|
Paradigmanın dönüşümü

Demokrasi için idealize edilebilecek bir ortamda, insanların görüş ayrılıklarının bilgi eksiklerine dayandığı varsayılır. Tartışmaların bilgi farklarından kaynaklandığı, ama şayet her iki taraf için farklı tutumlara yol açan bilgi farkları giderilirse konunun halledilebileceği düşünülür.

Bu tabii ki çok safça bir düşüncedir ve siyasetin işleyen mekanizması içinde her vesileyle boşa çıkartılır. En basit tartışma konularında bile ortaya çıkan tartışmasız delillere, bilgilere, verilere rağmen tartışmanın devam ettiğini görürsünüz.

Demokratik açılımı tartışmak üzere özel gündemle toplanan TBMM''ndeki tartışmalarda, örneğin, açılımla ilgili belirsizlikten yakınan, açılımın daha da somutlaşmasını isteyen muhalefet temsilcilerinin zihnindeki belirsizliği giderecek bilgi ne kadar somut olabilirdi, hiç düşündünüz mü? Muhalefet gerçekten de süreci anlayamadığı için mi veya anlaşılan kadarıyla, sürecin herhangi bir aşmasına bir bilgiye dayanarak mı karşı çıkıyordu?

Konuşmasının önemli bir kısmını muhalefet liderlerinin veya partilerin geçmişteki ifadeleriyle bugünkü tavırları arasındaki farka dikkat çekmeye ayıran AK Parti milletvekili Ömer Çelik, doğrusu iyi bir yerden giriyordu konuya: Muhataplarını yeni bir konuda yeni bir tavır almaya davet etmiyordu. Aksine eski bir konuya dair eskiden beri savundukları çizgiyi sadece bu kadar ısrarlı bir biçimde terk etmemeye davet ediyordu. Böylece bir tartışmada yeni bir şey düşünmenin zahmetine karşı bir tür konfor güvencesi de veriyordu. Ancak bu bile tartışmada bir ilerleme kaydetmeye yaramıyordu, çünkü ne yazık ki, müzakereci demokrasi ideali bir kez daha siyasetin gerçek gerilim hattına yakalanıp boşa çıkıyordu.

Demokratik müzakerenin en üst düzeyde yapılması gereken Meclis''te insanlar birbirini dinlemek veya hatta kendi görüşlerini bir argüman ile ifade etmek yerine slogan atmayı tercih edebiliyorlar. Sloganlar tartışmanın ve gerçeğin arayışının bittiği ve insanların mutlak duygularını haykırdıkları ifade biçimleridir. TBMM sloganın atılamayacağı belki de tek yerdir, çünkü doğası gereği tam bir karşılaşma ve tartışma ortamıdır. Durum karşılıklı sloganlaşmaya kadar gelmişse söylenecek siz, savunulacak argüman yok, ikna edilmesi gereken bir taraf da yok demektir. Ortada sadece haddi bildirilecek bir düşman vardır. Meclis''in toplumdaki farklı görüşlerin karşılaşıp müzakere edildiği bir alan olmaktan çıkıp seyirlik bir atış alana dönüşmesi TBMM''nin hak etmediği bir gerilemedir.

Diğer yandan demokratik açılım konusunda aslında şimdiye kadar gelinen nokta bile büyük bir çığırı geçmiş olmayı yeterince ifade ediyor. Kürt sorununu doğuran en önemli devlet paradigması Kürtlerin Kürt olarak inkarı idiyse, epey zamandır Kürtlerin Kürt olarak tanındığı yeni bir paradigmanın içinde yaşıyoruz demektir. Paradigma bilhassa TRT Şeş''in kurulmasıyla birlikte net bir biçimde değişmiş ve artık Kürtlerin devlet tarafından tanındığı paradigmanın fiili geçerliliği başlamıştır. Daha sonra YÖK bünyesinde Kürt Dili ve Edebiyatı kürsülerinin açılmasının gündeme gelmesi veya köy veya şehir isimlerinin iadesinin dile getirildiği andan itibaren paradigma pekişmeye bile başlanmıştır. Beklenen açılım paketinden çıkan, insan haklarının bağımsız bir izleme kurumuna dönüştürülmesi ile ayırımcılığa karşı komisyon teşekkülü ve farklı dillerde propaganda serbestliği gibi konular bu aşamada küçük adımlar gibi gelmesi esas büyük dönüşümle kıyaslandığındandır.

Doğrusu bu saatten sonra bana kalırsa Kürt sorununun çözümü konusunda atılacak adımların her biri, tabii ki önemsiz değil, ama sadece bir teferruattın ibaret kalacaktır.

Esas büyük açılım bir paradigma dönüşümü olarak yaşandı bile. Açılımın ne olduğunu bir türlü anlamayanların sadece bu paradigma dönüşümünü anlamaya çalışmalarında büyük fayda var.

Buna sadece CHP ve MHP değil, Kürt açılımı konusunda büyük beklentiler içinde olan DTP''nin de bu açıdan bir daha bakması gerekiyor artık. Açılım tartışmaları süredursun, sorunun özünü oluşturan inkârın yerini resmen "tanıma" tavrı almıştır bile. Kuşkusuz bu da, bundan sonraki adımların zorluğunu büyük ölçüde giderecek olan bir dönüşümdür. Bu dönüşüm, açılımda bir somutluk aramak isteyenlerin, isterlerse bütün sorularına cevap bulabilecekleri açılımın ta kendisidir.

14 yıl önce
Paradigmanın dönüşümü
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset