Sanırım yaşadığımız bugünleri hiçbir zaman hayal etmedik. Yani bundan 20-25 yıl önce, sizlerle birlikte, Fatih'in ara sokaklarında büyük hayaller kurarken, bugünleri hiç aklımıza getirmedik.
Mazlumder'de, cebimizden derlemeye çalıştığımız kira bedelini, aylıklarımızdan keserek çıkarmaya çalıştığımız dergileri, kitapları sanırım unuttuk bile. Oysa o günler en mutlu olduğumuz günlerdi.
Birlikte yazdığımız dergilerde, eski yazdıklarımızı açıp baktım. Büyük hayalleri olan, temiz, saf, idealist insanlar olarak ne çok şey yazmışız. Kapitalizme, Sosyalizme, Faşizme ve Kemalizme aynı anda, bu denli cesur, bu denli tutarlı ve böyle hesapsız kafa tutan, meydan okuyan kaç kuşak gelmiştir bu ülkeye? Bugün hala o dönem dergilerinde
, görülen entelektüel derinlik aşılabilmiş değildir.
, sabahlara kadar süren ilke tartışmaları, derin insan hakları felsefesi, özgürlük manifestoları ve sağlam duruş kaygıları bizi uyutmazdı.
sloganları, mottoları, 1990 yılında söylenmiş çok ileri ve çok güçlü sloganlardı.
Hem fikirsel alt yapısı olarak, hem de organizasyon olarak dönemin en iyi girişimiydi. Sanırım başkan olarak, yönetici olarak, üye olarak bu derneğe büyük emekler verdiniz. Şimdi ise dernek parçalanma noktasına geldi...
Herkesin kendi kişisel hikayesi vardır. Hatalarımız ve yanlışlarımız da bu hikayenin bir parçasıdır. Belki kendimiz bu hikayeyi adaletli ve yabancı bir gözle değerlendiremeyiz ama yıllar sonra bizi değerlendirecek kuşaklar daha adil olacaklardır.
İslamcıların hatalarını, siyasete girenlerin yanlışlarını, günahlarını yazacaklar bir gün.
Yani nereden nereye geldiğinizi, neleri savunurken şimdi nelerin sözcülüğünü yaptığınızı fark ettiniz mi?
Oysa bizim eski tartışmalarımızda, Türk solunun içine düştüğü sekter, dogmatik, gerici zihin yapısı eleştirilir, hatta çağın gerisinde kaldığı söylenirdi. Şimdi o fikrin temsilcisi, o zamanlar “Dev Sol kafası” dediğimiz sığ fikirli birine “Başkanım” diyerek ondan emir alıyorsunuz.
Siz de her gün görüyorsunuz, fark ediyorsunuz ki, bu “sığ Dev Sol kafası” Türkiye'yi anlamıyor, Ortadoğu'yu, dünyayı anlamıyor ve siyaset üretemiyor. Biz bu zihindeki insanları 1990'da çağın gerisinde kaldı diye dikkate almazken, siz 2016'da bunlardan emir alır hale geldiniz. Bu çelişkiyi, bu acı tabloyu gördüğünüzü biliyorum. Sadece neden buna tahammül ettiğinizi bilmiyorum?
Hatırlayınız, Kürt, Türk ve he türlü ırkçılığının İslam dünyasına ve Türkiye'ye verdiği zararları ne kadar uzun tartışırdık Mazlumder'de.
Kürtlerin tüm haklarını cesurca savunmayı da ihmal etmezdik. Belki geç kaldık, belki yeterince sesimizi gür çıkaramadık ama Kürt sorununu Türkiye gündemine sokanlardan biri de İslamcılardır. Bunun çözümü için çok uğraştı herkes. Ama hiçbir zaman ırkçılığa, şiddete, silaha ve ayrılığa kaymadık, tam tersi hep karşı çıktık.
Sizler de bunun içinde oldunuz. Şimdi duruma bakın.
Onlar da faşist bir Kürt hareketinin partide etkin olması için uğraşıyor. Şiddeti ve ayrışmayı savunuyor.
Biriniz hariç, sesli itiraz edenizi duymadım. Serzeniş bile yok. Demek ki durumunuzdan memnunsunuz diye düşünenler vardır. Ama ben öyle olmadığını biliyorum. Sadece neden tüm ideallerinizi savunmaktan vazgeçtiniz, onu bilmiyorum.
Türkiye İslamcıları tüm dönemlerinde şiddeti, silahı, savaşı reddetmiştir. Kendi içinden çıkan silahlı grupları da hep dışlamıştır. PKK'nın silahlı eylemlerini ve şiddetini, Kürt halkına yapılmış en büyük ihanet olarak görmüştür. Doğru mu? Sizler de buna benzer fikirlerinizi dergilerde yazdığınız hatırlıyorsanız.
Muhafazakar camia sizi anlamamış, değer vermemiş olabilir. Peki buna karşı yapılacak şey, kan ve şiddeti savunan bir partide siyaset yapmak mıdır? Diyelim ki, Türkiye partisi olma iddiası vardı HDP'nin bir zamanlar, o yüzden gittiniz. Peki şimdi ne var o partide sizi tutan?