|
Muhafazakarlaşıyor muyuz?

Soru şu: Başörtülü genç kızın sokağa çıkması, çalışması, kamu alanında görünmesi bir “muhafazakarlaşma” işareti midir yoksa bir “modernleşme” işareti mi?

Yanıtı siyasi meşrebinize göre verebilirsiniz.

Türkiye''de öyle yapılır…

Sadece tek tek insanlar değil, araştırmacılar dahi böyle yapar.

Oysa biliriz ki, bir araştırma yaparken kendi kanı ve kaygınızı veri alırsanız, ortaya çıkacak sonuç sizin fikrinizden, sizin fikrinizin karmaşık bir gerçekliğin içinde tuttuğu abartılı yerden fazlası olmaz.

Son günlerde yeni bir araştırma gündemde…

“Din ve Muhafazakarlık Ekseninde Ötekileşenler” adını taşıyor.

Her araştırma gibi bu çalışmanın içinde de ilginç ve önemli veriler var. Hedef kitlesi, üzerine çalıştığı grup bile kendi başına anlamlı...

Ancak bize yol aldıracak, düşünmeye sevkedecek, yeni yapı, yapılanmaları ortaya koyan bir araştırmayla karşı karşıya olduğumuzu söylemek çok zor.

Zira toplumda muhafazakarlaşma olup olmadığını, böyle düşünenlere, bu korkuyla yaşayanlara bakarak anlamaya çalışan bir araştırma bu, yani muhafazakarlaşma olduğunu baştan kabul eden bir araştırma…

Onu korkuların ve korkanların araştırması olarak adlandırmak pek yanlış olmaz.

Bu bakışa göre ortada bir “korkanlar” var, bir de “korkutanlar”…

Araştırma bize bu iki grup arasındaki dolaylı ilişkiyi anlatıyor.

Ancak bunu yaparken ne korkanların dünyasına giriyor, o dünyada onların korkmalarına yol açan yapı, durum ve duruşları değerlendiriyor ne de korkutanların dünyasıyla ilgileniyor.

Dışlanmışlığı, memnuniyetsizliği, tahammülsüzlüğü, rant arayışlarını, endişeleri, duyum üzerine oluşan cemaatimsi korkuları simgelerden hareketle ele alan, korkan ile korkutan arasındaki ilişkiyi sembol ve söze indirgeyen ve bu sembollerin içine bile el atmayan bir çalışma bu…

Gelenek ve cemaatimsi (laikler de dahil olmak üzere) yapıların baskısını, siyasi gelişmelerin sonucu olarak almak, sosyolojik olandan siyasete yönelmek yerine, siyasetten sosyoloji üretmek, son dönemlerde çok öne çıkan bir anlayış oldu.

Çalışmanın önemi de bu durumu kanıtlamasından ileri geliyor.

Çalışmanın diğer önemi, araştırmaların, toplumda üreyen ve üretilen ruh hallerine ne denli katkıda bulunduklarıdır.

Mahalle baskısı tabiri de benzer bir muameleye uğramış, benzer durumlar üretmişti. Araştırmanın dışına çıkıp soruyu yeniden soralım:

Muhafazakarlaşma dediğimiz tam olarak nedir?

Muhafazakar kesimin görünür olması mı? Bu görünürlülükten dolayı kimilerinin dolaylı baskı hissetmesi mi?

Ya da içki satışının, açık dolaşmanın, gelenek dışı hareketlerin somut baskıya, bastırmayla, engelleme ve yaptırıma maruz kalması mı?

Kayseri''de yaşanan, başörtülü genç kızın sevgilisiyle sinemaya gitmesi kimileri için onların alanlarına dalması, dolayısıyla muhafazakarlaşma demek.

Bu sorunun yanıtı tümüyle onların zihinsel dünyasıyla ilgilidir.

Peki, somut veriler mi?

Baskıya yönelik somut verilerin çok zayıf olduğu ortadadır.

Ama mahalle baskısı aramak için sokağa çıkarsanız, elbette bulursunuz…

O baskı, yıllardır burada, Anadolu''da, büyük kentlerde şu ya da bu şekilde yaşıyor…

Onun adı gelenektir…

Muhafazakarlık yaşam biçiminde değil, zihniyette gizlidir aslında…

Onu özür kampanyasına aşırı tepki veren, kampanyacıları hain ilan eden beyaz “çağdaşlar”ın zihninde bulabilirsiniz?

15 yıl önce
Muhafazakarlaşıyor muyuz?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi