Kölelik: Tüketmek için var olmak!

04:0016/07/2021, الجمعة
G: 16/07/2021, الجمعة
Mehmet Akif Soysal

İnsan tabiatında hırs ve tamah olduğu gibi cimrilik de vardır.Gazali, ihtiyaç sınırını (Hududullah) aşarak mal biriktirmenin, daha çoğunu istemenin, gelecek kaygısı çekmenin, özetle “ihtirasın”, insan şerefini zedeleyen bir tutum olduğunu söyler.Bu anlayışüretimin “ihtiyaca göre” yapılmasınıöngörür. Makbul olan el emeği-göz nuru ve alın teri ile sağlanan kazançtır. Kanaat temel alınarak kurulacak ekonomik yapı yatırım-üretim ve tüketimin insan ölçeğinde tutulmasını sağlar.Tabii burada ihtiyacın


İnsan tabiatında hırs ve tamah olduğu gibi cimrilik de vardır.
Gazali, ihtiyaç sınırını (Hududullah) aşarak mal biriktirmenin, daha çoğunu istemenin, gelecek kaygısı çekmenin, özetle “ihtirasın”, insan şerefini zedeleyen bir tutum olduğunu söyler.
Bu anlayış
üretimin “ihtiyaca göre” yapılmasını
öngörür. Makbul olan el emeği-göz nuru ve alın teri ile sağlanan kazançtır. Kanaat temel alınarak kurulacak ekonomik yapı yatırım-üretim ve tüketimin insan ölçeğinde tutulmasını sağlar.

Tabii burada ihtiyacın tanımı yapılmalıdır. Herkesin kabul edeceği bir ihtiyaç tanımını yapmak işin zor tarafıdır. Genel kabul gören ihtiyaç tanımı yapılırsa sonrası daha kolay gelişecektir. Bu tanımın neticesini de eğitim ile gençliğe zerk etmek en önemlisidir.

Şu an biriktirmenin de ötesinde sadece tüketme için varoluş sergileyen bir ekonomik düzen içerisindeyken kanaat ekonomisi çok uzak bir serap gibi duruyor. Elbette bunu gerçekleştirmek için yüzümüzü günlük hazlar veya arzular yerine ulvi amaçlar üzerine koymamız temel gerektir. Bunu ise ancak kolektif tavırla gerçekleştirebiliriz. Zira işletmelerdeki “free-rider” “beleşçi” sorunu toplumsal yapıda da kendini göstermektedir.

Esasen eski zamanlarda birçok iktisatçının ahlak uzmanlığına sahip olduğunu da biliyoruz. Örneğin Adam Smith klasik iktisadın kurucusu herkes onu orijinal ismiyle “Welth of Nations” diye bilinen “Milletlerin Zenginliği” eseriyle tanırken esasen “Ahlaki Duygular Kuramı” isimli bir kitabı da var. Ama bugün iyi bir iktisatçının en fazla ekonometri ile ilişkisi olduğunu görebilirsiniz. Yani insanlar rakamlara indirgenip ruh faktörü gözardı edilmektedir. Halbuki artık insanın ruh ile sonsuzluğa uzandığını kahir ekseriyet kabul ediyor. O halde neden insanı bir makine yerine koyup fizik ve matematik kanunlarının deneysel alanı olarak kullanıyoruz?
Bu işin felsefi yapısını sadece Gazali’ye ve İbni Rüşd’e bırakmak kolaycılıktır. Günümüz şartları onların da döneminden farklıdır. Elbette çözümleri de farklı olabilir. Bu nedenle yeni ve kapsamlı bakış açısına sahip, bir ayağı sonsuz, ulvi değerlere basarken diğer ayağı ile dünyevi süreçleri yorumlayabilecek düşünürlere coğrafyamızın ve onun ötesinde insanlığın ihtiyacı vardır. Zira tüketim süreci çıkmaz sokaktır. Bu haliyle kaynaklar hızla kirletiliyor.
İnsan eliyle üretilen; kâh salgın ki bu biyolojik silahlara kadar gider, kâh kuraklık ki bu da çevre kirliliğinin sonucudur, insanlığın varoluşunu tehdit ediyor.
Bu noktada belki bu, tecrübe edilmesi gereken bir süreçtir diyebiliriz.
Nasıl ki salgın ve deprem ile çok katlı binaların yerine az katlı hatta müstakil yaşam yeniden ihtiyaç haline döndü, bir gün tüketmenin merkeze alındığı ekonomik düzenin insanı köleleştirdiği ve ruhuna aykırı olduğu cihetiyle az eşya-tüketim, çok özgürlük neticesine de varabiliriz.

Belki bir gün Kızılderili şefinin de dediği gibi “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak”tır.

İlim, irfan ve hikmet’in merkeze konduğu eğitim sisteminden geçen bir toplum inşa edebilirsek kanaat toplumuna ulaşmamız mümkün olacaktır. Aklı ilim ile kalbi irfan ile ruhu da hikmet ile yoğurabilirsek, netice bugünlerden güzel olacaktır.

#Gazali
#Hududullah
#Adam Smith
#Welth of Nations
#Kölelik
#Tüketmek