|
"Eğitilmiş dikkat"

Efendiler; Kitle insanı -yerine göre hoştur güzeldir de- özellikle şu şehirlerde yaşayan kısmı, çok dikkatlidir. (Hoppalaa-cümle düşük oldu! Hemen düzeltelim!) Yani ki; dikkat kesilip gözlerini öööyle marina zıpkını gibi -üstelik dışarı uğratarak- diker de başka yanı töbe göremez. Arkasını? Zaten hiç göremez. Şimdi Türk milleti spastiktir diyeceğim, yanlış anlaşılacak. Neyse...

Eğitim işidir dikkat, biliyorsunuz. Hani bir adam ünlü bir ressama şikayetçi olmuş bir gün: "Senin gördüğün o ayrıntıyı ben neden göremiyorum!" Ressam da; "Ben o ayrıntıyı görebilmek için şunca yıldır çalışıyorum, kendimi eğitiyorum" buyurmuş. Bunu yazmama gerek yok biliyorum; ama ressam doğru söylemiş, değil mi? Evet. Doğru söy...

Ey süpermarketler dolusu yiyiciler! Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit''in Tagore düşkünlüğünü ve Baghavad-Gita turizmini hayra yoran esef verici kitleler! Sayın B. Ecevit''in Mahatma Gandhi sevgisini, "sivilliğine" veren gafiller! Tüh, şuraya (maddeler halinde) yazıyorum bak:

1- Sayın Ecevit -ki Mahatma Gandhi mezarından kalksa da kendisine ''sivil itaatsizlik'' nişanı verse itiraz edecek gibi durmuyor- Sayın Gandhi''yi iç ve dış politika malzemesi yapmaktadır biiir! İkincisii..

2- Sayın Rabindranath Tagore, evet Nobel ödüllü bir şair ve romancıdır. Ancak asıl ününü hoşgörü sektöründen elde etmiştir ki; Sayın Ecevit''in hoşgörüsünü Merve Kavakçı o salona girdiğinde görseydi, herhalde iki teneke gaz yağı yutmuş gibi olurdu.

3- Sayın Baghavad-Gita''yı okudum ben daha önce. O efsaneyi niçin sevsin ki Bülent Bey, anlamadım. Anlaşılması çok zor bir eser çünkü. Hint kültürünü derinlemesine bilmeniz gerekir. Neyse, geçtik.

İmdi. Ortaya çıkan ve gezinin üç önemli manevi dinamiğini temsil eden unsurları hep bir ağızdan, bağırarak kavramsallaştıralım: 1- Sivil itaatsizlik. 2- Hoşgörünün dibi. 3- Varoluşçu bir destan, felsefî bir kara delik... Buyurun bakalım, bunların hangisi Sayın Ecevit''in üzerinde Rahşan Hanım''ın diktiği bir yama gibi durmuyor! Söyleyin insafsızlar! Takıldınız Hürriyet mürriyetin peşine, kaç gündür kafamız çingene davuluna döndü! Neymiş, "hayallerinin ülkesine gitmiş!.."

Anlatacağım şu kıssayı dikkatle dinleyin.

18. Yüzyılda Japonya''yı ziyaret eden bir "Batılı dostumuzu" Tokyo''da bir geleneksel tiyatroya götürmüşler. Oyunu seyrederken, Batılı insan mihmandarı olan Japon''a sormuş: "Peki o siyahlı adamlar kim? Onların oyunla bir ilgisi yok, niçin dolaşıyorlar ortalıkta?" Japon, hayretle bakmış suratına misafirin: "Onlar bayım, sahne işçileridir. Oyun sırasında biz onları GÖRMEYİZ!.."

Aziz Milletim;

Politika bir san''attır: Tamam. Ama "sahneyi" düzenleyen bu "kara adamları" farketmemek, farketmekten neden daha akıllıca, zekice, eğlenceli ve hayırlı olsun ki! Öyle mi?.. Hayırlı perşembeler diliyorum.

24 yıl önce
"Eğitilmiş dikkat"
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset