|

Masallar Türk kültürünün temel taşlarıdır

Sözlü tarih alanında saha çalışması yapan uzun yıllardır sürdürdüğü sözlü tarih görüşmeleri sonrasında bin 638 masalı tek bir çalışmada birleştiren Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necati Demir, “Masallar Türk kültürünün temel taşlarıdır” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 15/01/2022 Cumartesi
Güncelleme: 02:04 - 15/01/2022 Cumartesi
Yeni Şafak
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necati Demir
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necati Demir

“Anadolu Türk Masallarından Derlemeler” adlı kitabını daha önce yayınlayan ve uzun yıllar boyunca sözlü tarih alanında çok sayıda çalışmaya imza atan Prof. Dr. Necati Demir’le Türk dünyasının masal algısını ve masallara olan ihtiyacımızın nedenlerini masaya yatırdık. Prof. Dr. Necati Demir “Masallar Türk kültürünün temel taşlarından biridir” dedi.

Türk dünyası için masalların nasıl bir önemi var?

Sadece Türk dünyası için değil aslında tüm dünya için masalların önemi var. Toplumlar yeni nesilleri istediği gibi yetiştirmek, onlara yön vermek ister ve hayal eder. Böyle bir nesil nasıl yetiştirecek, neyle yetiştirecek? Çocukları ve gençleri eğitebilmesi gerekir. Kendi kültürünün temel taşlarını çocuğa vermek ister. Yani masal bir sonraki neslin yetişebilmesi için, verimli nesil olması için en önemli unsurlardan bir tanesidir. Öncelikle Türk dünyası için birinci derecede önem taşlayan unsur budur.

Bizim masallarımızda özellikle üzerinde durulan meseleler, konular var mı?

Biraz önce bahsettiğim gibi masallar bir sonraki neslin ideal bir şekilde yetiştirilmesi için temel unsurlardan bir tanesidir. Masalda iyilerle beraber kötüler de vardır. Yani masal yalan konuşanla, yalan konuşmayan adamı yan yana sunar. Özellikle yardımseverliği, inançlı olmayı, verilen sözü tutmayı, merhametli olmayı, hırsızlık yapmamayı, yalan konuşmamayı, büyüklere saygı duymayı, küçüklere sevmeyi, hırsızlık yapmamayı, misafirperverliği, nankör olmamayı, yetimin hakkını yememeyi, dedikodu yapmamayı işler. Genel olarak da bütün bu iyi şeylerin üzerinde durur.

TÜRK DÜNYASINDAN 1638 MASAL

Türk dünyasının masallarının diğer milletlerine göre daha çok olduğunu söylememiz mümkün mü? Bütün milletlerin masallarından fazla olduğu, benim yaptığım çalışmayla da ortaya çıktı. Alman Grimm Kardeşler Masalları yaklaşık 211 masaldan oluşur. Arapların ise biliyorsunuz bin bir gece masalları var. Ama benim araştırmamda da görüldüğü gibi 1638 tane masal bizim vatanımızda derlendi. Yani bu haliyle de bütün dünyadaki masal sayısının hepsinin önüne geçmiş oldu.

Sayının bu kadar yüksek olması bizim masalları önemsememizle de alakalı muhtemelen. Bunun temelinde ne var? Sizin araştırmanız esnasında gözünüze çarpan detaylar var mı?

Geçmiş dönemlerde şimdiki gibi okullaşma ya da örgün eğitim yok. Ancak bir şekilde nüfusunu eğitmesi de gerekiyordu. Bunun için bir şeyler yapılması lazım. Bu noktada büyükler tecrübelerini ortaya koyuyorlar. Köylerde de hep bir masal annesi bulunur. Yani topluluk içinde bir kişi bu konuda görevlendirilir.

Masal annesi nedir, nasıl bir işi vardır?

Çocuklar ve yetişkinler bu kişinin etrafında toplanarak ondan masallar dinler. Bir nevi okul gibidir. Topluluğun ihtiyaçlarına göre kendilerinin de büyüklerinden öğrendiği masalları aktarır. Yani bu bir ihtiyaçtan doğar ve eğitim aracıdır. Türk dünyasında bu kadar üzerinde düşünmesi ve bu kadar zengin olmasının sebebi budur. Şöyle düşününüz, çocuğunu iyi yetiştirmesi gerekiyor, iyi eğitim aldırabilmesi için de bu eğitim malzemesini üretmek zorunda. Masallar böyle ortaya çıkıyor ve bizim zamanımıza kadar da geliyor.

Zannediyorum ki renkli anlatım yapısı nedeniyle de hem yetişkinler hem de çocuklar yetişkinlerin dikkatini çekiyor.

Olay örgüsü bıkmadan dinlemeye çok uygun. Üstelik bu nedenle oldukça akılda kalıcı. Ben araştırma sırasında bir teyze ile tanıştım. Hal-hatır sorduk. Birkaç ay evvel rahmetli olan kocasının ismini sordum. Düşünün, 60 seneden fazla aynı yastığa baş koymuş olduğu eşinin ismini hatırlayamadı. Ben de öyle olunca masalları da anlatamaz diye düşündüm. Ama oraya kadar gittiğim için de kendisine masalları sorum. Teyze bize sekiz dokuz tane masal anlattı ve bunlar bütün olay örgüsü sağlam anlatılardı. Hiçbir ayrıntı eksik değildi. Bu duruma tabii masalın yapısı da neden oluyor. Çünkü kolay hatırlanabilir.

SÖZLÜ KÜLTÜRÜN İÇİNE DOĞDUM

Siz bu alanda çalışmaya nasıl başladınız?

Ben Ordu’nun Ulubey ilçesinde Kumanlar köyünde sözlü kültürün içine doğdum. Benim köyüm bir orman köyü. İletişim ve ulaşım araçları bu denli gelişmiş değildi. Bu tür yerlerde de sözlü kültür çok canlı oluyor. Rahmetli babam çok zengin bir sözlü kültür birikimine sahipti bu bakımdan. Annem de öyle. Onlar bu geleneği devam ettirmiş belki de geleneğin son temsilcileriydi. Annem ve babam anlattığı zaman çok ilginç gelirdi bana. Fakat içindeyken bu değerlerin farkında değildim. Bunun bir zenginlik olduğunu bilmiyordum. Üniversite eğitimine başladığım zaman Halk Edebiyatına Giriş dersi vardı Prof. Dr. Saim Sakaoğlu hocamızın. Sözlü kültür ürünlerimizden olan masalları anlatıyordu. Anlattığı şeylerin bende bir karşılığı yaşadığım köyde dinlediklerimden dolayı vardı. Hocamız o zamanlar kitle iletişim araçlarının çok yaygınlaşmaya başlamasından dolayı sözlü kültür ürünlerinin bir sonraki nesle geçemeyeceğinden, insanların uğraşlarının değiştiğinin, televizyonları takip ettiklerini anlatıyorlardı. Anladım ki 5 bin yıl öncesinden getirdiğimiz sözlü kültür ürünleri bir sonraki nesle aktarılamayacak. Ben de Şubat tatilinde eve döndüğümde hocamızın söylediklerinden sonra içinde yaşadığım zenginliğin farkındalığıyla hareket ettim. İlk olarak 1985 yılında önce annem ve babamdan bunları kayıt altına almaya başladım. Daha sonra da köydeki diğer insanlardan bu masalları dinledim. Çevre köylere gidip oralarda da araştırmalar yaptım. Bir ses kayıt cihazım da olmadığından onları defterime kaydettim. O defter hâlâ elimin altındadır. Üniversite bittikten sonra 1987 yılında Gaziantep Sarılsalkım Ortaokulunda öğretmenliğe başladım. Gaziantep’te de bunu devam ettirdim. Çevrede kim ne biliyor bilmiyor diye araştırmaya başladım. Hatta oradan derlediğim masallarla İnönü Üniversitesi’nin düzenlemiş olduğu masal derleme yarışmasında dereceye girerek bir maaş ödül almıştım. Artık öğretmen olduğum için maaşım da var, ses kayıt cihazı aldım kendime. Araba olmadığı için köydeki çocuklar at arabalarıyla beni başka köylere götürürdü. Onlarla beraber o çevreyi de derledik. Sonra Sivas’a geldim, buradaki üniversitede akademisyen olarak çalışmaya başladım. Aynı araştırmaya burada ve çevre illerde sürdürmeye devam ettim. Giderek birikimim arttı, bu da cesaretimi arttırdı. Yaptığım işin de farkına vardım. Çok büyük bir sözlü kültür arşivini oluşturmuş oldum. Ben Türkiye’nin her 5 köyünden 3’üne gittim. Tüm bunları son temsilcilerinden aldım. En son temsilcilerden almış olmasaydım hepsi onlarla beraber ahirete gitmiş olacaktı. Bin 638 masal, dünya rekoru.

Masallara olan popüler yönelimleri göz önünde bulundurursak sizce Türk masallarının değeri bugün anlaşılıyor mu?

Başta da dediğim gibi masalın önemi özellikle okul ve eğitimin imkânının olmadığı dönemlerde çok fazlaydı. İnsanların, çocuklarını eğitmesi gerekiyordu. Bugün de yine kültürümüzü aktarma aracıdır. Ama maalesef millet elindekini kaybetmeden değerini anlamayacak. Arada “Çocuklarımızı Batı’nın masallarıyla yetiştiriyoruz” diye üzülenler oluyor. Üzülmekte de haklılar çünkü Batı’nın değerleriyle bizim değerlerimiz farklıdır. Örneğin Batıda “misafirperverlik” gibi bir kültür yoktur. Özetle masallar bin yıl önce önemliydi şimdi de önemlidir. İnsanlar bunun farkına varamasa da böyledir. Masallar Türk kültürünün temel taşlarından biridir.

#Necati Demir ​
#Gazi Üniversitesi
#Masallar
2 yıl önce