|
İçten içe metan gazı üreten yazarlar

Gezi olaylarından sonra üretilmeye çalışılan siyasi iklim, hükümetle demokratik yollarla mücadele etmek yerine toplumsal kalkışma ve itibarsızlaştırma operasyonlarıyla devirme yönünde bir çaba ortaya koyuyor. Hükümet karşıtı marjinal kesim ve ideolojiler toplumsal olayları bahane ederek büyük siyasi sonuçlar üretmeye çalışıyorlar.

30 Mart bu anlayışa ve gidişata karşı milletin verdiği anlamlı bir tepkiydi. Sandığı, seçimi, milletin iradesini devre dışı bırakarak toplumsal kutuplaşmayla siyasete yön verme girişimleri bizzat millet tarafından akamete uğratıldı. 30 Mart"tan sonra ise ümidi kırılan odaklar daha saldırgan, daha küfürbaz, daha aymaz bir hal aldılar.

Her olayı hükümete karşı infiale çevirmek için fırsat kollayan odaklar Soma hadisesinin de üzerine atladılar, toplumsal tepkisellikten siyasi linç eylemi üretmek istediler.

Merkezine Başbakan Erdoğan"ın oturtulduğu linç kampanyasına katılanlar öyle müptezel, hoyrat, seviyesiz bir yaklaşım içindeler ki, onlarla ayrıca uğraşmaya gerek kalmıyor, kendi kendilerini batırıyorlar. Gerçekten de müptezellik ve seviyesizlik hükümet karşıtı cephenin medya tetikçilerini batırmaya yetiyor.

Müstehak lafından "niyazi oldular"a, "19 Mayıs"ı iptal için yaptılar"dan, "ilahi tokat"a kadar merkez medyadan marjinal medyaya kadar hükümet karşıtı cephede yer alanların insani erdem ve karakterden yoksun tavırları nasıl bir ahlaki erozyon yaşadıklarını gösteriyor.

Kimi Avrupa ülkelerinin (Başbakan Erdoğan"a "Cehenneme git" diyebilen) küstah basını da aynı cephenin uluslararası boyutu olarak aynı müptezelliği yansıtıyor.

Bunların yazıları maden ocağındaki kömür gibi için için yanıyor, metan gazı üretiyor, karbonmonoksit yayıyor. Okudukça zehirleniyorsunuz, dinledikçe paralize oluyorsunuz.

Bu tür hadiselerde o kadar pervasız ve seviyesiz şekilde yükleniyorlar ki, zararları gözle görülür hale geliyor.

Normal zamanda yaptıkları tahribat, böyle zamanlarda aleni bir hal alıyor, alenileştikçe de gerçek yüzleri ortaya çıkıyor.

Yalan, uydurma, çarpıtma, ajitasyon, provokasyon, hakaret gibi her yolu mubah görüyorlar ve hükümete karşı adeta savaş açıyorlar.

Böyle bir ortamda HDP eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü ajitasyondan ve tahrikten medet uman bir konuşma yapıyor. Sanki başka türlüsünü bilmiyor yani ajite etmeden, bağırmadan, tahrik etmeden, tahkir etmeden konuşamıyor gibi.

BDP"yi marjinal sola, milletin değer ve hissiyatından kopuk bir zemine çekmeye çalışan Kürkçü"nün üslubu ne parti tabanının hissiyatını yansıtıyor, ne de içinden geçtiğimiz çözüm sürecin ruhuna uyuyor.

Çözüm sürecine karşı olan statüko ittifakının ağzıyla konuşmaktan ve onların değirmenine su taşımaktan çekinmeyen bir anlayışın çözüme nasıl katkı yapacağı merak konusudur. Gezi"den bu yana Erdoğan fobisi üreten ulusalcı yapının motivasyon kaynaklarından birisi de süreci sabote etmek ve engellemektir. Onlarla aynı provokatif dili kullanarak gerilim üretmek hem HDP"yi marjinalleştirir, hem de çözüm ve barış umudunu zehirler.

10 yıl önce
İçten içe metan gazı üreten yazarlar
Geçmeyen bir Kamalist hastalığı: Ayrımcılık
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir