Bay X, 22 Aralık"a nasıl uyanacak?

00:0020/12/2012, Perşembe
G: 6/09/2019, Cuma
Gökhan Özcan

"Saatin sinir bozucu alarm cayırtısıyla gözlerimi açtım. Her sabah gözlerimi açtığımda ne görüyorsam, manzara yine aynıydı. Emin olmak için insanlık tarihi boyunca anlamsızca tekrarlanan şeyi ben de yaptım: Kendimi çimdikledim. Canım acıdı. Demek ki hayattaydım. Belli ki beklenen kıyamet yine kopmamıştı. Buna "iyi haber" diyenler olabilir, ama kalkıp alelacele giyinmek, ne yediğini bilmeden birkaç lokma bir şey atıştırıp, trafik kargaşasına dalmak zorunda olan biri olarak bu bana hiç iyi bir haber

"Saatin sinir bozucu alarm cayırtısıyla gözlerimi açtım. Her sabah gözlerimi açtığımda ne görüyorsam, manzara yine aynıydı. Emin olmak için insanlık tarihi boyunca anlamsızca tekrarlanan şeyi ben de yaptım: Kendimi çimdikledim. Canım acıdı. Demek ki hayattaydım. Belli ki beklenen kıyamet yine kopmamıştı. Buna "iyi haber" diyenler olabilir, ama kalkıp alelacele giyinmek, ne yediğini bilmeden birkaç lokma bir şey atıştırıp, trafik kargaşasına dalmak zorunda olan biri olarak bu bana hiç iyi bir haber gibi gelmedi.

Kalktım yine de... Bir yerlerde bir şeyler olup olmadığını öğrenebilmek için televizyonu açtım. Her şey her gün nasılsa bugün de öyleydi. Bir kanalda iç karartıcı sabah haberleri vardı. Diğer kanalda dalaktan böbrekten bahsedilen epeyce kanlı bir tıp programı... Bir diğerinde de izleyenlere nasıl yaşarlarsa daha mutlu olabileceklerini anlatan çok bilmiş bir yaşam gurusu gurulduyordu. "Televizyonda her şey eskisi gibiyse her yerde her şey eskisi gibidir" dedim kendi kendime.

Canım sıkıldı. İçten içe acayip beklentilere girdiğimi farkettim. Kıyametin söylenen vakitte gelip hayatımızı orta yerinden koparıvereceğine, her geçen gün manasızlaşan bütün bu yaşama mecburiyetlerinden bizi tek celsede kurtarıvereceğine dair anlaşılmaz bir heyecan birikmişti meğer içimde. Neredeyse hayal kırıklığına uğramıştım kendinden önceki günlerden hiçbir farklılığı olmayan 22 Aralık"a gözlerimi açtığımda.

Eskilerden bildiğim okkalı bir küfür dilimin ucuna kadar geldi, sonra geri gitti. Mayalar bunu haketmişti ama bir süredir bu türden küfürleri kendime yasaklamıştım. Küfretmenin insanın öfkesini gideren bir tarafı olmadığı gibi, giderek tansiyonunu, şekerini ve kolestrolünü yükseltiyordu. Bunu başkalarında teşhis etmiştim. Herkes adeta sinir küpüydü ve bu halleri onları her öğün birer avuç ilaç yutma mecburiyetinden başka bir sonuca ulaştırmamıştı. Onlar gibi olmak istememiştim. Ancak 22 Aralık"ı gördüğüme göre, sanırım sayılı günler geçtiğinde onlar gibi olacağım.

Zaman zaman "Neden bu kadar asabiyiz?" diye düşünüyorum. Ve her seferinde kendi ayaklarımla bir sinir krizinin eşiğine kadar yürümüş oluyorum. Şimdiye kadar hep oradan geriye döndüm ama biliyorum ki bir gün bir yerimde aniden bir cıvata gevşeyecek ve hışımla o eşiği aşıvereceğim. Sonra gelsin sakinleştirici, yumuşatıcı, hamurlaştırıcı renk renk drajeler...

İnsanlar kıyamet kopacak ve hayat o anda sona erecek diye korkuyorlar ya güya, inanmayın! Aslında kaybedecekleri bir şeyleri yok pek! Ne kaybedebileceklerse zaten şimdiye kadar zaten kaybettiler. Yani kaybettik. Yıllar yıllar önce her şeyi değiştirecek yepyeni heyecanlar yaşamak için bindiğimiz o gürültülü dönme dolap, o kadar baş döndürücü bir hızla dönüp durdu ki, her şeyimizi kaybedinceye kadar bir daha ondan inemedik. Bütün bu bağırış çağırışların tek bir sebebi var; fena halde kısırlaşan bu döngüye biraz renk, biraz cümbüş katmak...

Bir kıyamet söylentisi daha boşa çıktı, ajanslar hayatın devam ettiğini söylüyor. Ticaretin dünya devleri gelecek stratejilerini yeni bir motivasyonla yeniden düzenlemeye başlamışlardır bile. Birazdan sokağa çıkacağım ve hayal kırıklığını saklamaya çalışan benimki gibi kararsız yüzlerle karşılaşacağım büyük ihtimalle. Büyük kıyamet kopmadı, her gün küçükleriyle boğuşup duracağız yine..."