|
Ketebe’den iki ıstılah sözlüğü: Menâhic ve Keşşâf

Bugün “terim” kelimesiyle karşıladığımız “ıstılah”, Okyanus’ta şöyle açıklanmış:

“Osmanlı Türkçesi; Arapça salah, sulh: a-Bilim sözü. Bir bilim veya sanata özgü kelime, deyim; b-Herkesin anlayamadığı özel anlamda kullanılan söz. Kendi anlamından az çok ayrı bir fikri anlatmaya yarayan kelime topluluğu. İng.: Term; Fr.: Terme. Eşanlamı: Terim. Çoğulu: Istılahat.”

İsmail Hakkı Bursevî (ks.) Kelimeler Arasındaki Farklar’ında ıstılahı “Lugavî bir kelimeyi manasının dışında bir manaya tahsis etmektir. Bu tahsis, nahivci (dilci) tarafından yapılırsa nahivcinin ıstılahı; fakih tarafından yapılırsa fakihin ıstılahı olur” şeklinde açıklamış.

Bursevî’nin yaptığı ayrım ve adlandırmaya yaslanarak, okurlarımı Ketebe Yayınları arasından ilki bir yıl önce, ikincisi ise geçtiğimiz günlerde çıkan iki ıstılah sözlüğü hakkında bilgilendirmek istiyorum.

1.İslam Ahlak Düşüncesi Sözlüğü (Menâhicü’l-Ahlâki’s-Seniyye fî Mebâhici’l-Ahlâki’s-Sünniyye), Abdülkâdir el-Fâkihî, trc.: Osman Demir)

2-Bilim ve Sanat Terimleri Ansiklopedisi (Keşşâfu Istılâhati’l-Funûn ve’l-‘Ulûm), Tehânevî, trc.: Heyet, Haz.: Ömer Türker)

Kısa adıyla birinci kitap Menâhic, İslam ahlakına dair bir ıstılah sözlüğüdür.

Müterciminin kelimeleriyle “…Menâhic XVI. yüzyılda Hicaz bölgesinde yazılan ve İslâm ahlâk literatürü geleneğini oluşturan başta felsefi ve tasavvufi yöntemler olmak üzere tüm usulleri özel bir terkiple mezceden ansiklopedik bir metindir. Eserin hâkim rengi ise müellifin mensubiyeti gereği Sünni ve tasavvufidir. Sünni kitaplardaki dağınık halde olan ahlâki malumatı birleştirip didaktik bir eser meydana getirmek amaçlanmıştır. Müellif özgün bir tertibi benimsemiş, girişte nazari ahlâk tartışmalarına yer vermiş diğer ana bölümlerde iyi ve kötü huyları alfabetik olarak incelemiş ve sonunda eseri tasavvufi bir eda ile bitirmiştir. Nefs ve güçleri merkezinde bir tertibe gitmemiş, ameli ahlâkın fazilet ve rezilet şemasında yer alan tüm kavramlara ise değinmiştir. Felsefi ahlâk metinlerinde geçen faziletler eserin ahlâk-ı hamide kısmında reziletler ise ahlâk-ı zemime kısmında tümüyle işlenmiştir. Eser bu listeleri oldukça aşan ve kısmen de orjinal olarak nitelenebilecek bir huylar listesine ve kavramlaştırmaları hâizdir.”

Menâhic’in müellifi el-Fâkihî de (ö. 982/1574), eserini yazma nedenini şöyle iletmiştir: “…Ahlâk ilmine dair bir risale araştırdım; şifa veren ve tutku ateşini söndüren bir eserin yolunu gözledim. Ancak okunduğunda susamış kimselerin susuzluğunu artıran eserler dışında bir şey bulamadım. Ahlâklanmaya yönelik gayreti en üst derecede ortaya çıkaran, Muhammedî ahlâkı ve sûfiyyenin büyüklerinin vasıflarını içeren, gözü aydınlatan, gafleti gideren, sünnete dair kitaplarda dağınık hâlde bulunan ahlâk delillerini toplayan ve meseleye vâkıf olan selim tabiatlı kimse başvurduğunda ahlâklanmasını sağlayan bir risale yazma konusunda istişare ettikten sonra Allah’tan hayırlı olmasını diledim.” 

Adudüddîn el-Îcî’nin (ö. 756/1355) Ahlâku Adudüddin’i üzerine ıstılah esaslı onlarca şerhin yazıldığını bilenler, el-Fâkihî’nin Menâhic’inde elifba tertibiyle ıstılahların işlenişindeki farkı hemen göreceklerdir.

Şöyle ki, bu eser öncelikle müellifinin belirttiği ya da onun kapalı bırakıp da müterciminin tespit ettiği kaynaklar itibariyle İslam ahlakına dair çok kıymetli bir birikime dayanmaktadır. İmam Taberanî’den İbn Sînâ’ya, İmam Gazzalî’den İmam Suyutî’ye, İbn Arabî’den Şeyh Zerrûk’a… ulaşan müstesna ve zengin bilgiyi hem maddeler halinde tasnif etmiş hem de “…Her nefsin arınma ve bezenme hususunda en doğru yola girmesi ve kendi varlığının sultanlığında adil olması…” gibi asli bir hassasiyeti özenle taşımıştır.

Bizim bu bu eserin bilgisini okurlarımıza iletmemizden maksat da neticede bir nefsî tezkiye (temizlenme, arınma) bilgisine ve ihtiyacına dikkat çekmek içindir.

Bu manada el-Fâkihî’nin Menâhic’i geçmişte kalmış bir eser değil, zengin muhtevasıyla günümüzde de yaşayan bir eserdir.

Elbette bir dil konusu olarak ıstılahlar yeni mahiyetler yüklenebilir, değişebilir, başka anlamalara dönüşebilir. Ancak konu ahlak ve nefsin olumsuzluklarından temizlenmek olduğunda ahlak, insanın -nefsi ve onun tezahürleriyle birlikte- insan olma vasfının sabitliğince bir sabitliğe sahiptir.

Buradan baktığımıza Muallim Nacî’nin Istılahat-ı Edebiyye’sinin İhtar’ında zikrettiği şu beyit maksadımız bakımından ideal bir özet olacaktır:

“Eski de olsa kendi hırkamız / Emanet alınan gömlekten iyidir.”

Tehânevî’nin Bilim ve Sanat Terimleri Ansikopedisi’ni (Keşşâf’ını) nasipse sonraki yazımızda ele alalım.

#Edebiyat
#Ketebe
#Ömer Lekesiz
1 ay önce
Ketebe’den iki ıstılah sözlüğü: Menâhic ve Keşşâf
Bir kahraman aranıyor
Farzları Allah, sünnetleri peygamber mi koydu?
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?