|

Tuğrul İnançer tasavvufu dünyaya sevdirdi

Türk tasavvufunun önemli ismi Ömer Tuğrul İnançer’le yolu kesişen isimler anı fotoğraflar eşliğinde anlattı. Paris’ten Semerkant’a uzanan geniş bir coğrafyada İnançer ile birlikte aynı zamanda gönül yolculuğu da yapan Mahmut Erol Kılıç, M. Hakan Alvan, Serdar Tuncer, Bİlal Kemikli ve Kudsi Ergüner Yeni Şafak Pazar’a konuştu.

Latife Beyza Turgut
00:00 - 11/09/2022 Pazar
Güncelleme: 18:39 - 9/09/2022 Cuma
Yeni Şafak
Ömer Tuğrul İnançer
Ömer Tuğrul İnançer

Karagümrük Cerrahî âsitânesinin son postnîşini, mutasavvıf Ömer Tuğrul İnançer, ardında gözü yaşlı muhibbanının yanında pek çok kitap ve çalışma bırakarak Hakk’a kavuştu. İnançer, kurucu olduğu İstanbul Tarihi Türk Müzik Topluluğu ve Türk Tasavvuf Musikisi ve Folklorunu Arama ve Yaşatma Vakfı ile kıymetli işlere imza attı. Yurt içinde ve yurt dışında, Afrika’dan Amerika’ya özellikle Balkanlar’a çok büyük hizmetlerde bulundu. İnançer’in ayrıca Sırbistan’ın Novipazar şehrinde ve Makedonya Kalkandelen’de inşa ettiği Halvetî Dergâhları ve Üsküdar Selamsız’da yaptırdığı bir cami bulunmakta. Resmiyetteki ismi ile Ömer Tuğrul İnançer, dervişanlarına göre “Tuğrul Baba”, vefatından önce bıraktığı son hediyesi “Kalb-i Selîm”dir. Kitabında benlik ve enâniyet, riya, gıybet, haset, ucb ve kavmiyetçilik gibi kalbi çölde ve vahada susuz bırakacak hâllere değinirken, bu hâllere karşı yapılması gereken doğru davranışları anlatarak muhibbanına son bir reçete bırakmıştır.

BİR BAŞKA AÇIDAN ÖLÜM

Vefatından hemen önce yayınladığı son kitabı “Kalb-i Selîm”in son bölümüne ise okurlarına şu soruyu yöneltiyor: “Ölüm yokluk mudur? Yoksa ebedî bir hayatın mühim bir istasyonu mudur?” İnançer’e göre “Bilmek başka, olmak başkadır. Ölümün yokluk olmadığını biliyoruz. Hem biliyoruz ama hem de korkuyoruz. Çünkü bu bilgiyi sadece toplanan malumat, bir lakırdı şeklinde kavrıyoruz.” İnançer, “Bizde bu tür ölüm korkusu yoktu, ölüm Rabbimize kavuşmak anlamındaydı” diyerek ölüm korkusunun dünya sevgisiyle birlikte dışarıdan geldiğini söyler. Çünkü İnançer için, ebedi ayrılık diye bir şey yoktur. Ama dünyadaki her acının sebebi ayrılmak, her sevincin sebebi de kavuşmaktır. Pir Nurettin Cerrahi tekkesinin son postnişi Ömer Tuğrul İnançer’le yolu keşisen isimler bu güzel insanı anı fotoğrafların eşliğinde Yeni Şafak Pazar’a anlattılar.

BANA BENİ SÖYLEMİYOR

-Henüz ortaokul talebesi iken müziğe olan merakıyla ders almaya başlayan İnançer, önce klasik batı müziği dersleri alır. Ancak “Bana, beni söylemiyor” diyerek batı müziğinden vazgeçer ve Türk müziği öğrenmeye başlar. Bursa Musiki Cemiyeti’nde aldığı eğitimi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başlayınca Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde devam eder.

Emin Ongan’dan dersler alır. Hakan Alvan’ın bizimle paylaştığı fotoğrafta çok sevdiği hocası, Klasik Türk müziği bestecisi ve Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne ismi verilen eski başkanlarından Emin Ongan ile birlikte. İnançer’in sol yanında ise Bursa’daki müzik faaliyetlerinde beraber olduğu bestekar Erdinç Çelikkol var. 1991 yılından itibaren İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nda İnançer ile birlikte olan Hakan Alvan, “Medeniyetimizin ihtişamını bize hatırlatan ve bunu kendin hayatıyla da ortaya koyan numune bir şahsiyet idi” diyor.


EVVEL GİDENLERE RAHMET

- Fransa’daki Rennes şehri sokaklarında çekilen fotoğraf, 1978 yılına ait. Fotoğrafta Neyzen Kudsi Ergüner, “Aşkî” mahlasıyla da bilinen mutasavvıf ve Cerrahî tarikatının 19.uncu postnişîni Muzaffer Ozak, “Muhibbî” mahlasıyla tekkenin 20. postnişîni Safer Dal ve fotoğraftan yirmi bir sene sonra Cerrahî tarikatının 21. postnişîni olacak Ömer Tuğrul İnançer yer alıyor. Fotoğraf ilk kez İnançer’in vefatının ardından, Neyzen Kudsi Ergüner tarafından “Evvel gidenlere rahmet” diyerek paylaşıldı. Ergüner, 1978 yılında Merhum Muzaffer Ozak ve Cerrahi grubunu, Fransa’nın Rennes şehrinde gerçekleştirilen, danışmanı olduğu “Festivale des arts Traditionnel”e davet etmiş. “Berlin ve Paris ‘de de birer gösteri sundular. Onların ilk kez Türkiye dışına çıkışları idi, hatta Fransa’dan sonra, ilk Amerika seyahatine devam ettiler” diyen Ergüner, bu fotoğrafın da Rennes şehrinde İtalyan Fotoğrafçı Fulvio Ventura tarafından çekildiğini söylüyor. 1988 de ise aynı festivale ikinci kez katılmışlar. Bu zikr töreni, “Chant Des Derviches De Turquie” Türk Dervişlerin Şarkısı, “Musique Soufi - La cérémonie du Zikr” Tasavvuf Müziği - Zikr Töreni adıyla iki cd’lik bir belgesel film kaydı yapılmış.

SEVEN SEVDİĞİ GİBİ OLMALI

Fotoğraf, bugün Yunanistan sınırlarında olan Limni Adası’nda 2014 yılında düzenlenen Niyâzî-i Mısrî Hazretlerini anma seyahatinde çekilmiş. İnançer ve dostları bir arada. Fotoğrafta yer alan Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, o güne dair şunları söylüyor: “O seyahatte unutamadığım bir şey var ki o da orada öyle garip yatan Niyazi Mısrî’nin huzurunda Ahmet Özhan ağbinin seslendirdiği ‘Ey garib bülbül şimdi senin diyarın kandedir?’ ilahisi olmuştu. Orada sözün sahibinin hayatıyla da örtüşünce manası katmerli olmuştu. Gözünden yaş gelmeyen kalmadı…” İnançer, çok sevdiği Niyâzî-i Mısrî için “Hz. Niyâzî-i Mısrî hadid- ül mizaç bir insandır, lafını esirgemez” der. “Seven, sevdiği gibi olmak zorundadır” düşüncesiyle İnançer de sözünü esirgemeyen bir mizaca sahiptir.

KOR HÂLİNDE BİR BURSA SEVDASI

- “Güzel insanlar, güzel hatıralar bırakarak gider. Bu rahmettir” diyor Prof. Dr. Bilal Kemikli Merhum İnançer’in ardından. Farklı meclislerden birbirlerine aşina olsalar da 2007 Mevlânâ yılına kadar tanışamamışlar. Mevlânâ yılı etkinlikleri kapsamında Trakya’yı birlikte gezmiş, bir haftalık seyahatte beraber olup halleşmişler. “İnsan yolculukta, yoldaşlıkta tanınır; Tuğrul Bey, muhiplerinin ifadesiyle ‘Tuğrul Baba’ mütevazı, hoş sohbet, sabırlı ve dost idi. Bu ilk yolculukta çok şeyler konuştuk” diyen Kemikli, yolculuktaki sohbetlerini şöyle anlatıyor: “Bursa’yı, zaman zaman buluşup muhabbet ettiğim merhum babacığını, Maksem’i, Ulucami’yi ve Bursa Erkek Lisesi’ni konuştuk. Sonra Bursa erenlerini, Ertuğrul Seyhan Ağabeyi. Tuğrul Bey’de kor hâlinde kalmış bir Bursa sevdası vardı, bitmeyen bir sevda…”

YANIMIZDA SİZ VARKEN BİZ ÜŞÜMEYİZ

- Vefatından önce sevenleri tarafından severek takip edilen “Dinle Neyden” programı ile Müslüman coğrafyaları ziyaret eden İnançer’e bu seyahatlerinde Serdar Tuncer eşlik eder. Tuncer, “Merhum Efendi, Rumeli’yi bir başka severdi” diyor ve ekliyor: “Asıldan ve usulden kopan Rumelili dergâhların ihyası ve özüne dönmesi için yaptığı hizmetler ikinci bir Balkan fethi mesabesindedir desem mübalağa etmiş olmam herhalde.

Kalkandelen, Novi Pazar ve Prizren Tekkelerinde kurulan ve Dıraç’ta kurulacak olan meydan-ı şerifler bilir O’nun kadrini; bilmeyen de varsın bilmeyiversin. O’nun bir sözü ile ifade edelim mi meramı: Muhabbet her gönle tenezzül etmez!” Fotoğraf, karlı bir kış günü Kosova, Meşhed-i Hüdâvendigâr’da çekilmiş. Tuncer o günü şöyle anlatıyor: “Hava soğuk, eksi bilmem kaç derece, tipi var. Biz hazırlık yapıyoruz, Efendi misafirhanede çayını yudumluyor. Hazırlıklar bitince geldi yanımıza, mikrofonlar takılırken aramızda şöyle bir konuşma geçti:

-Efendim sizi biraz üşüteceğiz ama…

-Yok yok, biz ısındık da siz üşüdünüz yahu!

-Biz üşümeyiz efendim.

-E tabi gençlik var serde…

-Yok efendim ondan değil.

-Niyeymiş peki?

-Yanımızda siz varken biz üşümeyiz, Allah size yardım etsin.

-Laf ebesi, iyi ki avukat olmamışsın!

Bir haftadır, gece gündüz üşüyoruz iyi mi? Bir ateş bırakıp gitti içimize...”


#tasavvuf
#Ömer Tuğrul İnançer
#Semerkan
#Mahmut Erol Kılıç
#M. Hakan Alvan
#Serdar Tuncer
#Bİlal Kemikli
#Kudsi Ergüner
#Cerrahî
#Emin Ongan
2 yıl önce