|

İstikbâle uzanan köprü: Cemil Meriç

Ümit Meriç’in “Babam Cemil Meriç” adlı kitabı İnsan Yayınları arasından, gözden geçirilmiş şekilde yeniden yayınlanıyor. Üç kat kadar genişleyen çalışmada fotoğraf albümü ve yeni başlıklar dikkat çekiyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 14/02/2018 Çarşamba
Güncelleme: 06:27 - 14/02/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Ümit Meriç’in, babası Cemil Meriç’in kitaplarından bahsettiği güzel bir söyleşisi yayınlandı
Ümit Meriç’in, babası Cemil Meriç’in kitaplarından bahsettiği güzel bir söyleşisi yayınlandı
SULEYHA ŞİŞMAN

Geçen ay Ümit Meriç’in, babası Cemil Meriç’in kitaplarından bahsettiği güzel bir söyleşisi yayınlandı Nihayet dergide. Bir babanın kitap dünyasının, kültür ufkunun çocuğunda bıraktığı yansımayı, şekillendirdiği bilgi ve ilgi yatağını, uyandırdığı kabiliyeti okumaya çalıştık, sanırım dosya seçimindeki niyet de buydu. Bir dergi söyleşisinin elverdiği dar alanda Cemil Meriç âlemine intikal etmeye başlamışken, bu ay da “özel bir çalışma”yla Meriçlere konuk oluyoruz. Aslında bu konuk olma fikrini de Ümit Meriç’in yeni kitabının önsözündeki ifadelerden ödünç alarak söylüyorum: “Bu sayfalarda elbette düşünen, çalışan ve yazan bir Cemil Meriç var. Ama asıl amacım, sizi 1916’da dünyaya gelen, 1987’de aramızdan ayrılan Cemil Meriç’le evimize gelmiş bir misafir gibi dost kılmak.”

YARI ÖMRÜN REFAKATÇİSİ

“Düşünen ve yazan Cemil Meriç’ten çok, yaşayan Cemil Meriç’i” takdim eden ve bize bir yerlerden tanıdık gelen bu kitap, Babam Cemil Meriç. Mütefekkirin 30. sene-i devriyesi kapsamında hazırlanan ve İnsan Yayınları tarafından yayımlanan bu çalışmayı yeni kılan basit bir gözden geçirme ve genişletme çabası değil, ona yeni bir hüviyet kazandıran tasarruf ve emektir, buna sonra değineceğim.

İrfan geleneğimizdeki büyük şahsiyetlerin birçoğunun iki kapak arasına girip ele gelecek eserleri yoktur. Fakat biz bu erenleri nakış nakış dokudukları evlatlarıyla, yolda izlerini takip eden tilmizleriyle zikrederiz. Diyebiliriz ki satıra yazılan bir eser bırakmamış niceleri, marifet ilmini müridlerinin sadırlarına kaydetmiştir. Bu cihetten baktığımızda Cemil Meriç’in 12 telif, 8 tercüme eserden oluşan külliyatı kadar hocalık sıfatı, yetiştirdiği öğrencileri ve evlatları da anılmaya değerdir. Bu düşünceye Sadık Yalsızuçanlar’ın on sene önce yayımlanan bir yazısında rastladım, orada umut edilen “yorum” şimdi Babam Cemil Meriç’le ikmal oldu: “Cemil Meriç’in ‘eser’leri arasında biri var ki, kıymeti anlatmakla bitmez: Ümit Meriç. Sadece birikimi ile değil zarafeti ve imanı ile de bize sürekli ders veren Ümit Meriç Hanımefendi’den bir Cemil Meriç yorumu bekleme hakkımızı mahfuz tutuyoruz.”


Eserlerinden hareketle bir Cemil Meriç biyografisi ortaya çıkarmak pek tabii mümkün; bu kitaptaysa Cemil Meriç’in yetmiş yıllık ömrünün yarısının refakatçisi, feri kalmamış gözlerinin “nur-ı aynı” olan kerimesinin zaviyesinden hayat hikâyesini okumak nasip oluyor. “Çocukluk günlerinde bahçede oynayan arkadaşım, bütünlemeye kalınca matematik öğretmenim, dertli anlarımda dostum, aynı yazıhanenin iki tarafında çalışırken hocam olan Cemil Meriç’le beraberliğimizin yoğunluğu dünya tarihinde pek az baba-kıza nasip olmuştur” diyen Ümit Hanım, Cemil Meriç okurunu artık tatmin etmediğini düşündüğü ve “ezbere hatıralar buketi” diye nitelendirdiği eski versiyonu, bu sefer kendi izlenimlerine, babasıyla birlikte geçirdikleri vakitlere daha fazla yer vererek yetkinleştiriyor.

Ümit Hanım’a mektubunda Fuat Andıç, Cemil Meriç’in hocalık vasfı hakkında şöyle yazıyor: “...kısa ve özlü bir şey yazmak güç. Haddizatında hoca hakkında bir iki sahife yazılamaz. Hiç olmazsa ilm ü irfanı hakkında bir cilt, hocalığı hakkında bir cilt, dostluğu ve insanlığı hakkında birkaç cilt yazmak lazım. (...) Profesörler, alimler, devlet adamları tanıdım. Çok sevdiğim dostlarım oldu. Ama ne baban gibi insan-hoca’ya rastladım, ne de baban kadar yakın dostum oldu.”

Babam Cemil Meriç, satır aralarında hayatı boyunca fikirlerini cömertçe paylaşan, imkânsızlıklara ve bazen içerisine düştüğü karamsarlık dehlizlerine rağmen tüm varını talebelerine mebzulen dağıtan, onlarla içtiği su ayrı gitmeyen Meriç portresini de bize sunuyor. Evladının, talebelerinin hatıralarını okurken, “gözlerini, hayatını hakikat uğruna feda ederek, nesl-i ati destanlarına bir zafer ve fedakârlık numunesi olmuş hakiki bir insan” olma idealine olabildiğince yaklaşmış bir Cemil Meriç’le karşılaşıyoruz. Mektubunda “Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü” diye yazan Cemil Meriç’i Babam Cemil Meriç’te görebiliyoruz.

Peki, 92 yılından itibaren Kültür Bakanlığı ve İletişim Yayınları tarafından 10 baskısı neşredilen bu kitaptan yeni bir çalışma olarak bahsetmek neden okuyucuya haksızlık değildir? Bu soru kapımızı çalınca, hemencecik Ümit Hoca’nın yıllarca demlendirip iki yıldan fazla bir zamandan beri üzerinde çalıştığı, özenle hazırlanan Babam Cemil Meriç’in sadece gözden geçirilmiş bir nüsha olmadığını, aynı zamanda metninin de neredeyse 3 katı kadar genişletildiğini, ayrıca sonuna da Cemil Meriç’in hayatını serimleyen fotoğraflardan bir albüm eklendiğini söyleyebilirim. Böylece elimizdeki kitap büyük boyda 420 sayfaya ulaşıyor. Yaklaşık 150 sayfalık uzunluğundan olsa gerek, bütün bir metin hâlinde akıp giden ilk versiyonu görenler, ilk baskıların aksine yenisinde başlıklar ve dipnotlarla tanzim edilmiş yapısal değişikliği hemen fark edecekler.

TOHUMLAR ÇİÇEK AÇACAK

Babam Cemil Meriç’in özel baskısında Meriç ailesinin hicret yolunun detaylandırıldığı da hemen dikkat çekiyor. Böylece Dimetoka’yı, Tırnova’yı, Osmanlı Rumeli coğrafyasından Antakya, Halep hattına cereyan eden serancamı, 20. yüzyılın başındaki siyasi ve askerî gidişatla kesişen Meriçlerin kaderini tarihî düzlemde okuma imkânı doğuyor. Cemil Meriç’in kitaplar yoluyla İstanbul’la ilk teması, Rıza Tevfik ile irtibatı, Lamia Hanım’la alakalı tafsilat şimdiye dek değinilmemiş konulardan. “Türkiye’nin Ruhu” belgeseli mülakatlarından alınan pasajları da yenilikler arasına dâhil edebiliriz.

Ümit Meriç kitabında bir projesinden bahsediyor, bir müjdeli haber veriyor: “1987’den 2017’ye kadar geçen otuz yıl zarfında Cemil Meriç’in attığı tohumların nasıl çiçek açtığı, hakkında ne gibi çalışmalar yapıldığı, ‘Türkiye’nin Cemil Meriç’i başlığını taşıyan bir başka eserde değerlendirilecek.” Ümit Hanım’ın, talebesi ve okuru olarak babasına saygılarını sunduğu ifadeleriyle yazımızı sırlayalım: “Bombalarla titreyen dünyamızda, kucağında kitaplardan bir buketle gülümseyen” Cemil Meriç’in ruhu şad olsun.

#Cemil Meriç
#Kitap
6 yıl önce