Kulak zarındaki deliğin tamirinin genel olarak 2 yöntemle yapıldığını kaydeden Op. Dr. İbrahim Akın, “Birincisi klasik yöntem olarak da adlandırdığımız kulak kepçesinin arkasından yapılan bir kesi ile gerçekleştirilen operasyondur. İkinci yöntem ise hiçbir kesi yapılmaksızın kulak deliğinden endoskop yani kamera ile girilip gerçekleştirilen onarım işlemidir.
Öncelikle en önemli fark kesi işleminin yapılmamış olmasıdır. Buna bağlı olarak dikiş alınması sorunu da ortadan kalkmaktadır. Bu yöntemle operasyon süresi ve hastanın anestezi aldığı süre çok ciddi azalmakta, ağrı sorunu kesi olmadığı için çok çok az olmaktadır. Kapalı sistemle yapılan operasyonun bir diğer önemli avantajı da hastanede kalış süresinin ve işe dönüş süresinin ciddi oranda azalmasıdır. Genelde hastalarımı aynı gün içinde taburcu ediyorum, 2 ila 3 gün içerisinde de hastalar günlük hayatlarına dönüyor. Teorik olarak böyle bir parçanın vucudun başka bölgesinden alınması zorunludur. Birçok bölgeden alınsa da genelde tragal kartilaj dediğimiz kulak deliğinin hemen önündeki çıkıntı tarzındaki bölgeden alınmaktadır. Bu parçanın alınması şekilsel veya estetik alamda bir probleme sebep olmuyor. Operasyon sonrası hastalarımızdan ıkınma, öksürme, hapşırma, ilk 14 gün içerisinde uçak yolculuğu gibi kulak içindeki basıncı arttıracak durumlardan kaçınmasını istiyoruz. Diyet anlamında bu operasyona özgü bir kısıtlama bulunmuyor. Kapalı yöntemle yapılan operasyonda duş kısıtlaması da bulunmuyor. Genelde hastalarımızı 5, 10 ve 20. günlerde kontrole çağırıyoruz daha sonrada uzun dönemde de 1 defa görmek istiyoruz” dedi.