|
Angela Merkel"in yaptığı

AB üyesi devlet ve hükümet başkanları AB''nin 50. Yıldönümü vesilesiyle Berlin''de toplanmışlar..

Ortak bir de deklerasyon yayınlamışlar..

İki gaf birden yapıldı kutlamalarda..

BİR, Türkiye bu kutlamalara çağırılmadı..

İKİ, Alman Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Jaques Chirac''a onsekizinci yüzyıldan kalma bir bira kupası hediye etti..

Kupada, Napolyon''un Mısır seferi anlatılıyormuş..

Angela Merkel bu saçmalığı neden yapmış ki?

E tamam.. Merkel de, Chirac da, Katolik.. İkisi de sağcı partilerin liderleri..

Bay Chirac ve Bayan Merkel yakın dostlar ayrıca..

Allah bozmasın deyip şu kupa hikayesine dönelim..

Madem Merkel, böyle bir densizlik yapmış.. Biz de Chirac''a İznik çinisi gönderelim.. Alman İmparatoru Şarlken''in Fransa Kralı Fransuva''yı zincire vurdurarak aşağıladığını resmedelim..

Kanuni Sultan Süleyman''ın Fransuva''nın zincirini kılıcıyla parçalaması yer alsın..

Muhteşem Süleyman''ın fermanını da işleyelim..

Chirac, çiniyi halefi Sarkozi''ye mi devreder, yoksa Angela Merkel''e mi gönderir, bilemem..

Ne hali varsa görsün..

Gelelim mektuba..

Merkel''in atası Kutsal Roma Cermen İmparatoru Şarlken (V. Karl), Fransa Kralı Fransuva''yı esir ederek zincire vurur..

Kralın annesi, yalvar yakar bir mektup gönderir Kanuni''ye..

Oğlunun kurtarılmasını rica etmektedir..

Çünkü Kanuni''den başka hiçbir hükümdarın gücü Şarlken''e yetmez..

Muhteşem Süleyman bir mektupla cevap verir.. Mektup “Ben ki Sultanlar Sultanı” diye başlar..

“Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Fransuva''sın” diye devam eder..

“Padişahların mağlup olması ve hapsolması tuhaf değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz” diye teskin eder..

Gereğini de yapar..

Fransa Kralı esaretten kurtulur..

Bizim Mohaç savaşı bu girişimin bir parçasıydı..

Kanuni, Fransuva''ya defalarca para yardımı yapar.. Fransuva, 1532''de Venedik Büyükelçisine bir şey söyler:

Avrupa''daki Şarlken tehlikesine karşı diğer devletlerin varlıklarını koruyabilmesi için tek güvence Osmanlı desteğidir..

Nereden nereye?

Attila İlhan, Paris''te yaşadığı günlerde, Türkiye''ye hor bakan Fransız arkadaşlarına Kanuni''nin mektubunu hatırlatarak sustururmuş..

Benimkisi de bir hatırlatma..

Merkel, haltetmiş..

Çankaya Köşkü''nde bir başkadır yalnızlık

Bu aralar Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemde ya, ben de birkaç kelam edeyim.. Çankaya Köşkü pek çok insanın hayallerini süsleyen bir yer.. Bir siyaset adamının ulaşacağı son nokta. Kimine göre ise bir hapishaneden farksız.. Kalın Çankaya duvarları arasında yaşanan yalnızlıklar.. 27 Mayıs''tan sonra İsmet Paşa yine Cumhurbaşkanı olmak istedi. Olmadı.. Darbecilerin adayı Cemal Gürsel''di.. Gelin görün ki, Cumhurbaşkanı olmak Gürsel Paşa''ya yaramadı.. Talat Aydemir''in darbe girişimleri, Milli Birlik Komitesi içindeki çatışmalar, Adnan Menderes''in idamının yarattığı olumsuz hava.. Bütün bunlar bir tarafa, Gürsel Paşa''nın sağlığı da bozuldu.. Oğlu Özdemir Gürsel''in adının karıştığı bir iltimas olayı cabası.. Bir şey daha var ki, düşman başına.. Gürsel Paşa''nın eşi Melahat Hanım, Köşk''te yaşadığı hayattan o kadar bezmiş ki, “Cumhurbaşkanlığı senin neyine? Ordunun en yüksek rütbesinden emekli olmuşsun. Bırak Cumhurbaşkanlığını, çekilelim İzmir''deki evimize, emekliliğimizin tadını çıkaralım” diye sıkboğaz edermiş.. Melahat Hanım bakmış söz dinletemiyor, Köşk''ü terk etmiş.. Bir daha da uğramamış. Köşk korumalarından Nurettin Baydur, Paşa''nın yalnız geçen Köşk günlerini şöyle anlatır: “Dışarıdan bakıldığında, pek çok kişinin hayalini süsler Köşk!. Fakat, başına buyruk bir yaşam sürdürmüş, kendine özgü bir kişiliği olan Cemal Ağa için altın kafesten farksızdır Köşk.”

Şu dağlarda kar olsaydım

Başrolünü Kadir İnanır''ın oynadığı Tatar Ramazan''ı en az on kez seyrettim..

Seyretmekten kendimi alamadığım bir film.. 1992''de çekilen filmin öyküsü II. Dünya Savaşı yıllarında bir hapishanede geçer.

Adalet sistemi ve hapishaneler üzerine ince eleştirilerin yer aldığı filmde Kadir abimiz üstün bir performans göstermiş..

Hayati Hamzaoğlu, Yıldırım Gencer keza öyle.. Bütün karakterler yerli yerinde..

Filmde içime sinmeyen tek bir sahne vardı.. O da Tatar Ramazan''ın eline bağlama alıp, “Şu dağlarda kar olsaydım” türküsünü söylediği sahne.. Türkü, Ahmet Kaya''nın.. Türküyle bir alıp vermediğim yok, güzel bir türkü.. Filmin ritmine uymayan şey, Kadir İnanır''ın türküyü Ahmet Kaya''nın sesiyle söylemiş olmasıydı.. Kendi sesiyle söylemesi daha otururdu.. TRT, filmin bu sahnesini makaslamış.. Kaya''ya ambargo koymuş ve bu yüzden makaslamışsa, işgüzarlık yapmış..

Bazı replikler de makaslanmış..

"Burada vurulacak biri vardı onu da ben vurdum, benim adım Tatar Ramazan" gibi.. Filmdeki bazı repliklere bakalım..

“Devlet adil olduğu sürece güçlüdür”.

“Köpeği bile aşağılamam, Allah yaratmış, ama insanların köpekleşmesi beni çıldırtıyor.”

Repliklerden biri de kanunların güçlüye ayrı, güçsüze ayrı işletilmesi hakkındadır:

“Kanun vardır kırbaç gibi, kanun vardır sütlaç gibi. Adamına göre.”

Darbı mesel haline gelmiş replikler.. Onbeş yıldır gösterilen bir film..

İsterseniz TRT''de göstermezsiniz..

Makaslama, gereksiz..

Hoş da değil..

17 yıl önce
Angela Merkel"in yaptığı
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon