|

Mevlana aşkıyla geçen bir ömür: Şefik Can

Hz. Mevlânâ ve Mesnevi sevdasıyla geçen doksan altı yıllık bereketli bir ömür süren Şefik Can Dede 23 Ocak 2005’te vefat eder. Erzurum’dan İstanbul’a uzanan hayat hikayesi Konya’da son bulur. Şefik Can’ın hatıraları aynı zamanda Cumhuriyetin kuruluşundan ve sonrasındaki kültür sanat camiasına da ayna tutuyor.

01:00 - 6/02/2022 Sunday
Güncelleme: 16:19 - 4/02/2022 Friday
Yeni Şafak
Şefik Can
Şefik Can
R. RUVEYDA
OKUMUŞ

Yakın tarihe tanıklık etmiş ehl-i irfan, kâmil ve arif bir şahsiyet olan mesnevihân Şefik Can’ın çocukluğundan başlayıp son zamanlarına kadar yaşadıkları, görüp geçirdikleri ve hatıraları talebesi Hayat Nur Artıran tarafından yayına hazırlandı. Ömrünün son yıllarında en yakınlarından biri olan H. Nur Artıran’ın hocası Şefik Can’la kasetlere alınan mülakatlarından yola çıkarak hazırladığı Şefik Can Hatıralar başlıklı Sufi Kitap’tan çıkan eserde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e pek çok önemli hadise ve şahsiyet yer alıyor.


  • Şefik Can’ın vefatının 17. yıldönümünde okuyucuyla buluşan hatırat kitabında Tahirül Mevlevi (Tahir Olgun), Atatürk, Mehmet Akif Ersoy, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Mithat Bahari Beytur, Celaleddin Bakır Çelebi, Muzaffer Ozak, Hamid Aytaç, Süheyl Ünver, Abdülbaki Gölpınarlı, Yaman Dede, Nazım Hikmet, Peyami Safa, Halide Edip Adıvar, Şükufe Nihal, Ali Nihat Tarlan, İsmail Hami Danişmend, İbnülemin Mahmud Kemal, Münevver Ayaşlı, Seniha Bedri Göknil, Annemarie Schimel, Ali Ulvi Kurucu, Münir Nurettin Selçuk ve Cinuçen Tanrıkorur gibi çok sayıda tanınmış isim fotoğraf ve mektuplar eşliğinde konu ediliyor.

KURTULUŞ SAVAŞI YILLARINA TANIKLIK

1908’de Erzurum’da dünyaya gelen Şefik Can daha çocuk yaşta babası Müftü Mehmed Tevfik Efendi’den Arapça ve Farsça öğrenir. Şiire ve kitaplara son derece meraklı bir Tevfik Efendi’nin bu hususlarda oğlu Şefik’in yetişmesinde büyük katkısı olur. Şefik Can 1923’de Tokat Askeri Ortaokulu’nun bitirir. 1929’da ilk defa geldiği İstanbul’da Kuleli Askerî Lisesi’ne devam eder ardından 1931’de Harp Okulu’ndan mezun olur. Tahsil yılları ülkenin en buhranlı zamanlarıdır. Önce Birinci Dünya Savaşı ardından Kurtuluş Savaşı yıllarına tanıklık eder.


  • İlkokul yıllarında Mustafa Kemal Paşa Yıldızeli’ye gelir ve kendisini ilk defa orada görür. Harp Okulu’na devam ederken Mustafa Kemal Paşa Harp Okulu’nu ziyaret ederek sınıfta bir dersi takip eder. Şefik Can bu derste yer alan öğrencilerle birlikte Atatürk’ü yakından görmüş olur. 1938’de Atatürk vefat ettiğinde ise Maltepe Askeri Lisesi’nde görevli subaylardan biri olarak Dolmabahçe Sarayı’nda hazır bulunur.

Tahsil için geldiği İstanbul Şefik Can’ın hayatının önemli bir dönüm noktasıdır. İstiklal Savaşı sona ermiş ve Cumhuriyet yılları başlamıştı. Askeri okula devam ederken vaktini sürekli kütüphanelere ve sahaflara giderek, kitap okuyarak geçirdiğinden arkadaşları ona “Hoca Şefik” lakabını takar. Okuduğu kitapların bir kısmını babasına gönderir ve onunla sık sık mektuplaşmaya devam eder. Baba oğulun samimi mektuplaşmaları Tevfik Efendi’nin 1943’de vefatına kadar devam eder.

YOLLARI BİR KEZ DAHA ÇAKIŞIR

  • Şefik Can, hayatında büyük bir tesir bırakan hocası; alim, şair ve mesnevihan Tahirül Mevlevi (1877-1951) ile lise yıllarında bir kitabı vesilesiyle gittiği Aksaray’daki evinde tanışır. Esasında Tahirül Mevlevi’yi Sebilürreşad’daki şiirleri vesilesiyle bilmektedir. Birkaç yıl sonra 1935’de Şefik Can’ın Kuleli Askerî Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak tayin edilmesiyle Tahirül Mevlevi ile yolları yeniden kesişir. Şefik Can Kuleli’de edebiyat öğretmenliği yapan Tahirül Mevlevi’nin yanında bir sene staj yaptıktan sonra öğretmenliğe başlar. Şefik Can hocası Tahirül Mevlevi’nin isteği üzerine evine gitmeye ve dini-tasavvufi sohbetlere katılmaya başlar. En yakın talebelerinden biri olur hocasının ilminden ve feyzinden istifade eder. Tahirül Mevlevi’nin yakın dostlarından Ferit Kam, Mehmet Akif, Suudül Mevlevi gibi devrin önde gelen simalarıyla tanışmak ve görüşmek imkânı bulur.

Bir gün Şefik Can ve hocası Tahirül Mevlevi Mısır’dan döndükten sonra uzun bir hastalık dönemi geçiren Mehmed Akif’i ziyarete gitmeye karar verirler. Kararlaştırdıkları gün Tahirül Mevlevi bir işi çıktığı için gelemez. Şefik Can, tek başına Mehmet Akif’i hastanede ziyaret ederek Milli Şairimizle tanışmış görüşmüş olur. Çok geçmeden 27 Aralık 1936’da vefat eden Mehmet Akif’in cenazesine Şefik Can ve Tahirül Mevlevi birlikte katılır.


  • Şefik Can devrinin meşhur musikişinaslarıyla da tanışma ve musiki meclislerinde bulunma şansını yakalamıştır. Mesele ud virtüözü Şerif Muhiddin Bey’i Beyoğlu’nda bir konserinde dinler. 1966’da Şefik Can Mevlânâ hakkında verdiği bir konferansta dinleyici olarak hazır bulunan meşhur bestekâr Münir Nurettin Selçuk’la tanışır sonraları görüşmeye devam ederler. Konya’da 1965 senesindeki Şeb-i Arus programında Mevlânâ ve Eflatun başlıklı bir konuşma yapan Şefik Can, burada da ud virtüözü ve bestekâr Cinuçen Tanrıkorur ile tanışır ve akabinde yakın dostlukları olur.

EDEBİYAT DÜNYASINA DAİR

Şefik Can’ın hatıralarında hocası Tahirül Mevlevi’den başka tanınmış ilim ve kültür adamlarından İsmail Hâmi Danişmend ve İbnülemin Mahmud Kemal’in evlerinde tertip edilen sohbetlere dair bahisler de öne çıkıyor. İsmail Hâmi Danişmend’in evinde her Cumartesi yapılan toplantılara Şefik Can ilk defa Şükûfe Nihal vasıtasıyla katılır. Bu toplantılarda Sabiha Sultan, Naile Sultan, Dürrüşehvar Sultan ve daha başkaca Osmanlı hanedanına mensup isimler, Peyami Safa, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Münevver Ayaşlı gibi edebiyatçılar ve kültür sanata dair isimlerle sohbet etme imkânı bulur. İbnülemin Mahmud Kemal’in evinde yapılan toplantılara da hanım olarak sadece Safiye Ayla’nın katıldığından söz eder.

OKUMA AŞKI BÜYÜKTÜR

Kitap sevgisi ve okuma aşkı Şefik Can’ın hayatında ne kadar önemli olduğu hatıralarında açıkça görmek mümkün. Çocukluğundan başlayan kitap ve okuma, öğrenme sevgisi ona hem zengin bilgi birikime hem de büyük bir kütüphane oluşturma fırsatı verir. Hatıralarında kitap tutkusunun babası sayesinde başladığı, çoğu zaman sahaflara borçlu kaldığını, kıyafet yerine kitap almayı tercih ettiğini görüyoruz. Şefik Can kitap ve okuma merakını şöyle dile getiriyor: Bana dünyada en çok neyi sevdin? diye sorsalar tereddüt etmeden “Kitapları sevdim” derim. Kitap sevgim her şeyin üzerindedir… Elime geçen gayet cüzi miktardaki parayla hep kitap almayı düşündüm. Ben engin bir sahrada susuz kalmış gibiydim, kitaplar da bana bana bir damla su gibiydi.

Şefik Can’ın kitap sevgiyle birlikte şiir aşkından da söz etmek gerekir. Çocukluğundan itibaren derin bir edebiyat ve şiir zevki olan Şefik Can, Doğu ve Batı edebiyatının nerdeyse bütün şairlerini okumuş kendisi de şiirler kaleme almıştı. Ancak Hz. Mevlânâ’nın şiirleriyle tanıştıktan sonra kendi şiirlerinin ehemmiyeti kalmadığını düşünerek yırtıp yakar. Şefik Can’ın şiirlerinden geriye şu dörtlük hafızasında kalmıştı:

“Akşamların ardından sabahın sesi var

Kışlarda da bir gizli bahar müjdesi var

Vuslatların ardında ne var, sorma fakat

Hicranda senin vuslatının hissesi var!”

  • Tahirül Mevlevi vefatından az evvel ömrünün son yıllarında “Benden sonra bu Mesnevi’yi sen okutacaksın” diyerek talebesi Şefik Can’a mesnevihân icazeti verir. Şefik Bey Mevlânâ ve Mesnevi hakkında okumalarını derinleştirir. Mevlânâ ve Mesnevi üzerine konferanslar verir. Mevlânâ Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Mesnevi Şerif Şerhi, Mevlânâ ve Eflatun, Hz. Mevlânâ’nın Rubaileri, Divan-ı Kebir’den Seçmeler gibi eserleri kaleme alır. 1960’lı yıllarda ilk defa Münevver Ayaşlı’nın Beylerbeyi’ndeki konağında başladığı Mesnevi Şerif sohbetlerine daha sonra çeşitli mekanlarda vefatına kadar yurtiçinde ve yurtdışında devam eder. Şefik Can hatıralarında “TaMevirül Mevlevi hocamdan bana kalan en büyük hediye Mesnevi-i Şerif ve Hazret-i Mevlânâ” demektedir. Şefik Can, Tahirül Mevlevi’nin vefatının sonra Bahariye Mevlevihanesi postnişi Mithat Baharî’ye (1875-1971) bağlanır ve sohbetlerinde bulunur.

Hz. Mevlânâ ve Mesnevi sevdasıyla geçen doksan altı yıllık bereketli bir ömür süren Şefik Can Dede geride önemli eserler ve hatıralar bırakarak 23 Ocak 2005’te vefat eder. Cenazesi İstanbul’dan Konya’ya getirilerek Selimiye Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Üçler Mezarlığı’nda hazırlanan kabrine sırlanır.

#Mevlana
#Şefik Can Dede
#H. Nur Artıran
#zi Çakmak
#Kazım Karabekir
#Mithat Bahari Beytur
#Celaleddin Bakır Çelebi
#Muzaffer Ozak
#Hamid Aytaç
#Süheyl Ünver
#Abdülbaki Gölpınarlı
#Yaman Dede
#Nazım Hikmet
#Peyami Safa
#Halide Edip Adıvar
#Şükufe Nihal
#Ali Nihat Tarlan
#İsmail Hami Danişmend
2 years ago