Bir insanlık krizi

04:0016/07/2024, Salı
G: 16/07/2024, Salı
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

“Küresel Kapitalizm ve İnsanlığın Krizi” kitabının yazarı William I. Robinson Küresel kapitalizmin insanlığı yeni bir “Karanlık Çağ”a soktuğuna vurgu yapar ve şunu söyler: “Bugün kapitalist dünya sistemi, küresel sistem yaşanacak yeni bir Karanlık Çağın tüm insanlığı içine alacağına işaret etmektedir.”

ARİF AY

California Üniversitesi sosyoloji profesörü, Latin Amerika ve İberya Çalışma Programı ile Küresel ve Uluslararası Çalışmalar Programı üyesi William I. Robinson “Küresel Kapitalizm ve İnsanlığın Krizi” (Ayrıntı Yayınları, İngilizceden çeviren: Akın Emre Pilgir, 2024 İstanbul) adlı kitabına “Dünyamız yanıyor” cümlesiyle başlar. Bu yanma olayı salt ekolojik dengenin bozulması sonucu küresel sıcaklığın artmasından kaynaklanan bir yanma değil, bununla birlikte, kapitalist sistemin insanlığı can yakıcı büyük bir krizle karşı karşıya getirmesidir. “Büyüklüğü, küresel erişimi, ekolojik bozulmayla toplumsal kötüleşmenin boyutları ve şiddet araçlarının ölçeği bakımından eşi görülmedik bir küresel krizle karşı karşıyayız” (S. 13) diyen Robinson, bu noktaya nasıl gelindiğini, kapitalizmin dünden bugüne ekonomik, politik, toplumsal, ekolojik, askeri ve kültürel boyutlarıyla gelişim süreçlerini tek tek irdeleyerek, örnekler ve uygulamalar üzerinden ortaya koymaktadır.

Dünyanın tek bir pazara dönüştüğü günümüzde ulusal bir ekonomiden söz edilemeyeceğini şöyle vurgular yazar: “İçinde ülkelerin ve bölgelerin bütünleşmiş bir uluslararası pazarda ticaret ve finansal akışlar üzerinden birbirlerine bağlandığı bir dünya ekonomisinden içinde ulusların birbiriyle üretim süreçlerinin, finansın ve sermaye birikim çevrimlerinin ulus-ötesileşmesiyle daha organik bir şekilde bağlandığı küresel bir ekonomiye geçtik. Tek başına hiçbir ulus-devlet kendisini küresel ekonomiden tecrit edemez veya küresel kapitalizmin toplumsal, politik ve kültürel üstyapının kendisine nüfuz etmesini önleyemez.” (S. 15)


KAPİTALİZMİN VARLIĞI SÖMÜRÜDÜR

Kapitalizm, insanlığın kendi kazdığı kuyuya kendisinin düşmesidir. Bu bir sapmadır; ilahi nizamı terk etmedir. Kutsalı yoktur bu sistemin. Özünde ur gibi büyüme istidadı taşıyan bu sistem, içinde olumsuzlukları ve kötülükleri barındırır ve her alana sirayet eder. Varlığı sömürüye dayalıdır; emeği sömürür, vicdanları sömürür, cüzdanları sömürür, duyguları, düşünceleri sömürür. Hak ve adalet gibi kavramlar onun lügatinde yer almaz. “Paranın satın alamayacağı hiçbir şey yoktur” mantığı, kapitalizmin insanlara dayattığı ve kabul ettirdiği sakat bir mantıktır. Onuru, özgürlüğü, iktidarı her şeyi satın almak ister. Öyle bir ihtiyaç listesi hazırlar ki yedi gün yirmi dört saat çalışsanız bunları tedarik edemezsiniz; bunlarla sizi yorar ve özünüzden koparır. Kültür- sanat adı altında öyle ambalajı parlak, içi boş ıvır zıvır şeyler piyasaya sürer ki asıl kültürü ve sanatı unutturur. Yaşam biçiminizi kendinizin belirlemesine asla izin vermez, o her şeyi paket eder. Öyle bir hava estirir ki dayattıklarına sahip olmazsanız, ya da dayattığı yaşam tarzına uymazsanız değersiz birer varlığa dönüşeceğinize sizi ikna eder. Dolaysıyla, yazarın da belirttiği gibi: “Küresel kriz kavramını en iyi yakalayan düşünce insanlık krizi kavramıdır ve bununla kastettiğim, sistematik boyutlara yaklaşan, milyarlarca insanın sağ kalma yetisini tehdit eden ve dünya uygarlığının çöküşüyle yeni bir “Karanlık Çağa” düşüşün heyulasını yaratan bir krizdir.” (S. 19)

