|

Virüse karşı besin kalkanı

Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş “Yanlış beslenme modelimiz Kovid-19 dâhil, tüm hastalıklara davetiye çıkarıyor. İşlenmiş gıda bağışıklığı çökertir” diyor. “Vücudun kendi koruyucu sistemi vardır. Bağışıklık sisteminizin etkin ve dengeli çalışması gerekiyor” diyen Aktaş, antiviral etkisi olan zencefil, zerdeçalın yanında geleneksel tıpta yeri olan ıhlamur, adaçayından bu dönemde faydalanmak gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:” Cips, gazlı içecekler, fast-food ve paketli yiyecekler ise sigara kadar öldürücüdür, uzak durmalıyız."

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 20/12/2020 Pazar
Güncelleme: 22:37 - 18/12/2020 Cuma
Yeni Şafak
Ümit Aktaş
Ümit Aktaş

Koronavirüs çemberi her geçen gün daralıyor. Vaka ve vefat sayılarındaki artış tedirgin etse de alınacak önlemler sayesinde salgından uzak durmak imkansız değil. Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, ‘Koronadan Korunmak Mümkün’ adlı kitabıyla sağlıklı kalma çabamıza büyük bir katkı sunuyor. Alfa Yayınları arasından çıkan çalışmada Aktaş, Kovid-19’a karşı alınabilecek önlemleri, fitoterapi desteği ile hastalıktan korunmayı ve bağışıklığımızı güçlendirmenin yollarını anlatıyor.


Korona ile mücadelede neler önerirsiniz?

Benim korona için mücadelede tavsiyem kesin olarak bildiklerimizden yola çıkarak bir strateji oluşturmaktan yana. Nedir bunlar? Bağışıklık sisteminin etkin ve dengeli bir şekilde çalışması için ona ihtiyacı olan besinleri vermek. İşlenmiş yiyeceklerdeki kimyasallar bağışıklık sistemini çökertir. Koronavirüs de dahil olmak üzere tüm hastalıklara karşı en etkili savunma hattınız bağışıklık sisteminizdir. Kovid-19’u sıradan bir grip gibi geçirmek, hatta hiç semptom vermeden atlatmakla hastanelik olmak, hatta hayatınızı kaybetmek arasındaki farkı belirleyen bağışıklık sisteminizin dengeli ve etkin bir şekilde çalışıp çalışmadığıdır.

Fitoterapi alanında uzmansınız. Kovid-19’a karşı birçok bitki adı geçti. Bilimsel bulgular ışığında hangi bitki ve kürler faydalı?

Zencefil ve zerdaçalın anti-viral etkisi olduğunu zaten biliyorduk. Kovid-19’da da koruyucu olduklarını işaret eden bilimsel bulgular var. Yapılan bir çalışmaya göre bu kök bitkilerin içindeki aktif maddeler virüsün çoğalmasında rol oynayan bir enzimi baskılıyor. Ihlamur ve adaçayı da geleneksel tıpta çok önemli yere sahip şifalı bitkiler. Grip ve soğuk algınlığında kullanılan bu bitkilerden özellikle şu sıralar mümkün olduğunca faydalanmakta yarar var.


ÇÖP YİYECEKLERLE MÜCADELE ETMELİYİZ
Yemediklerimiz yediklerimiz kadar önemli adlı bölümde bitkileri keşfediyoruz. Korona ile beslenme arasında nasıl bir ilişki var?

Vücudun kendi koruyucu sistemi vardır. Bağışıklık sisteminizin etkin ve dengeli çalışması gerekiyor. Mesela ciğer yediğinizde vücudunuza aldığınız D vitamini ve çinko güçlü bir bağışıklık sistemi için elzemdir. Ev turşusuyla, ev yoğurduyla vücudunuza aldığınız probiyotiklerle bağışıklık sisteminin savaşçı hücreleri devamlı bir iletişim halindedir. Sağlıklı bir insanda bu iletişim mükemmel bir şekilde işler. Gerçek besinler sağlığınızı ve bağışıklık sisteminizi destekleyen değerli maddeler içerirken, işlenmiş yiyeceklerde sisteme destek yerine köstek olan katkı maddeleri ve kimyasallar dışında bir şey bulamazsınız. Toksik bir beslenme (daha doğrusu beslenememe modeli) Kovid-19’a ve tüm hastalıklara davetiye çıkarır. Yüksek kan şekerinin, insülin direnci, obezite ve Tip2 diyabetin korona için bir risk faktörü olduğunu gösteren bilimsel yayınlar var. Bu sağlık sorunlarının tamamı makarna, pizza, börek, çörek, ekmek gibi karbonhidrat ağırlıklı beslenme modelimizden kaynaklanıyor. Beslenme ve sağlık arasındaki ilişki nasıl yadsınamazsa beslenme ve Kovid-19 arasındaki ilişki de yadsınamaz.

Peki bu salgından neler öğrendik?

Yanlış beslenme modelimiz Kovid-19 da dâhil olmak üzere tüm hastalıklara davetiye çıkarıyor. O zaman bu salgına bir uyarı gibi bakmakta fayda var. Modern yaşamın toksik beslenme düzeni değişmezse daha çok salgınla karşılaşırız! Bugün tehdit koronavirüs olur yarın adını sanını bile duymadığımız yepyeni bir virüs çıkagelir… Bu salgından çıkarılması gereken dersler var. Her şeyden önce toksik beslenme modelimizi değiştirmemiz gerekiyor. Bu konuda devletin de atması gereken önemli adımlar var. Aynı sigara içmenin zararları üzerine toplumu bilinçlendirmeye yönelik kampanyalar gibi çöp yiyeceklere karşı da böyle bir hareket başlamalı. Sigaralarda olduğu gibi fast-food’ların, gofretlerin, cipslerin, gazlı içeceklerin üzerine “öldürür” uyarısı yazılmalı.


Gerçek besinler tüketmeliyiz
Kitapta bağışıklık sisteminin güçlü olması konusundaki uyarılarınızı sık sık tekrar ediyorsunuz. Vücut direncini artırmak için nelerden faydalanabiliriz?

Öncelikle gerçek besinler tüketmeliyiz. Sistemin kusursuz bir şekilde işlemesi için yediklerinizin içinde canlı enzimler, vitamin ve mineraller, mikrobesinler, sağlıklı yağlar ve kaliteli proteinler olmalı. Çekici paketler, katkı maddeleri, lezzet artırıcı kimyasallarla gelen, yiyende adeta bağımlılık yapan bu yiyeceklerin içinde vücudun faydalanabileceği tek bir besin maddesi bile bulamazsınız. Diyetinizi D vitamini, C vitamini, magnezyum ve gerekiyorsa çinko ile destekleyerek, viral enfeksiyonlara karşı koruyucu etkisi olan bitkilerden faydalanarak vücut direncini artırabilirsiniz.

#Ümit Altaş
#Virüs
#Beslenme
3 yıl önce