öğrenci olan kızlarının yasakların pençesine düşmesinden büyük üzüntü duyar. Eraslan, babası hakkında; “Babamdan bana kalan en büyük miras dürüstlük oldu. O mirasına hiçbir leke sürmedim ve her zaman dürüst oldum. Düşündüğüm gibi ve ezilenlerin yanında oldum. Babam solcuydu. Tabi o zamanki sol kavramı şimdiyle bağdaşmıyor.” diyor.


28 ŞUBATLA BİTEN SİYASET

Seksenlerin sonlarına doğru Refah Rartisi döneminde ilk kadın kollarının kurulmasıyla İl Kadın Kolları başkanı olur. Ve böylelikle öğrencilik yıllarında hiç düşünmediği siyasi kariyerine ilk adımı atar. Bu bilinçli olmayan tercih yerini daha sonra siyasi hukuk mücadelesine bırakır. “Siyaseti çok önemsiyorum çünkü bana göre siyasetin savunma ve var oluş alanlarının tepesinde şemsiye gibi kuşatıcı bir görümü var. İçinde; eğitimi, ekonomi, sanatı ve medyayı barındır. Siyaset ana üs gibidir.” diyor. Siyasette, kadının ağırlığı onun organizasyonları ile hissedilir. 1995'te, İstanbul'da 18 bin kadınla birlikte çalınmadık kapı bırakmaz. Sonrasında Refah Partisi'nin kapatılma süreci ve ardından 28 Şubat gelir. Merve Kavakçı'yla yakın arkadaş olan Sibel Eraslan; “Kavakçı'nın 2 Mayıs günü kürsüye çıkartılmayışı ve meclis masalarının kapaklarına vuruluş sesleri kulaklarımdan hiç silinmez. Bazen geceleri uyandığımda hala o sesi duyar gibi oluyorum 28 şubatta çok kötü günler yaşadık. Fişlenmeler oldu ve Iki parti kapatıldı. Edebiyatçı Yaşar Kaplan 28 şubat döneminde asker olmadığı halde askeri mahkemede yargılanıp saçları ve sakalı kesildi. Askeri cezaevinde yatıp askeri mahkemede yargılandı” 1995 den bu yana aktif siyasetin içerisinde yer almayan Sibel Eraslan'ın gazetecilik serüveni ise Yaşar Kaplan'ın makale köşesinin boş bırakılmasıyla başlar. Eraslan, halen yazmaya devam ediyor.


ÖYKÜLERİM VE BEN

Köşe yazarlığının yanı sıra 2002 yılında İstanbul Kadın ve Aile Merkezi'ni iki avukat arkadaşı Özlem Topal ve Güler Yıldız ile kuran Eraslan kız öğrencilerin yanı sıra istihdam hakkını talep eden kadınlarla ilgili çalışmalara yer verir. Yurt içi ve yurt dışında öğrencilere burs ve eğitim imkanı sağlama, aileleriyle koordinasyon konularında çalışır. Hukuk ve siyasi makaleler dizisiyle devam ederken, tekrar edebiyatla ilgili çalışmaları başlar. 2003 yılında da Türkiye Yazarlar Birliği'nin yılın gazeteci ödülünü alır ve bunun yanısıra 2002'den bu yana öykü yazmaya ağırlık verir. 5 tane kitabı bulunan yazarın son kitabı Parçası Benden ile okurlarıyla yeniden buluşuyor. Çünkü ona göre; “Edebiyat sizi terbiye eder ve dizlerinde büyütür. Ne ve kim olursanız olun edebiyat size iyi davranır. Herkese evlatlık edebilecek içli bir annedir edebiyat.”



1970:
2. yaş günüm sağ tarafımdaki babam. Babam ben doğduktan sonra Amerikaya gitmiş ve bir yaşındaydım döndüğünde.İlk gelişinde tanıyamamışım amca diye hitap etmişim. Babamın hayatımdaki rolü çok büyük. Bunu öykü yazmaya başlayınca daha iyi anladım.

1973:
Kızkardeşim ve ben. Beş yaşındayım. Düşmemek için zor duruyor ve korkuyor. Korkmaması için elinden tutuyorum. Ama sonraki yıllarda görevleri değiştirdik. Sonra o hep benim elimden tuttu korkmamam için.

1974:
Kız kadeşimle beraber 6 ve 4 yaşındayız. Üsküdar iskelesine palmiye ağaçları dikilmişti. Bıyıklı ağaç dediğimiz palmiye ağaçlarını çok severdik babam bizi Üsküdara gezmeye getirirdi.

1989:
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduğum gün.1987'den itibaren bütün başörtüsü hareketlerinin içerisinde yer aldım.

1993:

Çocuklarım… Floryadayız Burak ve Buğra…


1986:
Üniversitede ikinci sınıf öğrencisiyken… Vapurdayım arkadaşlarımla karşıya geçiyoruz.

1989:
Evlilik. Avukat Sıddık Eraslan ile evleniyorum. Hep bir savcı olmayı düşünüyordum ama bir savcıyla evlendim. Daha sonra Savcı bey Belediye Başkanı oldu. Halen Çekmeköy Belediye Başkanı.

1998:
Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu bir şiir nedeniyle hukuksuz bir şekilde verilen hapis cezasını çekmek için cezaevine gittiği otobüsteyiz.

1998:
Almanya'daki Köln'de… Sevgi Kurtulmuş, Nazmiye Yılmaz, Seyhan Büyük Coşkun ve Ayşe Böhürler. Uluslararası bir sempozyuma katılmıştık. Teleferik seyahatinden inerken. Fotoğrafı çeken Ayşe Böhürler.

1999:
Merve Kavakçı'nın milletvekili adayı olarak katıldığı seçim çalışmasında.