|
Asalaklar ve diğer bazıları

İki yargım var. İkisi de şu ana kadar değişmedi. İki yargımın da şu andan sonra değişeceğini sanmıyorum. Birincisi şu: Mülteci ya da göçmen olmak durumunda kalan herkesin insanca yaşamaya, ekmek parasını temin için çalışmaya, dahası “uyum sağlayana” kadar desteklenmeye hakkı vardır. İkincisi de şu: Kayıt dışı çalışmak; kayıt dışı çalışmak zorunda kalan insanın değil onu kayıt dışı çalışmak zorunda bırakan irili-ufaklı sistemlerin sorunudur. Birey, kayıt dışı çalıştığı için suçlanamaz.

Bu, burada bir dursun.

Geri dönüşüm işçileri ya da daha yaygın ismiyle bildiğimiz “çekçekciler” kızılmayı değil, teşekkür edilmeyi hak eden insanlardır. Bizim değersiz bularak çöpe attığımız malzemeleri dönüşmeleri için toplayan bu insanlar hem ekmek paralarının peşindedirler hem de şu köhnemiş gezegenimizin kirlenme sorununa “çekçekleri büyüklüğünce” çare bulmaktadırlar. Dahası, belediyelerin çöp toplama işini de kolaylaştırmaktadırlar bir bakıma. Bu insanların tamamına yakını kayıt dışı olarak çalışmakta, kazandıkları para insanca geçinmelerine elbette yetmemektedir.

Diğer yandan, çekçekcilerin emeğini savunuyor olmak, onlara teşekkür etmek, çekçekcilerin topladıkları atıkları götürdükleri “geri dönüşümcüleri, hurdacıları” da savunmak manasına gelmez. Çekçekcilerin sırtından parayı kazanan onlardır. Sahip oldukları depoları ya da tesisleri kurallara uygun olarak düzenlemeyen onlardır. En nihayet, çekçeki dolu olarak getiren insanlara çekçek başına 10-15 lira ödeme yaparak “kârlarına kâr katanlar” onlardır. Tabii, “işçileri” durumundaki “çekçekcileri” güvencesiz ve insanlık dışı şartlarda çalıştıranlar da onlardır.

“Sabah evinden çıkan herhangi biri bir çekçek ayarlıyor ve akşama kadar atık toplayıp bir hurda deposuna satıyor” diye düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Genellikle çekçeklerin sahibi de olan atık-hurda depoları buna müsaade eder sanıyorsanız, yine yanılıyorsunuz. Bütün kayıt dışı sektörlerde olduğu gibi burada da bir iktidar dengesi var. Hatta açık konuşmak gerekirse bir mafyatik mesele var.

Denemesi bedava. Alın bakalım elinize bir üç tekerlekli araba da hurda toplamaya çıkın Üsküdar’da. Yediğiniz dayak yanınıza kâr kalır.

Şunu demeye çalışıyorum. Özellikle İstanbul’da bu atık depolarının sistemine dâhil olmadan, elde ettiğiniz kazancın çok daha fazlasını bu depolara kazandırmadan çekçekcilik yapabilmeniz kolay değil.

Bu da burada bir dursun.

İstanbul Valiliği’nin “geri dönüşüm emekçileri” ile ilgili olarak kaymakamlıklara gönderdiği yazının iki amacı varmış gördüğüm kadarıyla. Birincisi, sağlıksız ve kayıt dışı olarak çalışan atık depolarını denetlemek; ikincisi bu atık depolarında kayıt dışı olarak çalışan (ve anlıyoruz ki bu depolarda yatıp kalkan) göçmenleri deport etmek.

Birinci amaca hiç itirazım yok. Tabiri caizse “çaresiz insanların sırtından” parasına para katan adamların denetlenmesini can-ı gönülden desteklerim. İkincisine esastan bir itirazım var. Açık bir suça karışmadığı sürece herhangi bir göçmeni deport etmeyi insanlık onuruyla bağdaştıramıyorum bir türlü.

Peki, ne oldu? İstanbul Valiliği’nin açıklamasının ardından başta sosyal medya olmak üzere dört bir yandan “emekçi düşmanısınız” itirazları yükseldi. Peki, ne yapıldı bu itirazlar karşılığında? Hiçbir şey. Ne bir bilgilendirme, ne bir aydınlatma, ne bir açıklama. Yahu 2021 yılındayız. Anlatsana derdini doğru düzgün. Anlatsana meseleni. “Çekçekçi kardeşlerimizin çalışma şartlarını düzeltmek istiyoruz” desene. “Kayıt dışı göçmen arıyoruz” desene. “Bu tesislerin insan ve çevre sağlığına verdiği zararları” belgeleyip kamuoyuyla paylaşsana.

Bunlar olmayınca ne oluyor peki? “Emekçi, gariban düşmanı AKP ve iktidar” algısına hizmet etmiş oluyorsun.

Yetmiyor, dahası da oluyor. Kendi adıma kim olduğunu çok sonradan öğrendiğim, adı “yandaş yazar”a çıkmış Hakkı Öcal, çekçekci kardeşlerimize “asalak” diyor mesela. Amacı, niyeti, yaklaşımı, derdi ne olursa olsun demiş bulunuyor yani “asalak” lafını. Sonra al başına belayı.

Misalen benim de içinde olduğum bir topluluğun “hayatını atık toplayarak kazanmaya çabalayan” emekçilere “asalak” diyenlerden oluştuğu algısı yerleşiyor bu defa da. Yahu inanın dahası da oluyor. Ben bu yazıyı yazdım diye “zaten sotede bekleyen” fondaş medya “yandaş yazarlar birbirine girdi” manşeti atıyorlar. Babandır ulan yandaş!

Yerim müsait olsa üç sayfa aralıksız yazmak istiyorum bu konuyu ama toparlayayım. Kimse, olağanüstü emekle çabalayan çekçekcilere “asalak” diyemez. Valilik, tesis denetiminde yüzde yüz, göçmen denetiminde de hukuken haklıdır. Valiliğin iletişimi berbattır. Ben yandaş değilim. Bana illa yandaş diyecekseniz bilin ki “ekmeğini çöpten çıkarmaya çabalayan kardeşlerimin yandaşı”yım ben. Onların emeği üzerinden kâr etmeye çalışanların da karşıtıyım. Bu kâr ister “maddi kâr”, ister “algı kârı” olsun, böyle bu.

#AK Parti
#İstanbul Valiliği
3 лет назад
Asalaklar ve diğer bazıları
Noel Baba"nın kurban kavurması
Yeşil pasaport almada ayrıcalıklı memurlar var mıdır?
IŞİD nedir? Örgüt üzerinden bölgesel savaş mı çıkacak?
Ramazan Medeniyeti-4: Hüznün diriltici sesleri ve renkleri
Ne olacak bu anne babaların hali?