Trabzonspor'un efsane başkanı Mustafa Şamil Ekinci, 83 yaşında hayatını kaybetti. Bordo mavililerde geçirdiği 5 yıllık başkanlık sürecinde tam 13 kupa kazanan efsane başkan için Erdal Hoş, Yeni Şafak okurları için bir yazı kaleme aldı...
Aslında futbolla pek de alakası yoktu. Ne oynamışlığı ne izlemişliği vardı İstanbul’da lisede okurken. Eğitim hayatı bittiğinde ailenin Trabzon’da açtığı un fabrikasının başına geçmesi teklif edildi. Pek de teklif edildi denemez aslında; babası “gider misin?” diye sormadı “gidiyorsun” dedi. O da hayır demedi. Geldiği şehre çabuk alıştı. Bilhassa yemeklerine…Yemekler derken herkesin seveceği pide veya kuymak değil sadece turşu kavurma ve kara lahana sarmasını bile çok sevdi. Şehrin insanıyla kanı uyuşmuştu. Kısa zamanda güzel bir çevre edindi ve o edindiği çevrenin en büyük tutkusu elbette futboldu. Gençliğinde hiç ilgi duymadığı futbol, bu şehirde hayatını değiştirecek ülke futbolundaki devrimin mimarlarından biri hem de en önemli mimarlardan biri olacaktı.
Şamil Ekinci’nin Trabzon’a ve Trabzonspor’a ne kadar ihtiyacı vardı bilemeyiz ama Trabzonspor’un ona ihtiyacı varmış belli ki. Futbol bilgisine değil tabi bu ihtiyaç, aksine Trabzon, o başkan olduğundan yarım asır önce futbolu bilen,, seven ona tutkuyla bağlanmış insanların şehriydi. O’nun dengeli, yapıcı uyumlu ve pozitif kişiliğine ihtiyaç vardı. İdmanocağı- İdmangücü, Of- Akçaabat, Ahmet Suat- Özkan Sümer, Adalet Partisi- Cumhuriyet Halk Partisi gibi hemen her konuda ikiye bölünen ve birbirleriyle mücadele (bazen kavga) etmeden yaşayamayan bir şehre ve o şehrin takımına bir denge unsuru olmuştu. (Misal yukarıdaki ayırımda bu yazının altına birçok ilçeden Trabzonlu “bizi niye yazmadın diyecektir muhtemelen. Yazdığımı varsayın aziz hemşerilerim.) İlk başkan adayı olduğunda kendisi de Trabzonlu olan ve Ankara’da yaşayan Hasan Polat sormuştu; “emin misin?” diye… “Eminim” demiş ve herkesin “emin adamı” olmuştu. O Trabzon’u ve Trabzonspor’u Trabzonlular ve Trabzonsporlular da onu çok sevdi. Sonraki başarıları anlatmaya gerek yok. İki gündür tüm Türkiye , onun başarılarından oluşan uzun listeyi okudu, hatırladı bir kez daha…
Şamil Başkan’ı bundan birkaç sene önce rahmetli Alaattin Kazancı ile Bodrum’da ziyaret edip uzun bir sohbet etmiştik. Oturduğumuz restoranda yan masadaki hanımlardan biri hangi dönem başkanlık yaptığını sordu. Cevabı duyunca “oğlum muhtemelen sizin döneminizde Trabzonsporlu oldu” dedi Batmanlıydılar o hanımlar. Şamil başkan beni yanına çağırdı ve “çocuklar yanınızda forma atkı bir şey var mı?” dedi. Yoktu…Başkan hayıflandı bir hediye vermek istiyordu. Normalde arabasınını bagajında eksik etmezmiş karşılaştığı Trabzonsporlulara hediye etmek için mutlaka bulundururmuş ama arabası yoktu. Hayıflandı telefon etti ve meseleyi çözmeden sohbete devam edemedik…
Şamil Başkan’ın vefatı sonrası yazılanlara, konuşulanlara bakınca Trabzonspor’a hizmet etmiş veya edecek olanlara bir hatırlatma yapma ihtiyacı hissettim. Yorar Trabzonspor, kesinlikle yorar. Oyuncusu, hocası, yöneticisi, başkanı olmak bazen çok ağır eleştirilere hatta daha fazlasına maruz kalmak anlamına gelir. Sorarsınız kendinize “değer mi?” diye... Değer inanın… Bu camianın kelimeleri hoyrat ama kalbi naiftir. Ve o gün geldiğinde çocuklarınız vaktiyle muhatap olduğunuz eleştirileri unutup “iyi ki” dyiecek… İyi ki babamız bu kulübe, bu camiaya hizmet etmiş.
Bugün Şamil Başkanı öteye uğurlayacağız. Cenaze usulünde imam soracak “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” diye. Dilimiz ediyoruz derken kalbimiz “ne münasebet bizim onda hakkımız yok asıl o bize hakkını helal etsin” diyecek. Hatta sadece Şamil Başkan’dan değil en ihtiyaçları olduğu dönemde babalarını yüzbinlerce kişi ile paylaşmak zorunda kalan çocukları Alihan Ekinci, Rıza Korhan Ekinci ve Eda Ekinci Aydoğan’dan helallik isteyeceğiz. Üzgünüz diyeceğiz sizin kadar bizim de ihtiyacımız vardı babanıza…
- Şamil başkan çok istediği bir kez daha şampiyonluğu gördü ve öyle gitti. Ama o ve tüm gidenlerimizin ruhlarını şad etmek bu camianın boynunun borcudur. Ve onlar Trabzonspor’dan artık bir Avrupa hikayesi bekliyor. Ve ben başkanı fatihalarla uğurlayıp cenazeden ayrılırken hisli ama umutlu bir Karadeniz türküsü mırıldanıyor olacağım sözlerini biraz değiştirip : Coşarsa Karadeniz kafa tutar dağlara, Alabanda vira vira, al üstüne siya siya, Avrupa’yı dolaşalım uşaklar sıra sıra…