|
Apo Türkiye"de

Osmanlı Devleti çok uluslu, çok dinli ve çok inançlı bir imparatorluktu. Batı bu farkları Osmanlı Devleti aleyhine kışkırttı ve onu zayıflatıp bölmek amacıyla kullandı. Birinci Dünya Savaşı ve onun hemen sonrası Osmanlı''nın yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti selefine göre çok daha türdeş (homojen) bir nüfus yapısına sahip oluyordu. Ama yine de geçmişten tevarûs bazı farklılıklar mevcudiyetlerini koruyorlardı.

Bu cümleden olmak üzere Kürtler''in varlığı Türkiye aleyhine her zaman kullanılmak istenebilecekti. Zaten böyle bir girişim Birinci Dünya Savaşı''nın bitiminde denenmek istenmişti. Kürtler Milli Mücadele''de ayrılıkçı bir yol izlenmelidir. Böylece sözkonusu girişimler sonuç vermedi. Ama yine de Kürtler''in varlığı Türkiye için zincirin zayıf halkası gibi görülmeye devam etti.

Batı''nın kafasının içinde hep "Türkiye ne kadar bir bütündür?" sorusu varlığını koruyordu. Bir punduna getirilecek, bu soruya cevap aranacaktı. Kürtler isyan ettirilip, Türkiye bölünmeye çalışılacaktı. Seksenli yılların başında Apo ve PKK''nın ortaya çıkışı sözkonusu girişimin başladığını ilan ediyordu.

Nerede aldandılar?..

Güneydoğu Anadolu''yu etkisi altına alacak güçlü bir bölücü terörün giderek kitlesel başkaldırıları ortaya çıkartacağı düşünülüyordu. Bu arada bütün Batı kamuoyu, Batılı ülkeler ve Batı merkezli uluslararası kurumlar bu sürece olabildiğince destek vereceklerdi.

Bu senaryoya inanıp onu destekleyenler iki yerde yanıldılar. Birincisi bu senaryo karşısında Türkiye''nin göstereceği direncin gücü ile ilgili idi. Türkiye bütün gücü ile bu saldırının karşısında durdu. Bu toprakların en küçük bir zerresinin bile bedelinin 65 milyon insanın kanı ve canı olduğu herkes tarafından anlaşıldı. Bugünkü sınırlarımızın milletimiz için asla küçültülemez bir ebedi vatan olduğu bir kere daha ortaya çıktı.

Aldandıkları ikinci husus ise Kürtler''in ayrılmak ve bölünmek yolunda istekli davranacakları öngörüsü idi. Ortaya bu beklentinin tamamen tersi olan bir durum çıktı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu''nun kahir ekseriyeti hem bölünmek istemiyordu hem de bölücü teröre sırtını çevirip kapısını kapıyordu. PKK hep bir terör örgütü olarak kaldı. Halk ondan uzak durdu. Hiçbir destek vermedi. Milli Mücadele''deki kader birliği bir kere daha tekrarlanmıştı. Terörün en zor acılarını çekip, en ağır bedelini ödeyen Doğu ve Güneydoğu Anadolu''daki kardeşlerimiz terörün bastırılmasında bu tutumlarıyla çok etkili oldular. İçinde bulunduğumuz günler bu kardeşlerimizi en içten duygularla kucaklayacağımız günlerdir.


Bölücü terörün ortaya çıktığı dönem...

Bölücü terörü kışkırtıp destekleyen Batı''nın Türkiye''yi bölmek için bunu yaptığı açıktır. Ancak Türkiye''yi bölmek istemeleri, Türkiye''ye karşı Batı''da varolan soyut bir düşmanlıktan kaynaklanmıyordu. Çok daha somut sebepleri vardı. Bölücü terör soğuk savaş döneminin sonuna doğru ortaya çıktı. Özellikle de eski Sovyetler''in dağılması ve Körfez Savaşı''nın ertesinde alabildiğince tırmandı.

Ortadoğu, dünya düzeninin önemli bir parametresidir. Kürtler de Ortadoğu''nun önemli bir parametresi durumundadır. Dünyanın yeniden şekillenmesi demek Ortadoğu''nun da yeniden şekillenmesi anlamına gelir. Ortadoğu yeniden şekillenirken Kürtler''in ne olacaklarını ya da ne olmayacaklarının ortaya çıkması gerekir. Batı için ilk hedef Ortadoğu yeniden şekillenirken Kürtler''i Türkiye aleyhinde kullanmak oluyordu. İlk dönem Batı''nın bir bütün olarak bu hedefi paylaştığı ama Batılı ülkelerin Kürtler''i yanına almak için aralarında kıyasıya rekabete girdikleri bir dönemdir. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti''nin terör karşısındaki kararlılığı ve Kürtler''in ülkenin birliği ve bütünlüğü yanında yer tutmaları Batı''yı kendi içinde ayrıştırmaya başladı. Bu ayrışma Ortadoğu''nun denklemlerine Kürtler''in Türkiye veya Irak ağırlıklı olarak ele alınması şeklinde yansıyordu.

Avrupa''nın yenilgisi...

Sayın Ahmet DAVUTOĞLU''nun 17 Şubat tarihli Yeni Şafak''taki yazısında çok güzel belirttiği gibi Avrupa giderek Kürt meselesini Türkiye merkezli olarak görmeye başlıyordu. ABD ile tersine bunu Irak merkezli bir sorun olarak tanımlıyordu. Avrupa açısından bu durum çok kolay anlaşılmaktadır: Avrupa''nın gözünde Türkiye Ortadoğu''daki çıkarlarının önünde ciddi bir engeldir. Eğer Türkiye Balkanlar''da, Ortadoğu''da, Kafkaslar''da ve Orta Asya''da herhangi bir etki yapamayacak kadar güçsüz olursa bütün bu bölgelerde Avrupa istediği gibi at oynatabilecektir. Türkiye güçsüz ise Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu bölünmüştür. Yutulmaya hazır bir lokmadır. Türkiye güçlü ise Balkanlar, Doğu Avrupa, Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu hem kendi içlerinde ve hem de kendi aralarında bütünleşme imkanına sahiptir.

Bunun içindir ki Avrupa güçsüz bir Türkiye isteyecektir. Güçsüz bir Türkiye dağınık hem kendi içlerinde ve hem de kendi aralarında bölünmüş bir Balkanlar, Orta Avrupa, Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu demektir. Böylece çok geniş bir alan Avrupa''nın egemenliğine ve sömürüsüne açılmış olur. Avrupa için Türkiye''yi güçsüzleştirmenin en temel araçlarından birisi onu istikrarsızlaştırmaktır. Bunun içindir ki Avrupa Türkiye merkezli bir Kürt meselesinin varlığından yanadır.

Avrupa''nın Kürt politikası açıktır. Amerika ise yukarda andığımız bölgelerde Avrupa''nın muhtemel bir egemenliğinin önünü kesmek için güçlü bir Türkiye''yi desteklemek durumundadır. Bunun içindir ki terörün son döneminde PKK''ya karşı açıkça Türkiye''yi desteklemiştir. Avrupa Kürt meselesini Türkiye merkezli olarak görmektedir ve bunun ne anlama geldiği bellidir. Amerika ise Kürt meselesini artık Türkiye merkezli olarak görmemektedir. Ve bunun ne anlama geldiği bellidir. Aynı zamanda Amerika Kürt meselesini Irak merkezli görmektedir ancak bunun tam olarak ne anlama geldiği belli değildir. Bu husus muhtemelen yakın bir gelecekte belirginleşecek, böylece yeni Ortadoğu düzeni ve Kürtler''in buralardaki yeri anlaşılmış olacaktır.

Türkiye terörü yenince Avrupa ciddi bir yenilgiye uğradı. Gerçi Avrupa''nın erken bir yenilgiden çekinmemiş olacağını düşünmek gerekiyordu. Avrupa önümüzdeki zaman dilimi içerisinde hep bir Türkiye merkezli Kürt meselesi ihdas ederek Türkiye''yi zayıflatmaya çalışacaktır. Bu yolda uğrayacağı başarısızlıkları ve hatta yenilgileri bile umursamayacaktır. Ancak Apo''nun sonu Avrupa açısından başka bir yenilgi tablosunu da ortaya koyuyor. Avrupa Apo''ya sığınma hakkı veremedi. Apo''ya sığınacak bir ülke de bulamadı. Yunanistan''ı çaresizliğe iten Avrupa''dır. Avrupa kışkırttıklarına sahip çıkmadı. Apo''yu da, kışkırttıklarını da satmış oldu. Bu durum Avrupa için iki büyük kayıp anlamına geliyor. Birincisi, Kürtler''in Avrupa''ya bir güvenleri olmayacaktır. İkincisi ve daha önemlisi ise bu yıkıntıdan sonra yakın bir gelecekte Türkiye''ye yönelik ve Avrupa merkezli bir Kürtçülük projesini fiiliyata geçirebilmeleri mümkün olmayacaktır.

Bundan sonrası...

Bu yenilgiden sonra Avrupa bütün ağırlığını Apo''nun yargılanma süreci üzerinde yoğunlaştırmaya çalışacaktır. Burada Türkiye''nin bir oyuna gelmeyeceği, Avrupa''ya bu bağlamda bir koz vermeyeceği kesindir. Bu itibarla Apo''nun Türkiye''de oluşu ve onun yargılanmasının Türkiye aleyhine bir sonuç vermesi sözkonusu değildir. Türkiye''nin Suriye''ye rest çekmesiyle başlayan süreç Apo''nun Türkiye''ye getirilmesiyle son bulmuştur. Böylece sorularla dolu bir dönem kapanmış yine sorularla dolu olacağı kolayca tahmin edilebilecek yeni bir dönem başlamıştır. Bütün arzumuz artık kanın tamamen durmuş olmasıdır.

Türkiye bölücü terör karşısında çok ciddi bir başarı elde etmiştir. Bunu kimse görmemezlikten gelmeyecektir. Türkiye bu yolda sahip olduğu azim, kararlılık ve cüreti bütün dünyaya göstererek bölücü terör karşısında asıl stratejik başarıyı elde etmişti. Bundan sonradır ki kimisi Türkiye''ye destek vermeye başlarken kimisi ise Türkiye''ye karşı umutsuz bir mücadeleyi sürdürdü. Ancak yine herkes biliyor ki henüz defter kapanmamıştır. Bunun içindir ki bu konuda Türkiye''nin gözardı etmemesi gereken çok önemli hususlar vardır.

Bölücü terörün beli kırılmıştır. Apo Türkiye''dedir. Yargılanacaktır. Bu süreç içerisinde Türkiye gayet ağırbaşlı bir şekilde davranacaktır. Büyük başarıdan duyulan sevinç ulusal birlik ve bütünlüğümüz üzerinde bir- takım çatlaklara sebep olabilecek ileri düzeylere vardırılmamalıdır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu''nun kalkınması elbette ki büyük bir hedeftir. Esasen bu bölgeler kendi içlerinde böyle bir potansiyele sahiptirler. Bunun için doğal olarak gerekenler yapılacaktır. Ancak bölgesel gelişmişlik farklılıkları dünyanın her bölgesinde vardır ve tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bunun yanısıra dostluk, kardeşlik, sevgi ve barış, hoşgörü ve demokrasi ise ulusal birlik ve bütünlüğümüzün bütün yurt sathında korunup daha da kökleşmesi için hemen elimizin altında varolan en büyük hazinelerdir.


25 yıl önce
Apo Türkiye"de
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı