|
Hicâz"ın Statüsü-2

Muhammed bin Abdilvahhâb zamanında, Der"iyye emiri Muhammed bin Suûd, bölgede yaygın Aneze arap aşiretine mensup Mesâlih kabilesinden güçlü olmayan bir kabile şeyhiydi. Der"iyye emiri bu durumdan istifadeye karar verir. Bütün gücüyle İbn Abdilvahhab"ı destekler. İbn Abdilvahhab"ın fikirleri Necd ve civarındaki medeniyetten uzak bedevi kabileleri arasında yayıldıkça Der"iyye emiri güç kazanır. Riyad bölgesini de idaresine katar .Muhammed bin Abdilvahhhab ve bağlıları kendilerinden olmayan herkesi müşrik kabul ederek onları dine davet ediyorlardı. Bu sıralarda Der"iyye emiri ölür (1765) . Yerine oğlu Abdülaziz geçer. Abdülaziz aynı zamanda Muhammed bin Abdilvahhab"ın damadı da olur. Bu görüşler ve buna dayalı icraatlar Arap yarımadasında büyük tartışmalara ve sürtüşmelere neden olur. Daha o dönemde yazılmış iki reddiyenin kopyaları/görüntüleri elimizde bulunmaktadır.Osmanlılar"ın ve Şerif sülalesinin idaresi altındaki Hicaz bölgesi hedef alınır. Mekke şerifleri ve Hicaz halkı savaşılması gereken müşrikler olarak ilan edilir. Yeni Emir Abdülaziz, babasından da ileri giderek bu yeni katı selefî fikirlere sımsıkı sarılır ve Osmanlı yönetimine başkaldırır. Kısa zamanda emirin ve İbn Abdilvahhab"ın ittifakının çevresine Osmanlı idaresinden bağımsız hareket eden ve bu idareden memnun olmayan, birçok bedevi arap kabilesi toplanır. Çevrelerine toplanan bâdiye araplarını örgütleyen bu şahıslar, bu toplulukları etrafa hücum ettirirler.Önce Ahsa bölgesine saldırarak buralara hakim olurlar, Osmanlı otoritesine son verirler. Sonra da Kerbela ve Necef bölgesine seferler düzenlerler.Atabât"ı (Hz. Ali ve Hz. Hüseyin"in (r.a ) türbeleri ) yağmalayıp tahrib ederler. Osmanlı Devleti"nin Rus ve Balkan gaileleriyle uğraşmasını fırsat bilen ve bu yüzden bölgedeki otorite boşluğundan faydalanan, önce Abdülaziz"in , o öldürüldükten sonra yerine geçen Suûd bin Abdülaziz"in liderliğindeki Vahhabi olarak nitelendirilen gözü dönmüş topluluklar gözlerini Hicaza da dikerler. Yıllar süren çabalardan ve savaşlardan sonra Hicâz ve Tâif"e de hakim olurlar Osmanlıları bölgeden kovarlar. Mekke, Tâif ve Medine"deki tüm eserler ve türbeler yağmalanır halkın önemli bir bölümü katliama uğratılır. Malları da ganimet sayılır. Hacc yollarını kapatırlar. Mekke emiri Şerif Galib"i esir olarak tutarlar."Şirk" denilerek sahabe kabirleri ortadan kaldırılır. Şatafatlı dedikleri mescid, medrese ,imaret, hamam gibi yapıları yıkmağa teşebbüs ederler. Evleri yağmalarlar. Nihayet uzun yıllardan sonra Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşa komutasında Arnavut savaşçılardan müteşekkil büyük bir ordu Hicaz bölgesine gönderilir. Uzun süren çetin savaşlardan sonra birbiri ardından Mekke, Medine ve Tâif"e girilir. Bu savaşlarda binlerce Arnavut savaşçı şehit düşer. Uzun ve yorucu savaşlara karşın , İbrahim Paşa ve onun Arnavut askerleri Vahhâbilerden daha inatçı çıkarlar. Arnavut inadı bir kez daha kendisini burada gösterir. Sebatla hareket edilerek. Hicâz ve Tâif"ten sonra İbrahim Paşa ve askerleri Necd bölgesine yönelir. İki yıl süren savaşlardan sonra 1818"de Suûd ailesinin/emirliğinin merkezi olan Der"iyye"ye girilir. Der"iyye tümüyle tahrip edilir. Kasaba Kartaca"ya döner. O sırada emir olan Abdullah bin suud ve yakınlarıyla adamları yakalanarak önce Kahire"ye sonra da İstanbul"a gönderilir. İbn Suûd ve adamları yargılanarak idama mahkum edilirler. İdam kararları, Bayezid deki eski sarayla, Topkapı sarayı Bâb-ı Hümayunu önünde infaz edilir.

Ancak bir süre sonra Suûd ailesinin affedilen bazı üyeleri tedricen yeniden, Necd bölgesinde etkinliklerini sürdürmeye çalışırlar. Özellikle Faysal bin Turkî ve oğlu Abdullah bin Faysal zamanla bölgede güçlenip, dağılan Vahhâbileri çevrelerine toplarlar. Necd meselesi Osmanlı için sorun olmaya devam eder. Bölge çeşitli siyasi düzenlemelere tabi tutulur, ancak netice hasıl olmaz. Ondukuzuncu yüzyıl sonunda İbn er-Reşid ailesi Necd bölgesinde güçlenerek bir ara Suûd ailesini Necd mıntıkasından sürmeye muvaffak olduysa da bu geçici olmaktan öteye gitmez. İngilizler artık tamamen bölge siyasetine müdahale eder ve Basra körfezine yerleşirler. Yirminci yüzyıl başlarında Riyad merkezli Necd bölgesinde Suûdi hakimiyeti kalıcı hale gelir.

Birinci Dünya Harbi akabinde ise, tüm Arabistan yarımadası ile Irak ve Suriye bölgesi Osmanlı egemenliğinden çıkar. İngiliz ve Fransızlar bölgeyi işgal eder. Hicaz bölgesine, Osmanlı"ya karşı ayaklanıp İngilizlerle işbirliği yapan Mekke emiri Şerif Hüseyin Paşa ve oğulları hakim olur. Necd ve Ahsa havalisi ise Suûdî hanedanından Abdülaziz bin Abdirrahman"ın idaresine girer. Savaşta Osmanlı devletini destekleyen İbn er-Reşid ailesi ise tasfiye edilir. 1924"te ise İngilizlerin desteğini alan Abdülaziz bin Abdirrahman , Hicaz"a girerek Şerif Hüseyin Paşa ve oğullarını buradan kovar. Tüm Arap dünyasının hakimi olma hayaliyle, Osmanlı"ya karşı İngilizlerle işbirliği yapan Şerif Hüseyin Paşa ve oğulları hüsrana uğrar. Ancak bir süre sonra sadece Irak ve Ürdün , Şerîf Hüseyin"in oğlulları Şerif Faysal ve Şerif Abdullah"a verilir. Bu şekilde Suûdî ailesi ile âlu"ş-Şeyh (Muhammed bin Abdilvahhâb"ın soyundan gelenler.) ikinci kez Hicâz"a egemen olurlar. Bu egemenlik 1932 yılında bugünkü sınırlarıyla, Suûdî Arabistan Krallığına dönüşür. Daha önceki makalelerde de belirttiğim üzere Hicâz bölgesinde, özellikle Haremeyn ve çevresinde, bugün de süregelen İslâm tarih-medeniyet eserleri, mukaddes bildiğimiz mekanlara-Ebu Kubeys Tepesi gibi- yönelik inanılmaz tahribatın da başlangıcı olur. Ebu Kubeys Tepesi, Hz. Ömer Dağı gibi tepe/dağların dahi düzlenip ortadan kaldırılmasına kadar varan, topografik değişikliği de içeren, tahribatın boyutları,bugün için maalesef neredeyse geri dönülmez noktalara kadar varmıştır. Heleki, Harem-i Şerîf"in genişletilmesine ilişkin uygulanmaya başlanan yeni proje, Harem ve çevresini neredeyse uzay üssüne dönüştürecek çok modern(!) bir proje olarak karşımızda durmaktadır.

11 yıl önce
Hicâz"ın Statüsü-2
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak