|
Darbe şakşakçısı bir anayasa profesörü

Mayıs ayını, Hz. Fatih tarafından İstanbul’un fethini hatırlattığı için çok severim. Ancak 27 Mayıs eşkıyalığı da yine bu ayda kendini gösterdiği için sevincim hüzne dönüşür. 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin 60. yıl dönümünde, zulüm ve işkence adası olan Yassıada’nın Demokrasi Müzesi haline getirilmesi aziz Türk milletinin vefa duygusuna harika bir örnek olduğu için büyük bir gurur duyuyorum. Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Bilindiği üzere 10 Mayıs “Anneler Günü” idi. Ertesi gün bazı köşe yazarları “Anneler Günü”nü konu alan yazılar yayımladılar. Bunlardan biri de Sabah’ın kıdemli köşe yazarı Mehmet Barlas idi. Aşağıdaki paragrafı Barlas’ın yazısından naklediyorum.

“Anne sevgisini ve anneye duyulan özlemi en iyi seslendirenlerden birinin Hukuk Fakültesi’ndeki hocamız Prof. Hüseyin Nail Kubalı olduğunu öğrendiğimde çok etkilenmiştim. Bu Anneler Günü vesilesiyle Prof. Kubalı’nın ‘Anam’ şiirini yeniden hatırlıyorum.”

Şiirin ilk dörtlüğü şöyle:

Anam anam ah anam

Nasıl gittin vah anam.

Sana vakitsiz kıydı

Bu nasıl Allah anam.

Sevgili okuyucularım. Bu dörtlüğün son mısraını okurken sizin de “Bu nasıl şiir böyle?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. İmanı ne kadar zayıf olursa olsun, hiçbir Müslüman Cenab-ı Hakk’a böyle bir sitemde bulunmaya cesaret edemez.

Barlas’ın ifadesiyle anneye duyulan özlemi en iyi seslendiren Hüseyin Nail Kubalı, Menderes ve arkadaşlarına duyduğu nefreti olanca kiniyle dile getiren bir darbe şakşakçısıydı. Öyleyse -geliniz- 27 Mayıs 1960 darbesinden 60 yıl sonra bu adamı biraz daha yakından tanıyalım.

Aşağıda okuyacağınız satırlar Kubalı’nın talebelerinden ve siyaset dünyamızın ünlü şahsiyetlerinden nakledildiği için, bu ürpertici cümlelere sağlam kaynak olarak bakabilirsiniz.

Son günlerde ilgiyle okuduğum bir hatıra kitabı var ki, “Bir Zamanlar Rektördüm-İlme Adanmış Bir Ömür” ismini taşıyor. Prof. Dr. Servet Armağan, bu hatıratında hocalarını sıralarken Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı’dan da söz ediyor ve tabii ki -teessüfle- onun 27 Mayısçılara verdiği çirkin desteği de dile getiriyor.

Servet Bey, “Hüseyin Nail Kubalı ismi, gerek İstanbul Hukuk Fakültesi, gerekse Demokrat Parti söz konusu olduğunda çok konuşulan, 1960 askeri harekatından sonra adından çok bahsedilen, Demokrat Parti ileri gelenlerinin Yassıada’ya sürülmesinde ve cezalandırılmasında ismi çok geçen, beyanatlarına çok yer verilen bir profesör olarak yâd edilir” dedikten sonra konumuzla ilgili olarak şunları da kaydediyor:

“1960 yılından sonra çok gözde biri oldu. Gerek Demokrat Parti iktidarının devrilmesinde, gerek 27-28 Nisan 1960 talebe hadiselerinde verdiği kışkırtıcı beyanatları ve askeri harekattan sonra yaptığı konuşmalarla Demokrat Parti mensuplarının Yassıada’ya gitmesine ve muhakeme edilmesine yol açmıştır. Hatta o kadar ki, mahkeme, bu muhakemeler başladıktan bir süre sonra Amerika’ya giden Kubalı’yı şahitlik yapması için bilet ücretini ödeyerek getirtmiş ve şahitlik yaptıktan sonra Amerika’ya dönmesini sağlamıştır. Böylece ‘en pahalı şahit’ unvanını kazanan Kubalı, Demokrat Parti ileri gelenlerine çok ağır ithamlarla dolu bir şahitlik yapmıştı. Benim asistanlık yıllarıma rastlayan bu olayı, nefretimi mucip olan bir davranış olarak belirtmeliyim.”

Servet Bey, aynı hatıratta, şu cümleye de yer veriyor: “Kadıköy’de bahçe içinde bir villası vardı. Rivayete göre o zaman 1960 hareketini yapan askerler kendisine vermişler.”

Kubalı’nın talebelerinden biri de merhum İhsan Toksarı Hoca’dır. Toksarı, 1959-1960 yılında Hukuk Fakültesi’nin birinci sınıfındadır. Hatıratında anlattığına göre, Kubalı, elli dakikalık dersin on, on beş dakikasını mutlaka siyasete ayırıyor, iktidara en ağır tenkitlerde bulunuyor, talebeyi isyana teşvik ediyordu.

Toksarı’nın yönelttiği bir soruya hocası Kubalı şu cevabı vermiş: “Muhalefet lideri taşlanırsa (İnönü Uşak’ta taşlanmıştı), bedevi kılıklı kimseler şehir şehir dolaşırsa (Said Nursi’yi kastediyor), başta gençlik olmak üzere bütün halk isyan eder.”

Hem T.B.M.M Başkanlığı yapan hem de Demokratik Parti’yi kuran merhum Ferruh Bozbeyli “Yalnız Demokrat” isimli hatıratında, "Beni siyasete kamçılayan Yassıada oldu" dedikten sonra sözü H. Nail Kubalı’ya getirip diyor ki: Kubalı Yassıada duruşmalarında, eliyle bütün milletvekillerini göstererek, Reis Bey, bunlar, hani bir hayvan var ya, kurda bağıra bağıra gider, bunlar da ihtilale öyle gittiler. Bu adam insanlara işte böyle eşek diyor.

Bozbeyli’nin Yassıada duruşmalarıyla ilgili daha başka ifşaatı da var ama yerim müsait olmadığı için onları nakledemiyorum.

Kubalı’nın bir marifeti de muhbirliğidir. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü üçüncü sınıf öğrencisi ve Kadıköy Merkez vaizi Mehmet Çiçek’i, Kadıköy Osman Ağa Camii’nde yaptığı vaaz sırasında hilafeti istediği iddiasıyla ihbar ediyor ve cezaevine girmesine sebep oluyor. Olayın ayrıntıları 15 Ekim 1968 tarihli “İslam Medeniyeti” dergisinde yer alıyor.

Barlas’a, bana bu yazıyı kaleme aldırdığı için müteşekkirim.

#İstanbul
#Fetih
#TBMM
#Demokrat Parti
#Yassıada
4 yıl önce
Darbe şakşakçısı bir anayasa profesörü
Ekonomik kalkınmada nitelikli işgücünün rolü
Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin kamu personeline yansıması (2)
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…(3)
Devletsizlik ve ulussuzluk
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 28 Şubat