Tanışıklığımızdan çok sonra kitaplaşmış hikâyelerinin hepsini tekrar okuduğum Toros’un ilk zikredilmesi gereken yanı ‘kadın’ı öne alan duruşu. Tanımsızlığa mahkûm edilen kadının dünyasına ayna tutan bir hikâyeci o. İslamî düşüncede bir yazar olarak bilinmesine rağmen geleneksel kadın tipini irdelemekten, çağımız kadınını sorgulamaktan geri durmuyor.
Eserlerinde, toplumda sesini duyuramayan, duyursa da yanlış anlaşılan, kıyıda köşede kalan, itilip kakılan, şiddetin envai çeşidine maruz kalan kadınları anlattığı kadar; kırılgan ve incinmiş insanları, ihmal edilmiş kimsesizleri, engellileri, garipleri yani ‘toplumu oluşturan büyük çoğunluğu’ da başarıyla resmediyor Toros. Bu resmedişte modernist unsurları ve geleneksel anlatım yöntemlerini kullanıp, masalları ve destanları metnine katarak, kalemini kuvvetlendiriyor.
Tanımsız’da kadınları daha doğrusu bu topraklarda yaşayan ve ‘dert sahibi’ olan insanları ele alıyor Toros. Sorguluyor, samimî ve tabiî..
‘Bir görünüp bir yokolsa’ da okunması gereken bir hikâyeci Toros. Kuvvetli bir kalemi, gür bir sesi var. Bu ustalık, hak ettiği karşılığı bulmalı. Tanımsız’la başlayın derim okumaya, pişman olmayacaksınız.
İki söz
Bütün insanî değerlerin sağlaması trafikte yapılıyor. Şehirlerin odağında insan değil araçlar var. ... Topluma tutulan bir ayna gibi trafik. Yola çıkmak, yolda olmak insan olma ya da insanlıktan çıkma potansiyelimizi ortaya çıkarıyor.
Bir söz de
Bol bol okuyun ve okumayı terk etmeyin. Derdi olan insan okur, derdi olmayan da okuyarak dert sahibi olur. Asıl mesele bir derdimizin olmasıdır. ... Okuyup anlamak, bilmek gerek. Çünkü insan en çok bilmediğine düşmandır.