Yazar, Mike Davis’in “Gecekondu Gezegeni” adlı kitabından şu alıntıyı yapar: “Hıfzıssıhha krizine getirilecek çözüm -en azından Chicago ve Boston’da konforlu sandalyelerinde oturmuş belli ekonomi profesörlerinin kavradıkları haliyle- kentsel dışkıyı küresel bir işletmeye dönüştürmek olmuştur. Doğrusu Washington’un sponsorluğuyla yürütülen neoliberalizmin büyük başarılarından biri, umumi tuvaletleri dış borç ödemeye yarayan veznelere dönüştürmekti ki paralı tuvaletler Üçüncü Dünya’nın tüm kenar mahallelerinde büyüyen bir sektördür.” (S. 35)


İNSANI ROBOTLAR YÖNETSİN

Kapitalistler bununla da yetinmezler. Yüzlerce yıl emeğini sömürdükleri insanı, hayvan olarak görürler ve şimdilerde olduğu gibi onların yerini robotlara bırakmayı planlarlar: “Foxconn, dünya genelinde bir milyonu aşkın bir işgücüne sahiptir ve insanlar aynı zamanda birer hayvan olduğundan, bir milyon hayvanı yönetmek bende baş ağrıları yapıyor. Terry Gou, Foxconn başkanı, Taipei Zoo’nun yöneticisi Chin Shih-Chien’le hayvanların nasıl yönetilmesi gerektiği üzerine konuşuyor ve bir milyon işçinin yerine robot koymayı planladığını duyurmadan önce.” (S. 35)


EKOLOJİK SOYKIRIM

Kapitalizm her on yılda bir çevrimsel krizler geçirir ve yeniden yapılanmalarla kendini yeniler; 1930’larda yaşadığı eski krizlerle 1970’lerdeki krizler birbirine benzese de mevcut duruma özgü birtakım özelliklere sahip olduğunu belirten yazar, beş özellikten söz eder:

Bunlardan birincisi, ekolojik soykırım, petrol üretiminin doruk noktaya ulaşması, iklim değişikliği, türlerin yok oluşu, tarım sistemlerinin çöküşüdür. İkincisi, bilgisayarlaştırılan savaşlar, insansız hava araçları, bombalar, savunma sistemleri ve savaşların küresellik kazanması. Üçüncüsü, kapitalizm genişleyeceği kadar genişlemiş ve görünür sınırlarına ulaşmıştır. Oysa kapitalizm sürekli genişlemek zorundadır, yoksa çöker. Dördüncüsü, sistemin dışına atılmış nüfusta yükseliş söz konusudur. Örneğin göçmenler. Beşincisi, artık ulus-devlet değil, ulus-ötesi devlet aygıtları örgütlenmektedir. Artık, “İsviçre yapımı”, “ABD yapımı”, “Çin yapımı” etiketler yerine “Dünya yapımı” etiketler piyasaya girmektedir.

Dolaysıyla, dünya servetinin yüzde 85’i dünyada yaşayan insanların sadece yüzde 10’unun tekeli altındadır. Bu da küresel krizi tetikleyen unsurların başında gelmektedir. Robinson bunu şöyle dile getirir: “Küresel krizin dışarıdan görünen bir dolu tezahürü vardır: Kontrol edilemeyen savaşlar, çöken devletler, devlet ve devlet dışı “terör” (öyle kötü tanımlanmış ve ideolojik anlamlarla yüklenmiş, belli başlı ve rakip politik içeriklerden yoksun bir terimdir ki bir sosyal bilim kavramı olarak neredeyse hiçbir yararı yoktur), salgın gibi yayılmış suçlar ve kişiler arası şiddet olayları, güvensizlik, toplumsal çürüme ve her yerde ekosistemlerin bozulması. Küresel kapitalizmin kültürel bayağılıkları ve aşırı bireyciliğinin getirdiği yabancılaşma ve kitlesel patolojiler söz konusudur; bunlardan biri Birleşik Devletler’de otuz milyona yakın insana antidepresan ilaçların yazılmış olmasıdır (bu ilaçların ulaştığı sayı tıp-eczacılık kompleksinin toplumsal bir patolojiyi tıbbileştirmesi kadar endişe verici olmalıdır). Milyarlarca insan için sürekli etkisi artan açlık ve yoksulluk krizi ile benzer krizler vardır.” (S. 38) Sözgelimi, milyonlarca insan açken gıda stokları okyanusa dökülmektedir. Kapitalizm küreselleşirken yoksulluk da küreselleşmektedir.

