|
Ey kendim, ben neyim, ben bir kek miyim

Teknolojinin boş zaman ürettiği günümüz dünyasında yaşadığımız zaman israfından yeteri kadar bahsedemiyoruz çünkü o aşamayı tartışacak kadar gelişmedi hala toplumlar ve insan denen canlı.

Boş zamanı değerlendirme
geleceğin en büyük küresel sorunlarından biri olacak.
Mevcut küresel ekonomik sistemin var olma gerekçesi olan yani temelinde yatan şey;
İsraf
.

Bu yüzyılın sorunu şimdilik gıda ve kaynak israfı.

Herkes bu israftan yakınıyor, herkes bundan şikâyet ediyor.

Çöp konteynırlarının kenarlarında atılan bütün ekmekler, meyveler ve yemek artıklarını görmekten herkes rahatsız oluyor.

Ama o kadar.

Sadece rahatsız oluyor.

**

Sonra alışkanlıklarını değiştirmeden israf temelli düzenine devam ediyor.

Neden?
Çünkü herkes başkalarının düzelmesini bekliyor.

Herkese göre dünyayı kirleten başkaları, israf eden başkaları, dünyanın düzenini bozan başkaları.

Haksızlıkların, hukuksuzlukların kaynağı onlar, kötülükler onlardan, çirkinlik onlardan, çirkeflik onlardan.

Yani herkesten.

Yeryüzündeki tek masum varlık o içimizdeki ‘ben’.

**

Nereden biliyoruz?

Rakamlardan.

Dünyada her yıl 1,3 milyar, Türkiye’de ortalama 26 milyon ton gıda israf ediliyor.

Dünya genelinde israf edilen bu gıdaların yıllık değeri 1 trilyon dolar.

Turizm, Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği’nin
(TURYİD) düzenlediği 3. Global Gastroekonomi Zirvesi
’nde de en önemli konu israftı.

Sektör uzmanları dünyada çöpe giden gıdanın yüzde 40’ının otel ve restoran mutfaklarından kaynaklandığını söylediler.

2.5 milyonluk nüfusa sahip
Diyarbakır’da
günlük çıkan atık 30 ton iken
İstanbul Havalimanı
'ndan çıkan günlük atık 110 tonmuş.
Bu atığı kendine dert edinenlerden biri gastroekonomi zirvesinin konuşmacılarından biri olan
Ebru Baybara Demir
’di.

Belediyelerle iş birliği yaparak pazar yerlerindeki atıkları topladıklarını ve bunları komposta dönüştürerek yeniden toprağa gübre olarak geri verdiklerini anlatınca umutlandık.

Sorunu gerçekten dert edinenler çözümünü de buluyor.

Demek ki sorunları çözmek istiyorsak,
ağlamak ve şikâyet
etmek yerine gerçekten dert edinmek lazım.
Ağlayan ve sızlayanlar
ı da çok dinlememek ve ciddiye almamak lazım.

Sorun çözecek insan ağlamaz.

**

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı
2020 yılı raporuna göre, Türkiye’de her yıl yaklaşık 26 milyon ton gıda israf ediliyor. Meyve ve sebzenin yüzde 53’ü tarladan tüketiciye ulaşana kadar israf ediliyor.
TÜBİTAK tarafından yapılan araştırmalara göre
ise israf edilen sebze ve meyve miktarı yılda 12 milyon ton.

Bir diğer en çok israf ettiğimiz gıda da ekmek.

Türkiye’de günde 12 milyon; yılda 4 milyar 380 milyon ekmek israf ediliyor. Ülkemizdeki yıllık gıda israfı, ortalama
14 milyon aracın
bir yılda oluşturduğu
CO2
emisyonu ile aynı etkiye sahip.

Yıllık gıda kayıp ve israfın faturası ise ortalama 214 milyar TL.

Gıda İsrafı Endeks Raporu
’na göre dünyada üretilen gıdanın 3’te biri israf ediliyor.

Gıdaların yüzde 60’ı insan tüketimine uygun olduğu halde atılırken dünya nüfusunun yüzde 10’una denk gelen 750-800 milyon civarında insan da açlıkla mücadele ediyor.

Oysa israf edilen gıdanın sadece 4’te biri kurtarıldığı takdirde dünyadaki 821 milyon aç insanın toka dönüşmesi mümkün.

Sadece bencillikten kaynaklanan
bu israf anlayışımız, açlığın yanı sıra su, toprak, enerji, emek ve sermaye gibi kaynakların da boşa gitmesine neden olarak iklim değişikliğine de olumsuz etki ediyor.
İsraf edilen gıdalar her yıl 3.3 milyar ton
karbondioksit
salınımına denk geliyor.

**

7 yaşındaki İsmail nasıl sorguluyordu hayatını, yazdığı şiirde;

“Ben Neyim,

Ben bir karadelik miyim,

Ben bir kek miyim,

Ben bir iki miyim,

Ben bir İsmail miyim,

Ben bir hiç miyim,

Ben bir hiçliğin ortasında yüzen bir adam mıyım,

Ben hiçbir şey miyim,

Yoksa bunlar bir yalan mı,

Belki bir şey olabilirim”.

**

İsraf edilen insanlardan bahsetmedik bile daha.

Emek
vermeden, terlemeden, fedakârlık yapmadan insan kalınamayacağını öğrenenlerden biri şöyle seslenmiş kendisine;
Eyy kendim!

Sen hiç gördün mü?

Tırtıl olup
sürünmeden
, kozaya girmeden, kelebek olup uçanı.
Toprağa
düşmeden
, karanlıkta kök salmadan, toprağı yarmadan, filizlenmeden, ağaç olmadan, çiçek açmadan, meyve vereni.
Toprakta yeşermeden, sonra olgunlaşmadan, biçilmeden,
değirmende öğütülmeden,
un olmadan, a
teşlerde pişmeden,
sofralara ekmek olanı.

İnsan olmanın erdemlerine ulaşmadan bir üst hâle yükseleni?

Sevgi neydi?

Emekti.
#israf
#TURYİD
#Ebru Baybara Demir
2 yıl önce
Ey kendim, ben neyim, ben bir kek miyim
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi