1812 yılında 2. Mahmud tarafından inşasına başlanan 1812 yılında tamamlanan caminin cemaati çok az. Ancak bölgede bulunan Müslümanlar caminin ayakta kalabilmesi için çırpınıyor. Onlardan biri olan Ebu Hüseyin, yıllardır bu camide nöbet tutuyor. İhtiyaçlarını Müslümanların yaptığı yardımlarla karşılayabilen Ebu Hüseyin, camiye gelen turistleri gezdiriyor ve külliye hakkında bilgiler veriyor.
“Osmanlı’nın bu topraklarda kalan son nöbetçisi” olduğunu söyleyen Abid Ebu Hüseyin, “Osmanlı Devleti yüzlerce yıl buralarda Müslümanların hamiliğini yaptı, şimdi sıra bizde. O büyük devletin hatırasını yaşatmak için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Evet bazı zorluklar yaşıyoruz, ancak bu zorluklar bizi vazgeçirmeyecek. Ne olursa olsun burayı, yani nöbet yerimi terk etmeyeceğim. Türkiye buradan 1917’de çekilmek zorunda kaldı, ama yerlerini bize bıraktı. O emanete sahip çıkıyoruz” diyor.
Osmanlı tarzı bir Külliye içerisinde olan cami, 2009 yılında TİKA tarafından restore edildi. İsrail yönetiminin başkent olarak kullandığı Tel Aviv sınırları içinde olan külliyeye ait olan çok sayıda yapıya “Kayıp Mülkler Kanunu’ gereğince el konuldu, satıldı. O yapılar şimdi dükkan veya kafe olarak işletiliyor. Bölgedeki çok sayıda camiye aynı kanun gereğince el konulmuş durumda. O camiler şu anda ev olarak kullanılıyor.
