|

Dirlik ve birlik için 100 yıl sonra buluştular

Çanakkale cephesinde olan biteni dünyaya duyurmak için Lübnan, Suriye ve Filistin’den davet edilen ve intibalarını bir kitapta toplayan ‘ilim heyeti’nin anısına Türkiye Yazarlar Birliği 100 yıl sonra İslam coğrafyasından davet ettiği bir heyetle Çanakkale’yi ziyaret etti. Ziyaret sonrası heyet, İslam coğrafyasında birlik için ortak çağrı yaptı.

Yeni Şafak ve
04:00 - 1/11/2015 Pazar
Güncelleme: 19:04 - 31/10/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Türkiye Yazarlar Birliği 100 yıl önce Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün bölgesinden Çanakkale Cephesi'ne davet edilen ilim adamı, yazar ve gazeteci heyetinin hatırasına unutulmaz bir program hazırladı. Çanakkale cephesini 100 yıl önce ziyaret eden ''İlim Heyeti''nin anısına Ortadoğu ve Balkanlardan gelen bir grup ilim adamı, yazar ve gazeteci dedelerinin Gelibolu Tarihi Alanı'ndaki mezarlarını gezdi, dua etti. Ziyaret sonrası ise İslam coğrafyasında birlik için ortak çağrı yaptılar.



BİRLİK VE BERABERLİĞE VURGU


Yazarlar Birliği ve Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı tarafından organize edilen “İlim Heyeti 100 Yıl sonra Çanakkale'de” projesi kapsamında düzenlenen gezi ve ziyaretler beş gün boyu devam etti.Çanakkale cephesini 100 yıl önce ziyaret eden 'ilim heyeti'nin hatırasını yaşatmak için şehit olan dedelerinin kahramanlık destanı yazdığı toprakları gezdiler. Gezinin ardından heyet duygu ve düşüncelerini Yeni Şafak Pazar okurlarıyla paylaştı.





GEZİ AMACINA ULAŞACAKTIR


Gezinin 100 yıl öncesine gönderme yapan projeyle ilgili Çankırı Karatekin Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Çakır şunları söyledi: “Çanakkale gezisi 100 yıl önce yapılan gezinin devamı niteliğinde. Çanakkale Cephesinde yaşananları dünyaya duyurmak için Ortadoğu ülkelerinden Suriye, Filistin, Lübnan'da yaşayan yazar, aydın ve gazeteciler önce İstanbul'a davet edilmiş. Heyet buradan Çanakkale'ye götürülüp oradaki mücadeyi bizzat görmeleri sağlanmış. Dünyanın yenilmez diye bilenen Türk ordusunun cephedeki kahramanlıklarını görmüşler. Birlik ve beraberlik içinde olunca nasıl düşmanı alt edeceklerine şahit olmuşlar. Biz de 100 yıl sonra bir geziyle aynı duyguları ve birliği Çanakkale gezisiyle vurgulamak istedik. Bu geziyi aynı bölgeye yaparak bir hatırayı canlandırdık. Çanakkale Zaferi denilince Avusturalya'da İngiltere'de bir karşılığı var ama İslam coğrafyasında doğru düzgün bir karşılığı yok. Biz bunun karşılık bulması için ilim heyetini topladık. 100. yılınki etkinlikle o geziyi hatırlayıp aynı amaca hizmet etmek istedik. Ortadoğuda Çanakakle savaşının önemine dönük bir farkındalık oluşturmaya amaçladık. Gezi ümid ediyorum amacına ulaşacaktır. Ayrıca bu gezinin bir belgeseli de yapılması planlanıyor. Bu gezi de 100 yıl öncekine uygun olarak yapıldı. Bizler nasıl 100 yıl öncesini hatırlıyorsak bundan 100 yıl sonra da birileri bu ilim heyetini hatırlanacaktır.”



Müslümanların dirilişini sağlayalım




Saraybosna Üniversitesi Tarih Enstitüsü'nden Dr. Admir Mulaosmanović: “Avrupa'da varlığını sürdürmek için Osmanlı - Türk alemi Çanakkale'de tarihte ender rastlanan bir destan yazmış. Türk milletinin verdiği fedakarlığın yanısıra bu muharebede müslümanların kendi öz değerlerini koruma meselesinde birlik ve beraberliğin ne derecede mühim bir olduğunu işaret edilmiştir. Çanakkale'den Bosna'ya götüreceğim en önemli izlenim budur. Bugün Çanakkale şehitliği ve Çanakkale savaşı bağlarını güçlendirmek adına çalışan müslüman siyasi ve bilim elitinin yeniden dirilişine şahitlik etmesi lazımdır. Çanakkale, Mehmetçiklerin aşağlamayı ve yenilgiyi kabul etmemenin bir sembölüdür. Yalnız böyle bir tutum galibiyeti getirebilir. Bu mesajı anlayıp müslümanların dirilişini ve ayağa kalkmalarını başlatacak yeni temiz bir sayfayı açalım.”



Okumaktansa bir defa görmek iyidir




Azerbaycan'dan Gazeteci Mehpara Sultanova: “Türk tarihinin en onurlu sahifelerdinden olan bu savaşın ve zaferin baş mekanına gitmek, görmek beni daha çok etkiledi. Bilgilerim ve düşüncelerim zenginleşti. Ayni zamanda Azerbaycan'da ben de dahil olmakla, okuycuların çoğu 100 yıl önce böyle bir ilim heyetinin Türkiye'ye, Çanakkale cephesine safer etmelerinden habersizdiler. Savaşların yaşandığı alanlar canlı muzeye benziyor gibi geldi bana. Bu amansız savaşı insanın tasarruf etmesi imkansız görünüyor. Gerçekten de Çanakkale savaşında dedelerimizin gösterdiği kahramanlık ve yiğitlikler bugün örnek olarak anılmaktadır. 100 yıl önceye yaşanan herşey gözlerimde canlandı ve böyle savaş yerlerine rastlamak beni çok etkiledi. 'Bin defa okumaktansa, bir defa görmek iyidir' fikrini bir daha kanıtladı.”



Osmanlı misyonuna geri dönülmeli




TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan: “Çanakkale Savaşı'nın 100. yılında kamuoyunun bu konulardan neredeyse tamamen bilgisiz olduğunu gördük. Çok önemli bir savaşın arkaplanında yer alan İlim Heyeti'nin önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu heyet memleketlerine döndükten sonra intibaları bir kitap halinde yayınlandı. Bu kitabı çevirterek heyete dağıttık. Heyet'in çok müsbet intibalarla ülkemizden ayrıldığını söyleyebiliriz. Gerçekten hem misafirlerimizin hal ve hareketlerinden hem de sözlerinde bu kolaylıkla anlaşılıyordu. En çok dile getirilen hususlardan biri, Türkiye'nin Osmanlı misyonuna geri dönmesi idi. Dedelerimiz Çanakkale'de omuz omuza savaşmıştı, şimdi geleceğe birlikte yürümekten başka çare yoktu…”



Savaş hala bitmemiş




TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç: “Daha önce de gidip görmüştüm ama özellikle Arap ülkelerinden misafirlerle orada bulunmak bana farklı duygular yaşattı. Daha önce İslam coğrafyasından gençlerin islamı savunmak için cephelere koştuğu yerde yine müslüman coğrafyanın yeni nesillerinden temsilcileriyle orada olması insanı duygulandırıyor. İnsan ister istemez biz bu mirasa ne kadar sahip çıktık? sorgulamasını yapıyor. Bazı hatıralar yaşatılmaya çalışılmış ama bilinç eksikliği görülüyor. Son 10 yılda bir toparlanma var ama bu da yeterli değil. Sürekli başka şeylerle meşgul ediyorlar bizi. Hala savaş bitmemiş durumda. Köklerimizi yeniden düşünmemizi sağlayacak bir yönü var ama düşmanlarımız tarafından Türkiye o kadar çok meşgul ediliyor ki bu konuları çok laikiyle işleyemiyoruz.”



İzzet ve şerefle bezenmiş topraklar




Yemen Sana Üniversitesi Siyasi Bilimler Öğretim Üyesi Dr. Abdulbaki Şemsan: “Bu ziyaret esnasında anlatılması çok güç ve tarifi imkansız anlar yaşadım. Orada gezerken izzet ve şerefle bezenmiş topraklarda gezdiğimi hissettim. Özellikle Gelibolu'da iken dünyanın farklı yerlerinden gelen askerlerin burada şehit olduğunu ve şehitlerin ruhlarının maneviyatını hissettim. Şüphesiz ki bu savaş efsanevi bir savaştı.Seyit Onbaşı'nın yüzlerce kilo ağırlığındaki taşıdığı büyük mermili fotoğraf zihnime asılı kaldı. Türkiye'ye ilişkin düşüncelerim asla bu ziyaretten önceki gibi olmayacak, şüphesiz bu ziyaret Türkiye'ye olan sevgi ve muhabbetimi daha da güçlendirdi. Artık eminim ki biz Türklerdeniz, Türkler bizden. Çok daha önemli iş birlikleri yapmalı, organizasyonlar tertip etmeliyiz.”



Ezan sesi bile daha içten




Suriyeli Dr. Mahmoud El Said El Doghim: “Müslümanların övünç kaynağı olan bir savaş alanında bulunmak benim için önem arz ediyordu. Müslümanların İngiliz, İtalyan, Fransız, Rus ve Yunanların, Mısır, Hindistan ve Afrika ülkelerindeki sömürgelerine karşı kazandığı en büyük zaferlerden biridir. Daha önce okuduğumuz, hikayelerini dinlediğimiz ve zihnimizde tahayyül etmeye çalıştığımız bir savaşın gerçekleştiği yeri görmek gerçekten çok anlamlıydı. Katılan diğer akademisyen arkadaşlarımızın bilgilerinden de istifade ettik ve bu müthiş manevi havayı soluduk. Burada ezan sesi bile bize daha önce hiç duymadığımız bir şekilde duyuldu, görmeyi hayal ettiğimiz yerleri muazzam duygularla seyrettik.”



Anma ziyareti değil




Filistinli Yazar Dr. Semir Mahmud Atiyye: “100 yıl önce yazılan o kitabın Arapça ve Türkçesinin elimizde bulunması bizim için önemliydi, bundan çok istifade ettik. Ziyaretin ikinci günü bunun bir 'anma' ziyareti olmadığını, daha ziyade bir 'açık hava konferansı' olduğunu anladım. Attığım her adımda, bunun 100 yıl önce ecdadımızın yaptığı anlamlı ziyaretin ihyası olduğunu düşündüm. Bu gezi, etkisi çabuk geçecek bir gezi olmadı. Sonuç olarak bu ziyaretin önemi, bizi bir arada tutan bu değerlerin, aradan geçen yıllara rağmen yeniden birleştirici gücünün olmasıydı. Bir Filistinli olarak, Osmanlı Dönemi'nde özellikle Filistinlilerin Osmanlı ile olan bağının ne kadar derin ve köklü olduğunu anladım ve bir kez daha idrak ettim.”



Biz gizli gizli ağladık




Çanakkale cephesinde omuz omuza veren Osmanlı Ordusu'nun içinde Lazı, Türkü, Kürdü, Arabı gayri Müslüm'ü vardı. Osmanlı Harbiye Nezaretimiz ve Erkânı Harbiyesi (Genelkurmay) bu savaşı milletimize ve dünyaya bütün yönleriyle duyurulması için çeşitli faaliyetler yürütmeye başladı. Bu faaliyetlerin en belli başlısı, İstanbul'dan götürülen bir “Edebi Heyet”in Çanakkale cephesi ziyaretidir. 28 Haziran -10 Temmuz 1915 tarihleri arasında, zamanın Harbiye Nezâreti'nin davetlisi olarak Çanakkale Cephesi, bir grup edebiyatçıya (Ömer Seyfettin, Hamdullah Suphi, Ali Canip, Celal Sahir, Hakkı Süha, Faik Ali, Enis Behiç vs.) ziyaret ettirilmiş ve dönüşte de bu yazarlar intibalarını kaleme almışlardır. 'Edebi Heyet'ten bir kaç ay sonra bu defa Suriye, Filistin ve Lübnan'dan 31 kişiden oluşan bir “İlim Heyeti” kuruldu. “İlim Heyeti” içinde ilim adamları dışında şairler, edibler, hatibler ve gazeteciler de bulunmakta idi. Heyet özel bir tirenle İstanbul'a 7 Ekim 1915'te ulaşmış ve Haydarpaşa istasyonunda törenle karşılanmıştır. 17 Ekim 1915 gecesi heyet Sirkeci'denn kalkan özel bir vapurla Çanakkale'ye hareket etmişti. Heyetin ziyaretinin ilk günleri kurban bayramına rastlamıştır. Bayram namazını Trablusşam ulemâsından Abdülkerim Uveyza Efendi kıldırır. Namaz duasından sonraki bayramlaşmayı heyetin mihmandarı olan Ali Vahid Efendi şöyle anlatıyor:



“Duâdan sonra hararetli bir bayramlaşmadır başladı. Şöyle bir baktım: Anadolu evlâdından bir mücâhid koşuyor, Filistinli bir âlim Mehmedinin ellerine sarılıyor; o da onu kucaklıyor. Ötede Şam'dan maşlahlı bir zât-ı şerîf; asil bir Türk subayıyla musâfaha ediyor. Beride bir tabur imâmı Beyrut müftüsünün ellerini öpüyor. Her tarafta herkes birbiriyle bayramlaşıyor, bütün yüzler gülüyor. Güneş altın ışınlarıyla bu ulvî manzarayı yaldızlarken, bir taraftan da top sesleri ortalığı inletir dururdu. Bu cânlı levha asla tasvîre sığmaz. Şu çetrefil kalem onun taslağını bile çizemez.”


Daha sonra askerî hastahanede gazilerin ziyaretine gidilir. Subaylara mahsûs koğuşta ayağı ameliyat edilmiş. Beyrutlu genç bir subayın hatırını Beyrut Müftüsü Mustafa Neca Efendi sorar. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:


“- Nasılsın oğlum? Ben senin hemşehrînim, Beyrut müftüsüyüm. Bak biz tâ oralardan sizi tebrîke geldik...


- Ben ...mahallesinden ...in oğluyum. Ayağım böyle oldu...


- Merâk etme evlâdım! Ne olduysa “Allah” yolunda oldu. Bunun mükâfâtı büyüktür. Evinde köyünde durup gezerken de ayağı öyle olanlar çoktur. Sen gönlünü geniş tut; endîşe etme! İftihâr et! Biz de sizinle iftihâr ediyoruz...


- Öyle ise eğil de sakalından öpeyim!..


Biz hep gizli gizli ağlıyor idik.”







#Türkiye Yazarlar Birliği
#Karatekin Üniversitesi
#Ömer Çakır
#Çanakkale cephesi
#Osmanlı Ordusu
8 yıl önce