|

Tanpınar türkü dinler miydi?

Edebiyatımızda hakkında en çok çalışma yapılan isimlerin başında belki de Tanpınar geliyor. Onun eserlerinde kendini gösteren Türk halk edebiyatı ve halk türkülerine olan ilgisi, Nurettin Albayrak tarafından inceleniyor. “Tanpınar’ın Türküsü” müzik üzerinden Anadolu insanı ve kültürel değerlerimiz hakkında izler taşıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/08/2016 الأربعاء
Güncelleme: 23:52 - 9/08/2016 الثلاثاء
Yeni Şafak
YAKUP ÖZTÜRK


Akademik çalışmalarında, şahsî hayatında türkülere özel bir dikkat göstermiş, yakın dönem halk müziğimize emek vermiş isim ve kurumlarla yakından ilgilenmiş bir araştırmacı olan Nurettin Albayrak eserlerine bir yenisini ekledi: Tanpınar'ın Türküsü. Kitap, Türk edebiyatının son zamanlarda en çok sözü edilen büyük isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın eserlerinde halk edebiyatı unsurlarını tespit ediyor. Kitaba adını veren türkü bahsi ise kitabın sadece üçte birlik kısmını oluşturuyor.



MEDENİYET İNŞA EDEN SANATKÂRLAR


Nurettin Albayrak'ı Tanpınar'da türkü üzerine çalışmaya yönlendiren isim Orhan Okay Hoca. Hocanın Bir Hülya Adamının Romanı kitabı da yazarın bu çalışmasına pek çok açıdan kaynaklık etmiş. Tanpınar'ın Beş Şehir'de “Anadolu'nun romanını yazmak isteyenler ona mutlaka bu türkülerden gitmelidirler” sözleri ise kitaba adını vermiştir. Nurettin Albayrak, Tanpınar'ın üzerinden en az durulan yönlerinden biri olarak onun Türk halk edebiyatı ve halk türkülerine bakışı olduğunu ifade eder. Tanpınar'ın Türküsü bu boşluğu “bir nebze” doldurmak amacıyla kaleme getirilmiştir. Yazarın şu sözleri de kitabın ortaya çıkış amacını gösterir: “Tanpınar, eserlerinde yalnız türkülere yer vermekle kalmamış, bu türkülere bağlı olarak Anadolu insanını hemen her yönüyle dile getirmiş; âdeta türkülerden hareketle Anadolu insanı üzerinde pek çok sosyal değerlendirmelerde bulunmuş, bu insanların psikolojisini yansıtmaya çalışmıştır.”



Albayrak'ın kitap boyunca dile getirdiği önemli tespitlere rağmen söylemeliyiz ki Tanpınar'da türküler kültürel bir motif olarak yer almış, musıki ve sanat, taşra temelli olmaktan daha çok batı ve klasik İstanbul-Türk müziği biçiminde varlık göstermiştir. Tanpınar'ın Türküsü şimdiye kadar pek üzerinde durulmayan bir Tanpınar cephesi açmakla beraber, Tanpınar sanatını yeniden okumamızı sağlayacak bir zemin meydana getirememiştir.



Kitabın birinci bölümü, Tanpınar'ın hayatına ve eserlerinde musıkiye ayrılmıştır. Bu bölüm, daha önce kaleme alınan Tanpınar biyografilerine bir ilave yapmaktan çok, bu önemli sanat adamının hayat cephelerini yeniden birkaç sayfada hatırlatma durumundadır. Musıki bahsi ile ilgili Albayrak, Okay Hoca'nın Bir Hülya Adamının Romanı kitabından alıntı yaparak Hoca'nın Tanpınar'da batı klasik müziği ve Türk musıkisinin çalışılmasına dair sözlerini hatırlatır. Ancak, burada çalışılması istenilen müzik Türk halk müziği ya da edebiyatı değil klasik manada Türk musıkisidir. Tanpınar'da müzik, halk mahsullerinden çok çok ötede İstanbul merkezli, bugün ifade edildiği biçimiyle sanat musıkisidir. Türküler bir kültürdür, Dede Efendi ise medeniyet. Tanpınar'ın şiir ve nesir dünyasına aralanan her kapı bizi kültürden çok medeniyet inşa edici sanatkârlara götürür.



HAPİSHANEDEN ODAYA DOLAN SES


Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bilhassa Beş Şehir'i onun Anadolu kültürüne ve halkın ürettiği sanata olan yolculuğundan izler taşır. Albayrak'ın da tespit ettiği üzere bu kitabın Erzurum bahsinde bar oyunları, cirit, âşık kahvehaneleri geçer. Ancak Tanpınar'da bu kültür, içerisine nüfuz edilmiş değil dışarıdan gözlem yapılan bir kültürdür. Buna mukabil Nurettin Albayrak, Tanpınar'ın eserlerinde klasik Türk musıkisi ve Türk halk musıkisi arasında ayrım yapmadığını, ikisi üzerinde de aynı miktarda durduğunu ifade eder. Nicelik bakımından Tanpınar'daki türkü ve halk edebiyatı unsurları nitelik bakımından klasik sanatlara ve hem batı hem İstanbul müziğine yaklaşabilecek gibi görünmez… Nitekim Tanpınar Beş Şehir'de Erzurum'da kaldığı süre içerisinde mahallî havaları “şahsî bir macera gibi yaşa”dığını söyler ve ekler: “Tabiî bu havaların hepsinde, olgun bir sanat kuvveti aramak, onlardan meselâ bir Tellâlzade'nin ve Tab'î Mustafa Efendi'nin, Sadullah Ağa'nın Seyyid Nuh'un ve millî hayatın her yanını yoklamış bir deha olan Dede Efendi'nin eserlerinden beklediklerimizi istemeyiz.” Nurettin Albayrak'ın kitabına taşıdığı bu alıntının devamında Tanpınar'ın türkülere özel bir dikkat sunduğu da görülür. Bir edebî eserde en çok değer verdiği hususun insanı yakalamak olduğunu bildiğimiz Tanpınar, türküler mevzubahis olunca da buna sözü getirir ve onlar için “Kendilerini yaratan insanların malıdırlar, bize toprağı, iklimi, hayatı, insanı, onun talihini ve acılarını verirler.” der.



Tanpınar, batı kentlerinde uzun süre bulunmuş bir sanatkâr değildir ancak eserlerinin hemen tamamında batı müziğine hâkim olduğu görülür. Albayrak, Tanpınar'da batı müziği bilgisinin nasıl meydana geldiğine dair birtakım tespitler yapıyor: “Bu bilginin kaynağını biraz da Tanpınar'ın bulunduğu görevlerde, özellikle çalıştığı okullarda aramak gerekir.” Sanatçı, Musıki Muallim Mektebi, Ahmet Haşim'in vefatından sonra Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler verir. Albayrak'ın tespitiyle Gazi Terbiye Enstitüsü'nde hocalık yaptığı yıllarda yüzlerce batı müziği plakları içerisinde bulunmuş, okulun musıki erbabıyla batı müziği üzerine sohbetler etmiştir. Biyografisinden gelen bu bilgi, onun batı müziği ile irtibatını anlamamızı kolaylaştırır. Bunun yanına Tanpınar'ın estetik üzerine dersler veren bir estet olduğu da ilave edilmelidir.



Tanpınar, İstanbul'da doğmuş olmasına rağmen, çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını türkü kültürünün hâkim olduğu Ergani Madeni, Kerkük, Erzurum, Konya gibi şehirlerde geçirmiştir. Ondaki türkü ve halk edebiyatı ilgisi bu coğrafyalardan kalan “müşahade” ile olmuştur. Albayrak'tan öğrendiğimize göre, Tanpınar'ın Konya Lisesi'nde kaldığı odanın penceresinin yakınlardaki bir hapishaneye bakıyor olması ve o hapishanede mahkûm bir kadının her akşam türkü söylediği sesini odaya doldurması Tanpınar'daki türkü ilgisinin uyanmasına bir tanıklıktır.



NOTALAR, YÖRELER VE KAYNAK KİŞİLER



Nurettin Albayrak, Tanpınar'ın Türk milletinin kaynakları ile olan münasebetini kesmiş olmasından duyduğu endişeyi de çalışmasında hatırlatır. Orhun, Yunus Emre, Ahmed Paşa, Tanzimat ve harf inkılabı bu kesintilerin en ağırlarıdır. Tanpınar, “Geriye halk edebiyatımız kalır, bu bir tutamdır, kâfi değil.” diyerek Albayrak'ın ifade ettiğinin aksine halk edebiyatı lehinde değildir. Bir tutam ve kâfi olmayan bir edebiyat, Tanpınar'ın sanatkâr ve edebiyat tarihçisi dünyasına eğildiğimizde bizi çok arkalarda karşılar.


Tanpınar bir kurgu sanatçısı. Edebî eser, olmayan bir hikâyeyi uydurma işidir. Tanpınar gibi muzip bir sanatçının kurguya dayalı eserlerinde türkü olarak verdiği şiirlerin bir kısmının uydurma olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Albayrak, çalışmasında yer yer “sözlerine ulaşamadık” diyerek bunu kastediyor olmalıdır ya da daha derin ve etraflı bir araştırmaya muhtaç kalınarak bu “meçhul” türkülerin kaynakları bulunmalıdır. Buna benzer bir durum da kurgu sahibinin eserinde kendisinin konuşuyor olduğunu düşünmekten doğuyor. Nurettin Albayrak, Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Mahur Beste gibi eserlerde anlatıcıyı Tanpınar olarak alıyor ve “Huzur'da, Tanpınar türküler hakkındaki kanaatlerini dile getirmeye devam ediyor…” gibi cümlelerle meseleye yaklaşıyor.


Kitabın Dünden Bugüne Halk Türküleri bölümünde Tanpınar'ın eserlerinde adı, sözleri, hikâyesi geçen türkülerin tam hâlleri, kaynak kişileri, yöreleri ve derleyenleri ile birlikte veriliyor. Bu türkülerin kitabın sonunda notaya dökülmüş biçimleri de yer alıyor. Tanpınar'ın Türküsü Eşrefoğlu Al Haberi, Gesi Bağları, Erzurum Çarşı Pazar, Gül Kuruttum gibi her biri bir anıt değeri taşıyan türküleri bize yeniden hatırlatıyor.



• • •


Tanpınar'ın Türküsü


Nurettin Albayrak


Kapı Yayınları


2016


290 sayfa




#Nurettin Albayrak
#Orhan Okay
#Ahmet Hamdi Tanpınar
٪d سنوات قبل