|
Orduda virus

Abdurrahman bin Hasan Cebertî, ömrünün çoğunu Kahire’de geçirmiş, Sudan asıllı bir din adamı ve tarihçiydi. 1753 ilâ 1825 arasını kapsayan yaşamı, Mısır’ın olağanüstü dönüşümler geçirdiği bir zaman dilimine denk gelmiş, o da şahit olduğu her şeyi kayıt altına almıştı. Fransızların Mısır’ı istilâsından Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın kontrolü ele geçirişine, çok sayıda önemli hadisenin bizzat içinde bulunan Cebertî, bu süreçte Mısır toplumundaki dinî ve sosyal değişimleri de gözlemlemişti. Geride, -ikisi Fransızların Mısır’daki yönetimi, biri de Mehmed Ali Paşa’nın reformlarına dair olmak üzere- üç büyük kitap bırakan Cebertî’nin, yaşadığı dönemde ortaya çıkan salgın hastalıklar karşısında yönetimlerin aldığı tedbirler ve toplumun gösterdiği reaksiyona dair yazdıkları, bilhassa dikkat çekicidir. Buna göre:

1798-99’da yaşanan veba salgını sırasında, Fransızlar, Kahire ve İskenderiye başta olmak üzere Mısır şehirlerinde sokağa çıkma yasağı uygulamışlar, cenazelerin meskûn mahallere defnedilmesini yasaklamışlar, bütün kıyafet ve ev eşyalarının çatılarda iki hafta boyunca havalandırılması emrini vermişler; ayrıca, bulundukları bölgelerde şüpheli vaka görüldüğünde bunu rapor etmeyen, ailesindeki ölümleri gizleyen veya ölüleri kendi başlarına gömen herkesi de ölümle tehdit etmişlerdi. Cebertî, halkın, bu önlemlere direniş gösterdiğini not etmişti.

Veba, 1801’de yeniden salgın olarak belirdiğinde, Fransızlar çok daha katı önlemler almıştı. “Bu önlemler” diyor Cebertî, “İnsanları rahatsız edecek ve dehşete düşürecek boyuttaydı”. Örneğin, biri rahatsızlandığında doktor onu evinde ziyaret ediyor, eğer vebadan şüphelenirse hasta hızlıca karantinaya kaldırılıyordu. Ölümüne kadar, onu kimsenin görmesine izin yoktu; öldüğünde de elbiseleriyle ve herhangi bir dinî tören olmaksızın gömülüyordu. Ölen kişinin evi dört gün kapalı tutuluyor, elbiseleri de ateşe veriliyordu. Evin dış cephesine -yanlışlıkla bile olsa- dokunan veya etrafına çizilen sınırı aşarak içeri giren herkes tutuklanıyordu. Cebertî, yetkililerin aldığı tedbirler yüzünden, Kahire ahalisinin şehir merkezinden köylere akın ettiğini yazıyor.

1801 salgını, ülkenin en yoksul kesimlerinin yaşadığı Yukarı Mısır bölgesini darmadağın etmişti. Özellikle Asyût şehrinde, günlük ölü sayısı 600’den aşağı düşmüyordu. Caddeler ve sokaklar bomboştu. Cenazeler evlerde günlerce kalıyor, ancak çok şanslı olanlar bir ölü yıkayıcı ve gömücü bulabiliyordu. Salgının gençleri daha çabuk öldürdüğü görülüyordu. Şehirde, imam ve müezzinlerin vebaya yenik düşmesi nedeniyle, haftalar boyunca cemaatle namaz kılınamadığı olmuştu. Zanaatkârlar ve meslek erbabı da elbette vebanın kurbanları arasındaydı.

Mehmed Ali Paşa’nın 1805’te iktidara el koymasından sonra da hastalıklarla boğuşan Mısır’da 1812, 1813, 1814, 1819 ve 1821’de de veba salgınları görülmüştü. Cebertî’nin aktardığına göre, Kavalalı, salgınlar başlar başlamaz Kahire’deki Cîze adasında ve Şubra Sarayı’nda kendini karantinaya alıyor, şehirlere de giriş-çıkışı yasaklıyordu. “Belânın kalkması için” camilerde Kur’ân-ı Kerîm ve Sahîh-i Buhârî okumaları başlatan Kavalalı, Kahire’deki yetimhanelerde çocuklara erzak dağıttırıyordu.

Tüm bunlar, 1330’ların başından itibaren, sonraki 20 yıl boyunca -Asya’dan Avrupa’ya- o dönemde bilinen bütün dünyayı kasıp kavuran ünlü veba salgını sırasında edinilen tecrübeler ışığında gerçekleştiriliyordu. Asya içlerinde başlayan ve İpek Yolu üzerinden Avrupa’ya taşınan “Kara Ölüm” adlı o veba salgını, toplamda 100 milyondan fazla insanın ölümüne yol açmış, dünya nüfusunun da 475 milyondan 375 milyon civarına düşmesine neden olmuştu. 1347 sonbaharında Karadeniz ve İstanbul üzerinden Mısır’a ulaşan “Kara Ölüm”, üç yıllık salgın sırasında, ülke nüfusunun yüzde 40’ını öldürmüştü.

Günümüzde koronavirüs salgınının Ortadoğu’daki yayılmasını takip ederken, Mısır’dan gelen haberler, geçmişin veba salgınlarını hatırlatıyor. Mısır ordusunun üst düzey generallerinden dördü (Hâlid Şeltût, Şefî Abdulhalîm Dâvûd, Mahmûd Ahmed Şâhîn ve Hasan Abduşşâfî) şimdiden hayatlarını kaybetti. Binlerce subay ve askerin enfekte olarak tedavi altına alındığı, virüsün ordu saflarında kontrol altına alınamayacak derecede yayılmaya başladığı belirtiliyor. Sağlık hizmetlerine askerler kadar kolay erişemeyen sıradan Mısır halkının durumunun ise, korkunç boyutlarda olduğu kaydediliyor.

Koronavirüsün siyasî, ekonomik ve sosyal sonuçları kadar, askerî neticeleri de olacak gibi görünüyor. Mısır, bu noktada dikkatle izlenmesi gereken bir örnek.

#Koronavirüs
#Sudan
#Ordu
#Mısır
4 yıl önce
Orduda virus
İller Bankası ve devekuşu
Fe eyne tezhebun?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!