
Panama ile patlak veren offshore merkezlerindeki gizli hesaplar üzerinden yılda 1.6 trilyon doların aklandığı biliniyor. Son günlerde, bütün dünyanın tartıştığı konu, kişiler üzerinden magazinleştirilse de vergi cennetlerindeki paranın 32 trilyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Kağıt üzerinde yasa dışı görünmeyen ancak büyük bir adaletsizliği besleyen bu sistemin üzerine gidilememesi dikkat çekiyor.
Panama belgelerinin sızması sonrası oluşan deprem, 'vergi cenneti' merkezlerde kümelenen offshore (yani kıyı bankacılığı) faaliyetleri yeniden gündeme taşıdı. Dünya çapında uzun yıllardır tartışılan bu bankacılık türünde, yapıldığı merkezlere toplanmış yaklaşık 21 ila 32 trilyon dolar arasında bir finansal varlıktan söz ediliyor.
Bu para; mevcut mali takip sistemlerinin dışına çıkarıldığı için vergi, harç ve prim gibi yükümlülüklerden muaf olarak işletiliyor. Bu nedenle, vergi ödemek istemeyen servet sahipleri başta olmak üzere siyasetçiler, sporcu ve sanatçılar gibi dünyanın önemli zenginleri bu vergi cennetlerine yöneliyor. Zenginlerin mali külfetten kaçınmak için tercih ettiği bu yol, kendi ülkelerindeki vergi yükünü diğer birey ve şirketlerin sırtında bırakıyor.Sistemin işleyişi ise aslında çok basit bir mantığa dayanıyor: Daha az vergi vermek veya hiç vergi vermeyerek daha çok kazanmak. Bu kazancın verdiği avantajla; offshore hesaplarına daha fazla faiz ödemek. Milyar dolarlık hesap sahipleri kendi isimleri ya da paravan şirketler üzerinden, bu bankalara yönelirken herhangi bir denetime tabi olmuyor. Bunun yanında, kendi bankacılık kurallarına bağlı olmadığı için, ana ülkeye de vergi vermezken, yüksek faiz kazanıyor. Üstelik bazılarında müşteri hesaptaki para birimini ve faizin üst sınırını belirleyebiliyor. Bir taşla birden fazla kuş vuran zenginler için haliyle bu ülkeler, vergi cenneti oluyor.
Her yıl 1 ila 1,6 trilyon dolar kadar bir kara paranın, bu merkezler üzerinden aklandığı biliniyor. 'Finansal Gizlilik Endeksi' 2015 verilerine göre; bu meblağların çoğu Avrupa ülkeleri üzerinden vergi cennetlerine aktarılarak finansal sisteme sokuluyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü'ne göre ise dünyada büyük kısmı şirket ortaklarının gizlenmesiyle yılda 2 trilyon dolar gibi daha fazla bir rakama işaret ediliyor.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın (UNCTAD) 2013 verilerine göre; Britanya Virgin Adaları en çok doğrudan yatırımın (FDI) yapıldığı 4. aynı zamanda en çok doğrudan yatırım yapan 6. ülke durumunda. Bu da yaklaşık 153 kilometrekare yüz ölçümü olan adaların para akışında “transit ülke” durumunda olduğunu gösteriyor.
Alternatif vergi cennetleri içerisinde Büyük Britanya'ya bağlı Cayman Adaları, Britanya Virgin Adaları, Jersey ve Bermuda gibi adalar öne çıkıyor. Örneğin Cayman Adaları yaklaşık 1,4 trilyon dolar varlıkla dünyanın altıncı büyük bankacılık merkezi durumunda. Adalardaki toplam 11 bin fon şirketin toplamda 2,1 trilyon dolar hacminde net varlığa sahip olduğu tahmin ediliyor.
Politikacılar; kullandıkları resmi jargonda bu tür vergi cennetlerinden hoşlanmadıklarını söylese de aslında birçoğu; Panama belgelerinden de anlaşıldığı gibi; paralarını daha yüksek nemalar için bu merkezlerde tutuyor. İngiltere'nin emeklilik fonlarını bile Cayman adasındaki offshore hesaplarına yatırması; bazı ülkelerde bu durumun ne kadar normal karşılandığını gösteriyor.
15 yıl önce kapatılan bankalar; offshore hesabı bulunan mudilerin 600 milyon dolarını batırdı. Mevduat garantisi bulunmadığı için TMSF'nin ödeme yükümlülüğü bulunmayan bu paralar, bankaları batıran 28 Şubat dönemi batık banka patronların kasasında kaldı. Yaşarbank (Kıbrıs), Yurtbank (Kıbrıs), Esbank (Avusturya), Egebank (İrlanda), Etibank (New York) açtığı şubeler üzerinden topladığı paraların akıbeti üzerinden onca zaman geçmesine rağmen hala belirsiz.
Dünyada kara para aklama işini yapan kişiler; bu iş için kurduğu onlarca şirket üzerinden sıkı bir para trafiği oluşturarak takip etme işini zorlaştırmayı tercih ediyor. Vergi cennetleri arasında dolaşan para, onlarca para transferi sonrasında aklanarak Avrupa ya da ABD'li bir bankaya ulaşabiliyor. Çoğu paravan olan bu şirketler maskelemeyi artırmak için zaman zaman yasal işlemlere de girişebiliyor. Burada en önemli koz, paravan şirketi çok kârlı bir işletme gibi göstermek. Bu durumda kağıt üzerinde görülen kârın yerine kasaya suç geliri konur. Bu paranın vergisi ödenir ve yasallaştırılmış olur. Aklayan kişi aklanan ve yasallaşan paranın vergisini ödemeye her zaman hazır pozisyonda olmayı tercih ediyor.
Kağıt üzerinde yasa dışı görünmeyen ancak büyük bir adaletsizliği besleyen bu sistemi dünya yeterince sorgulamaması da dikkat çekiyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) Ortak Raporlama Standardı'nı (CRS) uygulanması konusunda G20 ülkeleri iki yıl önce; şirket ortaklarının gizlenmesi yoluyla aklanan kara paraya karşı mücadele için bir anlaşma yaptı. Yolsuzluk faillerinin kimliklerini gizlemeleri ve sınır ötesi para aktarmalarını kolaylaştıran gizliliği sonlandırmak için yasal düzenleme yapacakları sözünü verdi. Bütün taahhütlere rağmen pek ilerleme kaydedilmeyen bu konu; Türkiye'de yapılan G20 toplantılarında da gündeme geldi.
Avrupa Birliği Komisyonu; Haziran 2015'ta verginin hiç olmadığı ülkelerin listesine göre; öne çıkan vergi cennetleri alfabetik sıraya göre şöyle: Andorra, Lihtenştayn, Guernsey, Monako, Morityus, Liberya, Seyşeller, Brunei, Hong Kong, Maldivler, Cook Adaları, Nauru, Niue, Marshall Adaları, Vanuatu, Anguilla, Antigua ve Barbuda, Bahamalar, Barbados, Belize, Bermuda, İngiliz Virgin Adaları, Cayman Adaları, Grenada, Montserrat, Panama, St Vincent ve Grenadines, St Kitts ve Nevis, Turks ve Caicos, Amerikan Virgin Adaları.
Offshore sisteminin veya vergi cennetlerinin kişi ve kurumlara sağladığı birçok avantaj var. Bu bölgelerde kurulan şirketler her türlü vergiden muaf oluyor. Ayrıca yaptıkları işlemlerle ilgili kayıt tutmak ve hesap verme zorunlulukları olmuyor. Hesaplarda ise tasarruf mevduat sigorta fonlarına prim ödemezken, daha yüksek faiz kazanımı söz konusu.
İngilizce'de karşılığı 'kıyıdan uzak' anlamına gelen offshore, ekonomide ise kaba tabir ile vergiden uzak anlamına geliyor. Offshore bankacılık ise Türkçe'de; 'Kıyı bankacılığı' olarak geçiyor. Kişinin/kurumun kendi ülkesindeki bankacılık sektörü için düzenlenmiş olan her türlü yasa ve yönetmeliklerin dışında kalan serbest bankacılığa offshore bankacılık deniliyor.
*Türkiye'de de birçok banka serbest bölgelerde kıyı bankacılığı yapıyor.
*Nispeten daha yüksek faiz verdikleri için, mevduatlar bu bankalara yöneliyor,
*Vergi yükümlülükleri olmadığı için topladıkları mevduatı daha düşük faizle kullandırıyorlar,
*Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na prim ödemiyorlar,
*Mevduat için Merkez Bankası'na kanuni karşılık yatırmadıkları gibi sağladıkları fonların belirli bir kısmını kredi olarak kullandırma zorunlulukları yok.
*Elde ettikleri fonların tamamını hiçbir karşılık ayırmaksızın kıyı bankacılığı merkezine aktarıp kullanabilİyorlar.
*Kıyı bankasına yatırılan mevduatlar fiziki olarak yurtdışına gönderilmeksizin muhasebe kayıtlarının kaydi olarak yapılması nedeniyle bu fonların kullanımı kendilerinde toplanıyor.
*Bu hesaplar Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu ve TCMB denetimlerine tabi değiller.
*Yurt içi bankacılıkta geçerli olan vergi ve diğer yükümlülüklere tabi değiller. Bilanço karları fazla olunca müşterilerine cazip imkanlar sunabiliyorlar.
*Bu avantajları sayesinde offshore tercih eden mevduatlara daha yüksek faiz ödüyorlar.








