Görünmeyen dünyaya gözlerini kapayarak, yalnızca görünen dünyaya odaklanan seküler kültürün, bilim ve teknolojiyle, insanlığın bütün sorunlarını çözme rüyası sona eriyor. Amerika ve Ukrayna''daki nükleer santral kazalarından sonra, Japonya''da depremle arızalanan Fukuşima nükleer santralinde durdurulamayan radyasyon sızıntısı, bütün dünyayı tehdit ediyor. Terörist saldırılara açık bir nükleer santral, patlamaya hazır bir atom bombasıdır.
Fransa, Almanya ve Rusya başta olmak üzere, bütün ülkelerin üstünde, ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıkacağı bilinmeyen, büyük radyasyon bulutları dolaşıyor. Yakınlarda dördüncü baskısı yapılan “Kirlenmenin Boyutları” kitabımızda vurguladığımız gibi: Dünyadaki büyük sorunların kaynağında, bilimsel ve teknolojik gelişmede, ilk sıralarda yer alan, “benden sonrası tufan” diyen Batı ülkeleri vardır.
İleri bilimsel ve teknolojik araştırmaların ürünleri olan nükleer enerji santralleri, yüzen bir ordu olan uçak gemileri ve sürekli geliştirilen savaş uçakları, seküler Batı dünyasının hem en güçlü, hem de en zayıf yanlarını oluşturmaktadırlar. Bir uçak ya da gemi kazası olduğunda, hayatlarını, yalnızca uçakta ya da gemide olanlar yitirirler. Gemi ve uçak benzeri ileri teknoloji ürünlerindeki kazalarda, zararların bir ölçüsü ve bir sınırı vardır.
Nükleer silahlar ve onlara benzeyen nükleer enerji santrallerindeki kazalarda ortaya çıkan ve atmosfere karışan radyosyonun etkileri sınırsız denilecek kadar ileri boyutlardadır. Radyoaktif sızıntı Kuzey Japonya''da Fukuşima nükleer enerji santralinde olur, etkileri komşu ülkelerden başlamak üzere, bütün dünyada görülür. Kısa bir zaman sonra meyvalar, sebzeler, çayırlardaki koyunlar ve denizlerdeki balıklar radyoaktif madde taşıyıcıları olurlar.
Atmosferin radyoaktif madde taşıdığı bir dünyada, zorunlu ihtiyaçlar, karşılanamaz. Çünkü radyasyonla herşey dokunulamaz, yararlanılamaz ve değerlendirilemez olur. Radyoaktif sızıntının olduğu nükleer santrallerin çevresinde, dalga dalga genişleyen, yaşanılamaz alanlar oluşur. Bu yüzden bir hidrolik ya da termik santral kazasıyla, bir nükleer santral kazası karşılaştırılamaz. Nükleer enerji santralleri bir yandan enerji, bir yandan da dehşet üretirler.
Çekirdek fizikçilerinin, Einstein''nin ünlü “enerji eşittir madde çarpı hızın karesi” formülüyle, maddede gizlenen müthiş enerjiyi gün ışığına çıkarmaları, insanlık için, büyük birn fırsat olduğu kadar büyük bir de tehdit olmuştur. Nükleer enerji santrallerinin fırsat mı, yoksa tehdit mi, olduğu tartışması önümüzdeki yıllarda büyük bir hız ve yoğunluk kazanacaktır.
Nükleer santral ve nükler silahlarla ölümle yüzyüze gelen insanlık, ölümü anlamlandırmakiçin, yeniden kutsal kültüre dönecektir.
Nükleer santrallerle iç içe olan, toplumların, güvenlik içinde tedirginlikten uzak yaşamaları mümkün değildir.
Dünya uranyumun gizli enerjisinden önce güneşin açık enerjisine odaklanmalıdır.