Kapitalizmin gelir kaynakları arasında uyuşturucu ve kumar olduğunu vurgulayan Robinson: “Finans spekülasyon, Küresel Kumarhane Küresel Fabrikayı bir süre daha çalışır halde tutabilsin diye, endüstriyel üretimi de kısmen beslemiştir” der. (S. 231-232) Yine, uyuşturucuya dair de: “ ‘Uyuşturucuya açılan savaş’ ‘teröre açılan savaş’la katlanarak genişleyen ülke içindeki askerileşmenin habercisi oldu. 1982’den 2010’a varan süreçte uyuşturucu suçlarından ötürü otuz milyon insan tutuklandı ve bu suçlardan ötürü hapse atılanların sayısı 1100 oranında arttı” der. (S.290-291)

Kapitalizm muazzam sermaye birikimi yaparken aynı zamanda kutuplaşmayı da körükler. Bundan dolayı kendi düşmanını kendi üreten bir sistemdir kapitalizm: “Eylül 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırı küresel toplumun zayıfları ve güçlüleri arasında yeni çatışma yöntemlerinin yükselişine işaret ediyordu. İlk kez isyankâr eylemler dünyanın her yerinde mekândan bağımsız bir şekilde yürütülmektedir. Ezenler ve ezilenler arasında, timsalini eski sömürgeci sistemde bulmuş mekânsal ayrım kaybolmaktadır.” (S. 246)


TÜRKİYE DE SİSTEME DAHİL OLDU

Türkiye’nin 1980’lerden itibaren dışa dönük bir ekonomi uygulayarak dış sermayenin ülkeye girmesini sağlamasıyla küresel kapitalizme eklemlendiğini belirten Meltem Yılmaz Şener’in kitabından da şu alıntıyı yapar Robinson: “Önceki dönemlerde Türkiye’yle hiçbir bağlantıları olmayan çok-uluslu firmalar, Türkiye ekonomisinin serbestleşmesiyle Türkiye’de yatırımlar yapmaya başladılar. (…) Yabancı bankaların şubeleri, döviz büroları, finansal kiralama ve sigorta firmaları art arda iş hayatına girdiler. Yabancı bankaların ve firmaların ardından İstanbul’a lüks oteller inşa edildi. Daha sonra yüksek gelir düzeyinde olan insanları hedef alan alışveriş mağazaları ve dükkânlar belirdi. Yeni alışveriş merkezlerinin diğer dünya kentlerinde bulunanlardan hiçbir farkı yoktu. Lüks Avrupa restoranlarına Çin, Japon, Kore, Hint, Meksika restoranları eklendi. Eğlence sektörü olağanüstü zenginleşti. (…) Grup grup villa… yüksek gelir gruplarına satılmak üzere inşa edildi. Bu alanlar insanlara ‘bir ayrıcalıklar dünyası’ sundu: kendi kedilerine yeten mini kentler yaratmış spor kompleksleri, fitness merkezleri, sinemalar, restoranlar, gece kulüpleri. Bu rezidansları alanlar sadece ev değil belli yaşam tarzlarını da satın alıyordu.” (S. 105)

Küresel kapitalizmin insanlığı yeni bir “Karanlık Çağ”a soktuğuna vurgu yapan Robinson: “Bugün kapitalist dünya sistemi, küresel sistem yaşanacak yeni bir Karanlık Çağın tüm insanlığı içine alacağına işaret etmektedir” der. (S.365)

William I. Robinson, “Dünyamız yanıyor” cümlesiyle başlayan kitabını şu cümlelerle bitirir: “Küresel kapitalizmin alternatifi ulus-ötesi bir halk projesi olmalıdır. Toplumsal adalet mücadelesinde insanlığın büyük halk kitleleri içine yereli ulusala, ulusalı da küresele bağlayan stratejilerin, programların, örgütlerin ve kurumların olduğu ulus-ötesi bir sınıf bilinci ve beraberinde küresel bir politik önderlik geliştirmek zorundadır.” (S. 376)

Yazarın bu savı da başka bir kapitalizmi doğuracak niteliktedir. Çünkü toplumsal adalet ancak ilahi adaletle sağlanabilir. Dolaysıyla, kapitalizmi yok edecek tek insanlık sistemi İslami sistemdir. Müslümanlar gerçek Müslüman olsalar, kapitalizm yaşlı vahşi bir hayvan misali inine çekilir ve orada yok olur gider. Ortada ne kriz kalır ne de “Karanlık Çağ”.


#insanlık
#kapitalizm
#William Robinson