|

Buhari Ganimetler Ve Fey Hadisleri

- Sahih-i Buhari
Kitaplar
Buhari
Konu Başlıkları
Ganimetler Ve Fey Hadisleri
1112-

Resulullah (sav) gazveye gönderdiği kimselerden bazılarına, umumi ganimet taksiminden düşecek hisseden ayrı olarak, şahıslarına ait olmak üzere (bir nevi armağan olmak üzere) fazladan ganimet verirdi. 

"
Hums 15;
Meğazi 57;
Cihad 35;
(1749);
Cihad 15;
(2;
450);
Cihad 35;
(2741-2746);
1115-

Resulullah (sav), ben yanında otururken, bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım birine hiçbir şey vermedi. 

Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mü'min görüyorum!" dedim. Resulullah (sav): "Müslüman (görüyorum de!)" buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere söyledi. Resulullah (sav) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü değildir)"
Zekat 3;
İman 53;
İman 236;
(150);
Sünnet 16;
(4685);
İman 7;
(8;
103;
104);
1117-

Resulullah (sav) şöyle buyurdular: "Savaş sırasında kim bir düşmanı öldürür ve bunu isbatlarsa, maktulün seleb'i kendisinin olur. 

"
Hums 18;
Büyu 37;
Meğazi 54;
Ahkam 21;
Cihad 46;
(1571);
Cihad 18;
(2;
454);
Siyer 13;
(1562);
Cihad 147;
(2717);
1118-

Resulullah (sav) bir seferde idi, müşriklerden bir casus gelip, ashabının yanında bir müddet oturup konuştu. Sonra sıvışıp gitti. 

Resulullah (sav): "O bir casustur, arayıp bulun ve öldürün" diye emretti. Ben (erken) bulup öldürdüm. Resulullah (sav) selebini bana bağışladı.
Cihad 173;
Cihad 45;
(1754);
Cihad 110;
(2653);
Cihad 29;
(2836);
1123-

Humustan Beni Haşim ve Beni Muttalib'e ayrılan pay hakkında konuşmak üzere Osman İbnu Affan (ra) ile birlikte Resulullah (sav)'a gittik. Ben: "Ey Allah'ın Resulü," dedim, "kardeşlerimiz olan Beni Muttalib'e verdin, bize hiçbir şey vermedin. 

Halbuki bizim de onların da (size) yakınlığı birdir" dedim. Resulullah (sav): "Beni Muttalib ile Beni Haşim tek bir şeydirler!" buyurdular. Cübeyr der ki: "Resulullah (sav) ne Beni Abdu Şems'e, ne de Beni Nevfel'e, (Beni Haşim ve Beni Muttalib'e verdiği halde humustan) pay ayırmadı. Hz. Ebu Bekir (ra) de humusu aynen Resulullah (sav) gibi taksim etti. Ancak O, Resulullah (sav)'ın yakınlarına, Resulullah (sav)'ın onlara verdiği kadar vermedi. Hz. Ömer (ra) de onlara humustan verdi. Sonra da Osman (ra) verdi.
Humus 17;
Menakıb 2;
Megazi;
38;
Haraç 20;
(2978;
2979;
2980);
Fey 1;
(7;
130;
131);
1126-

Hz. Ömer (ra) bana haber gönderdi. Ben de gün yükseldiği zaman ona gittim. Kendisini evinde bir sedirin üzerinde, deri yüzlü bir yastığa dayanmış vaziyette oturmuş buldum. Sedirin örgü ipleri adalelerine gömülmüş durumdaydı. Bana: "Ey Malik, seni şunun için çağırdım: Senin kavminden bir kaç hane halkı peş peşe geldiler (ihtiyaç arzettiler). Ben de kendilerine biraz bağışta bulunulmasını söyledim. İşte ! Al bunu aralarında dağıtıver!" dedi. Ben: "Bu işi benden başkasına söyleseniz daha iyi olur!" dedim. Ancak o ısrarla: "Ey Malik al şunu!" dedi. Az sonra Hz. Ömer'in azadlısı (kapıcı) Yerfe' geldi ve: "Ey müzminlerin emiri! Osman, Abdurrahman İbnu Avf, Zübeyr ve Sa'd (ra)'ın girmelerine izin veriyor musunuz? (sizi görmek istiyorlar!) dedi. O da: "Evet, buyursunlar!" diyerek izin verdi, onlar da girip selam vererek oturdular. Az sonra Yerfe' tekrar gelip: "Abbas'la Ali (ra) için de izin var mı?" dedi. Hz. Ömer, onlara da izin verdi. Girdiler, selamı verip oturdular. Abbas (ra) söz alarak: "Ey müzminlerin emiri! Benimle Ali arasında hükmet!" dedi. Bunlar bir meselede ihtilafa düşmüş, birbirlerini dava ediyorlardı. Oradaki cemaat de: "Evet ey müzminlerin emiri, aralarında hükmet, onları rahatlat!" dediler. Hz. Ömer (ra) (önceden gelenlere yönelerek): "Şöyle bir sakin olun!" deyip devam etti:"Arzı ve semayı ayakta tutan Allah aşkına soruyorum. Resulullah (sav)'ın şöyle şöyle söylediğini biliyor musunuz? "Bize mirasçı olunmaz, ne bırakmışsak o sadakadır." "Evet!" dediler. Sonra da Hz. Abbas ve Hz. Ali'ye yönelerek: "Arz ve sema izniyle ayakta duran Zat'ın aşkına size soruyorum, Resulullah (sav)'ın: "Bize mirasçı olunmaz, her ne bırakmışsak sadakadır" dediğini biliyor musunuz?" O ikisi de: "Evet!" dediler. Hz. Ömer de: "Allahu Teala hazretleri, Resulü'ne (sav) bazı imtiyazlar bahsetmiştir, bunları ondan başka kimseye vermemiştir. Söz gelimi, beldeler ahalisinden Allah'ın fey kıldığı şeyler (hassaten) Allah ve Resulü'ne aittir. Allah Resulü (sav) Beni Nadir'in mallarını aranızda taksim etti. Allah'a kasem olsun, o işte, kendisini size tercih etmedi, sizi bırakıp, onu kendisi almadı. (Nitekim, onu aranızda dağıttı.) Sadece şu mal (kendisine) kaldı. Resulullah (sav) bundan (ailesinin) yıllık nafakasını alır, mütebakisini beytü'l-male koyardı" dedi.

Feraiz 3;
Humus 1;
Cidad 80;
Meğazi 14;
Tefsir;
Haşr 3;
Nafakat 3;
İ'tisam 5;
48;
(1757);
Siyer 44;
(1619);
Haraç 19;
(2963;
2964;
2965;
2967);
Fey 1;
(7;
136;
137);
1127-

(Yukarıdaki vak'a ile alakalı olan) bir rivayet şöyledir: Resulullah (sav) (yıllık ihtiyacını aldıktan sonra) geri kalanı Allah'ın malı kılar (Beytu'l-male koyar) idi. Ömer (ra) sonra (cemaate yönelerek) dedi ki: "Arz ve semanın izniyle ayakta durduğu Zat aşkına sizden soruyorum, bunu biliyor musunuz?" Onlar: "Evet!" dediler. Sonra Hz. Ömer teker teker, Hz. Abbas ve Hz. Ali'ye yönelerek, öbür cemaate yaptığı gibi, aynı şekilde yemin vererek bu hususu bilip bilmediklerini sordu. Her ikisi de: "Evet, biliyoruz!" dediler. Sonra Hz. Ömer (ra) sözüne devam etti: "(Hatırlayın! Siz,) Resulullah (sav) vefat edince, Ebu Bekir'e bu meseleyi götürdünüz. O, size: "Ben Resulullah (sav)'ın velisiyim, ikiniz bana ihtilafınızı getirdiniz, sen ey Abbas, kardeşin oğlunun mirasını taleb ediyorsun, sen de ey Ali, hanımın Fatıma'nın babasından olan mirasını taleb ediyorsun" dedi ve devamla: "Ebu Bekir (ra) size, Resulullah (sav)'ın şu sözünü hatırlattı: "Bize varis olunmaz. Her ne bıraktı isek sadakadır." Siz ikiniz (onu ithamda) ittifak ettiniz. (Allah biliyor o, bu tatbikatta doğru, iyi, isabetli ve hakka uygun hareket ediyordu. Sonra Ebu Bekir (ra) vefat etti. Resulullah (sav) ve Ebu Bekir'in velisi ben oldum, böylece o malın sorumluluğu bana geçti. Allah biliyor, bu işte ben de doğru, iyi, isabetli ve hakka uygun hareket ediyorum. Şimdi (ey Abbas!) sen ve Ali bana geldiniz. Meseleniz aynı mesele. Bana: "(Beni Nadir'den kalan fey malını) bize ver!" diyorsunuz. Ben de şu cevabı veriyorum: "Dilerseniz, bir şartla o malı size vereyim. O şart da şudur: "Bu malı, Resulullah (sav), (Ebu Bekir ve sorumluluğunu aldığım günden beri ben) nasıl kullandı isek sizin de öyle kullanacağınıza dair Allah'a söz vermenizdir. Onu bu şartla aldınız mı? Tamam mı?" Onlar: "Evet!" dediler. Hz. Ömer de: "Sonra siz bana aranızda (başka şekilde) hükmedeyim diye (mi)? geldiniz. Hayır, vallahi aranızda, kıyamet kopuncaya kadar, bundan başka bir hüküm veremem. Bu şartı yerine getirmede aciz kalırsanız, malı bana iade ediverin" dedi. (Kaynaklar önceki rivayette kaydedilenlerdir.)

Feraiz 3;
Humus 1;
Cidad 80;
Meğazi 14;
Tefsir;
Haşr 3;
Nafakat 3;
İ'tisam 5;
48;
(1757);
Siyer 44;
(1619);
Haraç 19;
(2963;
2964;
2965;
2967);
Fey 1;
(7;
136;
137);
1128-

Resulullah (sav)'e Bahreyn'den bir mal getirildi. Resulullah (sav): "Bunu mescide dökün" dedi. Bu mal (şimdiye kadar) Resulullah (sav)'e gelenlerin en çok olanı idi. Resulullah (sav) namaza gitti ve mala hiç nazar etmedi. Namaz bitince gelip malın yanında durdu. Her gördüğüne ondan veriyordu. Derken amcası Abbas (ra) geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü, bana da ver. Zira ben hem kendimin, hem de Akil'in (esaretten kurtuluş) fidyesini verdim!" dedi. Resulullah (sav) da: "Al!" dedi. Bunun üzerine o da torbasını iyice doldurdu. Sonra onu sırtlamaya çalıştı, ancak muvaffak olamadı. "Ey Allah'ın Resulü, birilerine söyle de sırtıma kaldırıversin" dedi ise de: "Hayır" cevabını aldı. Bunun üzerine; Abbas: "Öyleyse sen sırtıma kaldırıver!" dedi. Yine: "Hayır!" cevabını aldı. Bunun üzerine Abbas, torbadan bir miktarını döktü, tekrar sırtlamaya çalıştı, yine kaldıramadı. Ve: "Birilerine söyle sırtıma kaldırıversin!" dedi. "Hayır!" cevabını alınca, yine: "öyleyse sen kaldırıver" dedi. Resulullah (sav) buna da "Hayır!" deyince Abbas bir miktar daha boşalttı, sonra kaldırıp omuzuna koyup çekip gitti. Resulullah (sav), Abbas (ra)'ın para hırsına taaccübünden, bize görünmez oluncaya kadar gözleriyle onu takip etmişti. Resulullah (sav) tek dirhem kalıncaya kadar oradan ayrılmadı.

Salat 42;
Cizye 4;
Cihad 172);
1130-

Resulullah (sav) Hayber mahsulünden her sene zevcelerine yüz vask veriyordu. Bunun seksen vaskı hurma, yirmi vaskı arpa idi. Hz. Ömer (ra) halife olunca, Hayber'den Yahudileri çıkardığı zaman orayı taksim etti ve Resulullah (sav)'ın zevcelerini muhayyer bıraktı. Dileyene arazi ve (sulama) suyu verecek, dileyene de eskiden olduğu şekilde belli miktardaki vaskı verecekti. Bazıları arazi ve suyu tercih etti -ki Hz. Aişe ve Hafsa (ra) bu gruptandı- bir kısmı da kendilerine hurma verilmesini tercih etti.

Hars 8;
9;
11;
İcare 22;
Şirket 11;
Şurut 5;
Meğazi 40;
Musakat 1;
(1551);
Haraç 24;
(3008);
Ruhun 14;
(2467);
1131-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Peygamberlerden (a.s) biri, gazveye çıktı da kavmine: "Nikahla bağlanıp, gerdeğe girmek istediği halde henüz gerdek yapmadığı kadını olan benimle gelmesin, keza bina yapıp henüz çatısı atılmamış inşaatı olan da gelmesin, keza gebe koyun veya develer satın alıp doğurmalarını bekleyeniniz varsa o da gelmesin" dedi. Gazveye çıktı. Derken tam ikindi namazı sırasında veya buna yakın bir zamanda (fethedeceği) beldeye yaklaştı. Güneş'e: "Sen bir memursun, ancak ben de bir memurum" dedi ve Allah'a yönelerek: Ey Rabbim, şu güneşi bize durdur (da namazımız geçmesin!)" diye dua etti. Güneş, o yerlerin fethini Allah müyesser kılıncaya kadar durduruldu. Sonra elde edilen ganimetleri topladılar. Toplanan ganimetleri yemek üzere ateş geldi. Fakat ateş tatmadı bile. Bunun üzerine Peygamber: "İçimizde ganimetten çalan bir hırsız var, her kabileden bir kişi bana biat etsin!" dedi. Bu suretle ona biat etmeye başladılar. Derken bir adamın eli peygamerin eline yapışıp kaldı. "Hırsız bu kabilede. Kabilenin her ferdi bana teker teker biat etsin!" dedi. Biat etmeye başladılar, iki veya üç kişinin eli O'nun eline yapıştı kaldı. "Ganimet hırsızı sizde" dedi. Öküz başı kadar iri bir altın getirdiler. Ganimet yığınının içine o da atıldı. Ateş gelip ganimeti yedi. Bilesiniz, bizden önce hiçbir ümmete ganimet helal kılınmamıştır. Ganimetleri Allah sadece bize helal kıldı. Bu da, bizde gördüğü aczimiz ve za'fımız sebebiyledir."

Humus 8;
Nikah 58;
Cihad 32;
1132-

Resulullah (sav) bir gün kalkıp gulül'ü (yani ganimet malından çalma) hatırlattı, bunun kötülüğünü, günahının büyüklüğünü belirtti ve bu meyanda şunları söyledi: "Sakın sizden birini, kıyamet günü, boynunda böğürmesi olan bir deve olduğu halde bana gelmiş: "Ey Allah'ın Resulü, bana yardım et!" diye yalvarıyor ve kendimi de cevaben: "Senin için hiçbir şey yapamam, ben sana tebliğ etmiştim" der bulmayayım..." Resulullah (sav) bu tarzda hayvanları ve diğer ganimet mallarını teker teker zikretti.

Cihad 189;
İmaret 24;
(1831);
1135-

Resulullah (sav)'ın ağırlıklarının başını bekleyen Kerkere denen bir zat vardı, derken vefat etti. Resulullah (sav): "O cehennemdedir!" buyurdu. Bu söz üzerine adamı görmeye gittiler. Üzerinde, ganimetten çalınmış bir aba buldular."

Cihad 190;
Cihad 34;
(2849);
1140-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Koruluk ittihazı sadece Allah ve Resulü'ne ait (bir hak)dır."

Şirb 11;
Cihad 146;
Haraç 39;
(3083;
3084);
1141-

Bize ulaşan habere göre, Resulullah (sav) Nakii, Hz. Ömer (ra) de Şeref ve Rebeze'yi hima ilan etmişlerdir.

Şirb 11;
1144-

İbnu Ömer (ra)'den anlatıyor: "İbnu Ömer'in bir kölesi kaçarak Rum diyarına geçti. Bilahare, Halid İbnu'l-Velid (ra) Rumlara galebe çaldı. (Esirler arasında, kaçan bu köle de vardı) Halid köleyi İbnu Ömer'e iade etti. Onun kaybolan bir atı vardı. (Askerler) onu da ele geçirdiler. Halid atı da İbnu Ömer'e iade etti" (Bu rivayetin lafzı Buhari'nin rivayetine uygundur.) Bir rivayette: "Hz. Peygamber (sav) zamanında kaçan bir at mevzubahistir." Muvatta'nın bir rivayetinde, düşman tarafından ganimet edildikten sonra ele geçirilen bir köle ve at mevzubahistir. Bunlar, taksimden önce eski sahibine iade edilebilirler. Ebu Davud, köleyi mevzubahis eder ve Hz. Peygamber (sav)'in taksime tabi tutmadan eski sahibine iade ettiğim belirtir.

Cihad 187;
Cihad 17;
(2;
452);
Cihad 135;
(2698;
2699);
Cihad 15;
(2748);
1145-

Biz gazvelerimiz sırasında, bal ve kuru üzüm elde ederdik ve bunları (taksim edilmek üzere, diğer ganimet mallarının yanına) kaldırmaz, yerdik.

Humus 20;
1147-

El-Misver İbnu Mahreme (ra)'ye Amr İbnu Avf (ra) şunu anlatmıştır: "Resulullah (sav) Ebu Ubeyde (ra)'yi Bahreyn'e, oranın cizyesini getirmek üzere yolladı. Mallarla dönünce Ensar geldiğini işitti. Sabah namazını Hz. Peygamber (sav)'le kıldılar. Namaz bitince, Resulullah (sav)'ın etrafını sardılar. Resulullah (sav) tebessüm buyurdular ve: "Öyle zannediyorum, Ebu Ubeyde'nin birşeyler getirdiğini işittiniz" dedi. Hep birlikte: "Evet!" dediler. Bunun üzerine şunları söyledi: "Öyleyse sevinin ve sizi sevindiren şeyi ümid edin, Allah'a yemin olsun, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Ben size dünyanın genişlemesinden korkuyorum. Sizden öncekilere dünya genişlemişti de hemen dünya için birbirleriyle boğuşmaya başladılar ve helak oldular. Genişleyen dünyanın onlar gibi sizi de helak etmesinden korkuyorum."

Rikak 7;
Cizye 1;
Megazi 11;
Zühd 6;
(2961);
Kıyamet 29;
(2464);
1148-

Ömer İbnu'l-Hattab (ra), bir kısım burguyu Medineli kadınlar arasında taksim etmişti, geriye güzel bir burgu kaldı. Yanındakilerden bazıları kendisine: "Ey müminlerin emiri, bunu da senin yanında bulunan Resulullah (sav)'ın kızına ver" dediler. Bununla, Hz. Ali (ra)'in kızı Ümmü Gülsüm'ü kastediyorlardı. Hz. Ömer onlara: "Ümmü Selit, buna daha çok hak sahibidir. Zira o, Resulullah (sav)'a biat etmişti ve Uhud Savaşı'nda bize kırbalarla su taşıyordu" dedi.

Megazi 22;
Cihad 66;