Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve Erbakan hoca ile ilerleyen, AK Parti’yle zirve yapan süreçte sağ partiler,
siyaseti hizmet etme aracı olarak görmüşlerdir.
Bu partilerin iktidarları döneminde de kalkınma meselesiyle hassaten ilgilenilmiş ulaşım, altyapı, büyükşehirlerin temel gereksinimleri gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
Son yirmi yılı ele alacak olursak
; nice engel ve badirelere karşı atılan adımlar ile öz yurdumuz olan Anadolu’yu dünyanın imreneceği yatırımlar ile donatırken İstanbul’u ve Marmara’yı da geride bırakmayan bir stratejinin de varlığını açıkça ifade edebiliriz.
Yatırımlarda bölgeleri öteleyen, ötekileştiren anlayıştan tüm Türkiye’nin beraberce kalkınma modeline geçiş bu dönemde sağlanmıştır.
Adeta yeni keşfedilmiş bir cevher misaliyle ince ince işlenen Türkiye, doğusundan batısına kadar her iline kendini özel hissettirecek yatırımlara bu dönemde kavuşmuştur.
Bu dönemde Türkiye Erdoğan liderliğinde toplam 1213 kilometre hızlı tren hattı, 2 bin 74 kilometre demiryolu ağı, 8 bin 453 kilometre elektrikli ve sinyalli hat inşa ederek 21 bin 590 kilometre demiryoluyla demir yollarımızı adeta yeniden ayağa kaldırdı.
Türkiye yine bu dönemde,
26 olan havaalanı sayısını 31 ilaveyle 57’ye, denizcilikte tersane sayısını 37’den 84’e, yat bağlama kapasitesini 8 bin 500’den 18 bin 545’e, bilgi ve iletişim teknolojilerinde ise 2002 yılında sadece 3 bin olan geniş bant abone sayısını 87,5 milyona, e-devlet kullanıcısını da 57,6 milyona ulaştırmıştır.
Yine Erdoğan liderliğinde çevre ve şehircilik alanında da son sürat gelişme yaşanmış; son
20 yılda atık su arıtma tesisi sayısı 145’ten 1176’ya ve atık su arıtma hizmeti verilen belediye nüfusu yüzde 35’ten yüzde 90’a çıkmıştır.
128 adet millet bahçesi tamamlanmış
, 126 millet bahçesini yapımı, 192’sinin ise ihale, proje ve yer seçim süreci ise devam etmekte.
TOKİ eliyle toplam 1 milyon 100 bin konut üretilirken
, 3 milyon konutun dönüşümü ise bitti.
Ülkemizin ziyneti orman varlığını da arttıran Türkiye,
orman gelişimini 21 milyon hektardan 23 milyon hektara çıkarttı; baraj sayısını 276’dan 930’a, hidroelektrik santral sayısını 97’den 730’a, içme suyu tesisi sayısını 84’ten 370’e, sulama tesisi sayısını 1764’ten 3 bin 325’e, taşkın koruma tesisi sayısını 5 bin 18’den 10 bin 267’ye ulaştırmaya muktedir oldu.
Bu esnada ne zorluklar gördü Türkiye, olmaz denen darbelerden, kalkışmalara, finansal taarruza kadar aklınıza ne gelirse hepsi ile savaşıldı.
Her sene batacak, yerle yeksen olacak diye raporlar yayımlayan uluslararası kurumların aksine, ihracatını 2001 yılında 35 milyar dolardan 260 milyar dolara taşıdı, turizmde 2001 yılında 12 milyar dolar olan gelirini 40 milyar dolarlara getirdi.
Neye rağmen? Havalimanı saldırısına, eğlence mekanı baskınına, otogarda patlamalara rağmen…
Sinsi terör örgütlerinin devlet bünyesinden temizlenmesiyle sınırlarımızı koruduk, patlamalar son buldu. Üstüne üstlük dış operasyonlar ile MİT ardı ardına başarılar elde eder hale geldi.
Dışarıdan Türkiye’nin başına çorap örmeye çalışanların göremedikleri, fark etseler bile anlayamadıkları bir gerçek var. Bu gerçek, Türkiye’nin potansiyelinin ve gücünün kağıt üzerindeki ölçeklerin çok üzerinde olduğudur. Eğer biz kağıt üzerindeki hesaplara kalsaydık ne vesayetle mücadelemizi başarıya ulaştırabilirdik ne terörle mücadelemizi zaferle neticelendirebilirdik ne darbecileri bozguna uğratabilirdik ne de uluslararası ayak oyunlarıyla baş edebilirdik.
Hasılı kelam; görmek isteyene Anadolu’yu bir uçtan diğer uca dolaşmasını tavsiye ederim. Yoruma ihtiyaç duymadan buradaki rakamlardan çok daha fazlasına şahit olacaklardır. Bu altın çağın sekteye uğrama ihtimali olmayacaktır. Artık Türkiye kendisine empoze edilmek istenen geri kalmış, edilgen tarım ülkesi olma baskısını yıkmış yerle bir etmiştir. Bundan geri dönüş yoktur, olmayacaktır.
Büyük Türkiye idealini yıkmaya çalışan Batı ve muhipleri, 2023 haziran ayında Erdoğan ile görüşmek ve iş birliği kurabilmek için her yolu deneyecekler. Türkiye’nin etken ve merkez ülke olduğunu kabul edeceklerdir.
