|
Arınma
“Ne oluyor bize, dur bir dakika” diyesim geliyor sürekli. Garip zamanlardan geçiyoruz ve garip şeyler yaşıyoruz. Savaş, terör, öfke, nefret, kin, iftira, yalan, ihanet, hakaret ve daha nice kötü huylar, davranışlar peydah oldu etrafımızda. Biz bu kavramlara çok uzaktık halbuki. Bu din, bu inanç bize hep bu kötü huylardan, davranışlardan uzak durmamızı ve hep temiz kalmamızı emretmişti.

Bu ümmet yaşadığı her coğrafyada kötülüklerle mücadele etmekle emrolundu. Başınızı kaldırın ve İslam coğrafyasına bakın; acı çekmeyen, kargaşa yaşamayan, bu kötü huyların yayılmadığı yer yok gibi.

Kardeş kardeşi boğazlıyor, hem de büyük bir şehvetle, istekle, acımazsızca... Son yüzyılın en derin sarsıntılarını yaşıyoruz İslam dünyası olarak. Osmanlı'nın yıkılmasından sonraki en derin fetret devridir bu.

Biz de o coğrafyanın bir parçasıyız. Allah’a hamdolsun ülkemizin içinde bir savaş, bir kaos yok ama kargaşa, bir zemin kayması, bir bozulma var. İnsanlar kötülük yapmak için fırsat kolluyor sanki.

Gezi olaylarında yakıp yıkmaların ve akla zarar şiddetin yarattığı şokun etkileri uzun süre devam etti. Nasıl bu kadar acımasız olabiliyor insanlar diye sorguladık kendimizi. Daha bunun muhasebesi bitmeden bu kez 17 Aralık’taki paralel yapılanmanın akıllara durgunluk veren operasyonu başladı. Bunun fiziksel şiddeti yoktu ama binlerce insan, çoğu da mütedeyyin insanların özel yaşamları dinlenmiş, kayda alınmış, iftiralar atılmış. Bir Müslüman nasıl olur da mahreme girer, nasıl olur da başka Müslümanlara suç isnat eder aklımız almadı.

Sonra Kobani olaylarının şokunu yaşadık. Sokakları yakıp yıkanları anladık ama masum bir genci başını taşla ezerek öldürmek artık insanlığın varabileceği en vahşi nokta. Yaşadığımız bu ülkede, Türkiye’de nasıl olabilir böyle bir vahşet, böyle bir cinnet hali doğrusu ben anlayamadım.

Biz adı barış, huzur, esenlik ve selam olan bir dine inandık. Bu din bunların hiçbirini bize öğretmedi, peki ne oldu bize? Gıybet, dedikodu, ayak oyunları, vefasızlık, ihanet, yalanlar ve daha nice kötü huylar hayatımıza nasıl girdi?

Düşünmemiz lazım, oturup muhasebeler yapmamız lazım. Ekonomik kalkınma, cari açık, diplomasi hepsi çok güzel de bireysel yaşantımızdaki bu erozyon ne olacak? Bireyin ahlaken çöktüğü bir zenginliği ne yapalım? Biz Batı gibi zenginleşmek istemiyoruz, bizim farkımız var, bizim özelliklerimiz var. Biz zenginleşeceksek, güçlü olacaksak, süper güç olacaksak; bireyin ve ailenin ruhen, ahlaken, etik olarak güçlü olduğu bir yapının üzerinde yükselmeliyiz.

Bunları söylerken çok uzaklardaki insanları tarif etmiyorum, başta kendim olmak üzere, bu satırları okuyan herkesi kast ediyorum:

Hayatımızda yanlış giden bir şeyler var, önce kendimize bakalım dostum. İçimize bir dönelim, muhasebe yapalım, dertlenelim biraz. Bir arınmaya ihtiyacımız var. Bu ülkeyi, bu milleti, bu ümmeti seviyorsan eğer, bir dakika dur, kendine dön ve kendi hatalarını bul önce. Sonra hatalardan, günahlardan, yanlışlardan ve kötü huylardan arınmanın bir yolunu bul.

Etrafına bakma kast ettiğim sensin, Müslüman kardeşim sen.

Twitter.com/alinurkutlu
#ali nur kutlunun yazıları
#yeni şafak köşe yazaları
#gezi olayları
#17 aralık
#ümet
#paralel yapı
9 yıl önce
Arınma
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi