
Babası Prens Charles''ten sonra İngiliz tahtının ikinci varisi olan Prens Wiliam''ın şatafatlı düğün merasimini bütün dünya izledi. O eski haşmetinden şimdi bir eser yok ama İngiltere''nin dünya siyasetindeki rolü azaldıkça bu türden törenlere verilen önem de bir o kadar artıyor.
Kraliyet ailesinin Taç giyme, düğün ve defin törenleri bir zamanlar "Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk" olarak anılan görkemli devirlere nostaljik bir göndermeyi içeriyor tabiatiyle.
Daha geçenlerde İngiltere başbakanı David Cameron''un geride pek çok sorunlar bıraktıkları için özür dilediği sömürgeci geçmişin büyüleyici atmosferine bir yolculuk olarak da görülebilir bu düğün töreni.
İki yüz yıl kadar önce Kraliyet ritüelleri hakkında yapılan bir yorum şöyledir:
"Parlak gösteri ve şov; taç ve küçük taçlar; altın anahtarlar, bastonlar, beyaz sihir değnekleri ve siyah çubuklar; beyaz kürk ve patiska, tören bastonları ve peruklar resmi geçidi: insanlar aydınlanınca ve yönetimin gerçek amacını insanlara en büyük mutlulukları en az masrafla vermek olduğunu öğrenince , bütün bunlar gülünç geliyor."
Profesör B. Malinowski ise V. George''un taç giyme merasiminin anlamını şöyle açıklar:
"Seremoni, diğer şeyler arasında , Britanya''nın büyüklüğü, gücü ve servetinin büyük çaplı bir seremonyal teşhiriydi. Aynı zamanda , İmparatorluğun birliği ve bağlarının sağlamlığının kamusal düzlemde onaylanma fırsatıydı. Psikolojik olarak da Taç merasiminin artan bir emniyet, istikrar ve İngiliz İmparatorluğu''nun kalıcı olduğu duygusu uyandırdığından sanırım hiç şüphe yoktu"
İngiltere Krallığı artık geçmişe dair büyülü imgeler oluşturan simgesel bir konuma indirilmiş olsa bile, İngilizler Taç''ın devam etmesinden pek de rahatsızlık duymuyorlar.
Büyüleyici geçmişle olan bağlarını hiç olmazsa törenlerle devam ettirdiklerine inanıyorlar.
Ian Gelmor''un 1969''da yayımlanan "The Body Politic" simli kitabında ifade ettiği gibi, "Modern toplumlar hala mite ve ayine ihtiyaç duyuyorlar. Bunu da monark ve ailesi sağlar."
Bin yıllık geleneğin tüm şatafat ve ihtişamı İngiliz Monarşisini temsil eden Kraliyet ailesine ilişkin törenlerle sürüyor.
İCAT EDİLMİŞ GELENEK
İngiliz Kraliyet Ailesi''nin ritüel ve törenleri sosyologların, sosyal tarih araştırmacılarının da inceleme konusu olmuştur.
Bu bağlamda David Cannadine''nin" Ritüelin bağlamı, icrası ve anlamı: Britanya Monarşisi ve geleneğin icadı, 1820 civarı" başlıklı makalesini okumak gerekiyor.
Eric Hobsbawm ve Terence Ranger''in derlediği "Geleneğin icadı" isimli kitapta yer alan bu makale aslında Monarşinin pek de kadim olmayan geleneklerinin yeniden icat edilmesinin hikayesini gözler önüne seriyor.
Cannadine, Kraliyetin ritüel ve seremoni geleneğinin Kraliçe Viktorya''nın Hindistan İmparotoriçesi yapıldığı 1877''den Birinci Dünya Savaşı''na kadar uzanan süreçte yeniden ve başarılı bir şekilde üretildiğine dikkat çeker.
19. Yüzyılda İngiltere''nin rakibi olan Almanya, Avusturya-Macaristan ve Rusya imparatorlukları 1918''den sonra tasfiye edildiğinden İngiltere tek başına kalmıştır.
Sömürgelerinin birer birer bağımsızlıklarını kazanmasıyla birlikte İngilltere''nin büyülü seremoniler dönemininin de mazide kaldığını söyleyebiliriz artık.
Çünkü serenomiler ve güç birlikte olduğunda büyüleyicidirler.
İngiliz kamuoyunda Kraliyet Ailesinin harcamalarına ilişkin homurtuların etkisiyle Kraliçe Elizabeth''in daha sade ve gözlerden uzak şekilde yaşamaya çalışmasını, yanı sıra ailenin özel yaşamlarına dair çıkan haberlerden rahatsızlık duymasını başka türlü açıklayamayız.
Saray bütçesinde yapılan kısıtlamalar İngiliz monarşisinin büyük ölçüde simgesel bir konuma indirgendiğini gösteriyor.
Yine de Kraliyet Ailesi''ne mensup kişilerin düğün törenlerinin İngiliz halkı tarafından büyük bir ilgiyle ve hayranlıkla izlenmesine engel teşkil etmiyor bu durum.
Cannadin''in ifade ettiği gibi, aslında 19. Yüzyılın ilk üç çeyreğinde sahnelenen büyük kraliyet şatafatlarının çoğunluğu komedi ile fiyasko arasında salınıyordu.
Mesela 1817''de Prens Regent''in kızı Prenses Charlotte''ın cenaze töreninde teçhizat görevlileri sarhoştular.
On yıl sonra York Dükü öldüğünde , Windsor şapeli o kadar rutubetliydi ki yas tutanların çoğu soğuk kapmış, Canning ateşli romatizmaya tutulmuş, Londra Piskoposu ise ölmüştü.
Öte yandan mümkün olan en muazzam tarzda tasarlansa da IV George''un taç giyme töreni biraz rağbet kazanmaya yönelik ümitsiz ve başarısız bir teşebbüsle o kadar şişirilmişti ki, ihtişam maskaralık içinde kaybolmuştu.
IV George''un kendisi her ne kadar gösterişli giyinse de etkilemek için fazla büyüktü ve doğrusu adamdan çok bir file benziyordu.
Benzer fiyaskolar III. George''un taç giyme töreninde de yaşanmış ve Saray teşrifatçısı bir Kont, "Efendim, bazı ihmallerin olduğu doğrudur , ama bir sonraki törenin mümkün olan en iyi şekilde yapılması için gereken tedbirleri aldım" demişti ama sonraki törenlerde de değişen pek bir şey olmamıştı.
Buna rağmen Kraliyet Sarayı parlak geçmişini İngiliz halkına ve diğer uluslara göstermek için her fırsatı değerlendirmiştir. Hiç kuşkusuz modern iletişim araçları-mesela BBC- bu fırsatların kullanılmasında büyük kolaylıklar sağlıyordu.
Cannadine sözkonusu makalesinde BBC''nin Kraliyet şatafatlarının kitlelere yanısıtılmasındaki etkisini şöyle dile getirir:
" York Dükünün 1923''teki düğününden beri her büyük devlet kutlaması radyoda canlı olarak ve dinleyicilerin zil, at, araba ve alkış seslerini duyabileceği şekilde özel mikrofonlar yerleştirilerek yayınlandıkça , ''işitilebilir şatafat'' BBC programlarının kalıcı özelliği haline gelmişti. Gerçek bir manada , devlet şatafatlarının herkesin katıldığı ulusal, ailevi olaylar olarak başarılı sunulmasını mümkün kılan da bu teknik gelişmelerdi. Eğer Kitlesel İzleme kanıtı uygun bir kılavuz olacaksa , herkes katılıyordu da: kayıt izleyicileri büyük kraliyet kutlamalarının dış yayınlarının daimi bir hususiyetiydi."
Monarşi''nin şöhretli taraftarı Walter Bagehot''un 1870''lerde "Görünmez olmak, unutulmaktır.. Etkili bir sembol olmak için sık sık ve parlak bir şekilde görünmek zorundasınız" diye yazmıştı.
Bugüne gelirsek, yetkileri tırpanlanmış ve gerçekten de sadece sembolik bir tasarım olarak varlığını sürdüren İngiliz Monarşisi işte bu ''görünür olmak'' veya ''unutulmak'' arasında bir yere fena halde sıkıştırılmış görünüyor.
Her ne kadar Kraliçe II. Elizabeth, "Eminim ki bu, benim taç merasimim, çoktan kaybolup gitmiş olan bir ihtişamın ve gücün sembolü değil, gelecekteki umutlarımızın takriridir" dese bile İngiliz Tahtının bu gelecekte oynayabileceği bir rol yok gibi görünüyor.
Prens William''ın bir kaç gün önce gerçekleşen parlak düğün töreninin aslında ihtişamlı geçmişe kesin bir biçimde veda anlamına geldiği bile ileri sürülebilir.
İngilizler bu hazin veda törenini bile masalsı bir gelecek olarak gösterecek kadar mahirler ama.
D. C Cooper bir zamanlar şöyle söylemişti:
"İnsanlar , altın faytondan kendilerine sallanan eldivenli eli görebildikleri sürece, gerçek durumu ne olursa olsun, ülkenin iyi durumda olduğuna kendilerini temin edilmiş hissederler."
1977''de "Daily Mirror" gazetesinde Kraliçe''nin Gümüş Jübilesi''yle ilgili şöyle bir yorum yapılmıştı:
"Hepimiz zengin bir tarih parçasını paylaşıyoruz. Birileri Britanya''nın bir takım şeyleri kaybetmiş ollabileceğini söyledi, ama biz, seremoni sözkonusu olunca hala dünyaya nal toplatabiliriz. Dünkü kutlama harika bir örnekti... Bu modası geçmiş usullerle iş görme lehine söylenecek bir şeyler olduğunu kanıtlıyor."
Prens William''ın düğün töreninin Daily Mirror''un 35 yıl önceki yorumundan çok daha fazlasını anlattığını ise kimse söyleyemiyor bugün.
Ama, realiteyi gizleyen şatafatlara ilgi duymaya devam edebiliyor insanlar, bu da bir gerçeklik.
Pek kimsenin aklına bile gelmez ama Avrupa''nın pek çok ülkesi hala Krallık rejimleridir.
Norveç Prensi 2001 yılında evlendiğinde pek çok insan "Allah, Allah Norveç Krallıkla mı yönetiliyor yahu" demişti.
Aynı şekilde 2004''de Danimarka Prensesi evlendiğinde de benzer bir tepki sözkonusu olmuştu.
Hele de "sosyal demokrasi"nin beşiği kabul edilen İsveç''te Prenses Viktorya''nın düğünü için Hükümetten ödenek istenmesiyle başlayan tartışmalar basına yansımasaydı herhalde pek çok insan İsveç''in bir Kralı olduğunu da hatırlamayacaktı.
Demokrasiler ve Krallıklar pek yanyana anılmazlar ama Avrupa''da bu bir sorun olarak görülmüyor.
Halen İngiltere''nin yanı sıra Belçika, Danimarka, Norveç, İsveç, İspanya ve Hollanda''da Krallık rejimleri yahut parlamenter monarşiler yürürlükte.
Bir de "Büyük Lüksemburg Dükalığı" var ve bu mini minnacık ülkede devletin başı Lüksemburg Büyük Dükası''dır.
İngiliz kraliçesi II. Elizabeth, Belçika Kralı II. Albert, İsveç Kralı XVI. Gustaf, Hollanda Kraliçesi Beatrix, Norveç Kralı V. Harald, Danimarka Kraliçesi II. Margrethe, İspanya Kralı ise I. Juan Carlos''tur.
Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç, İspanya ve Büyük Lüksemburg Dükalığı aynı zamanda "Avrupa Birliği" üyesidirler.
Norveç halkı ise iki defa yapılan referandum sonucunda AB üyesi olmayı reddetmişti.
İngiliz tahtı denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri Kraliçe Viktorya oluyor. Bir zamanlar "Sachsen-Coburg-Gotha" hanedanı olarak anılan İngiliz tahtının en uzun süreli sahibiydi Kraliçe Viktorya.
Alman kanı taşıyan ve Kral olmuş kimi üyeleri İngilizce bile bilmeyen bu hanedanın ismi Almanya ile girişilen savaş yüzünden 1917''de "Windsor Hanedanı" olarak değiştirilmişti.
1917''den itibaren İngiliz kraliyet ailesine mensup olan aileler Alman kökenli ad ve soyadlarını ya değiştirmişler ya da İngilizleştirmişlerdi.
Kral V. George hanedanın adını Windsor olarak değiştirmekle kalmamış, İngiltere''de yaşayan tüm akrabalarınının soyadlarını da değiştirmişti.
"Battenberg" ailesi "Moutbatten" olmuştu, Kraliçe Mary''in akrabaları ise "Cambridge" adıyla anılmaya başlamıştı.
Öte yandan Kral V. George Rus Çar ailesi olan" Romanov''lar" ile de bağlarını koparmıştı.
Kuzeni Çar II. Nicholas ve bütün ailesi Bolşevikler tarafından katledildiklerinde Kral George kılını bile kıpırdatmamıştı.
Yani, "Sachsen-Coburg-Gotha" ya da 1917''den sonra "Windsor" olarak bilinen İngiliz Kraliyet ailesi, Battenberg''ler, Wittelbach''lar, Romanov''lar, Habsburg''lar ve Hohenzollern''ler ile akrabaydılar.
Kraliçe II. Elizabeth de Battenberg''lerden, Yunan Kralı I. Georgius''un torunu Prens Philip Mountbatten ile evlenmişti.
Elizabeth ve Philip''in düğün törenine, Philip''in Alman soylularıyla evli olan üç kızkardeşi ve diğer Alman asıllı akrabaları bile çağrılmamıştı.
Windsor''lar Alman kan bağlarını gizlemek konusunda son derece titiz davranıyorlar.
1837''den 1901''e kadar 63 yıl tahtta oturan Kraliçe Viktorya, Sachsen-Coburg-Gotha hanedanından kuzeni Prens Albert''le evlenmişti.
Kraliçe Elizabeth''in biyografisini yazan Sarah Bradford''un dediği gibi Kraliçe Viktorya''nın pek de İngiliz kanı taşıdığı söylenemezdi.
Kraliçe Viktorya, 19. Yüzyılda pek çok Avrupalı Kral ve İmparatorun büyükannesiydi.
Avrupa''nın Babaannesi " yahut "Avrupa''nın kaynanası" olarak anılıyordu.
22 yıllık evliliği süresince dokuz çocuk doğuran Kraliçe Viktorya çocuklarını kendi seçtiği kişilerle evlendirmiş ve aralarında Alman Kayzeri II. Wilhelm''in de bulunduğu bir çok torun sahibi olmuştu.
Oğlu Edinburg dükü Prens Alfred, Rus Çarı''nın kızı Grandüşes Marie ile evlenmişti.
Bu evlilikten doğan kız çocukları ise "Hohenzollern" ailesine gelin gitmiş ve sonra da Romanya tahtına çıkmıştı.
Viktorya''nın bir torunu ise Norveç kralı VII. Haakon''un eşiydi.
Kraliçe''nin beş kızı da Avrupalı prenslerle evlendirilmiştiler.
Evlilik ve diğer aile bağlarıyla Alman, Yunan, Danimarka, Norveç, Romanya , İspanya ve Rus kraliyet aileleriyle akraba olmuştular.
19. yüzyıl''da Fransa ve bazı ülkeler hariç, Rusya dahil neredeyse bütün krallık hanedanları İngiliz tahtıyla akrabaydılar.
Ne ilginç değil mi, savaşanlar da onlardı, barışanlar da.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.