|
Ayıplı kamu hizmetine alternatif sivil inisiyatif

İstanbul''un sarsıldığı gecenin öncesinde, yazımı yayına hazırlarken içim yanıyordu. Öyle ki yazımın sonunu getiremeyeceğimden korktum bir an. Acımın kaynağı, Türkiye''nin o gecenin sabahını yakalamaya hazırlanırken geçireceği dehşet verici coğrafya değişikliği değildi. Fakat yazımın konusu çok daha önemsiz olmayan bir depremi çağrıştırıyordu. Depremin olduğu günkü Yeni Şafak''ta bu köşeden acısını sizlerle paylaştığım bir dram, "Sayın Yetkililerimiz"in bu ülkenin insanlarını hiç müstehak olmadığı halde muhatap kıldığı bir ayıplı hizmetlerden birine işaret ediyordu. Sağlık hakkı konusunda yeşilkart masalının acı sonlu hikayelerinden biri bu satırlardan bir tevafuk eseri "Başımız Sağolsun!" başlığıyla tam depremin kasıp kavurduğu gün yayınlanmıştı deprem günü.

Yetkilileri harekete geçirmemize rağmen, geç kalınmış olması yüzünden yavrusunu yitiren yaşlı hanımın şu sözleri herşeyi özetliyordu;

"Hastanedekiler yeşilkartın pahalı ilacın parasını karşılamadığını söylüyorlar. En son oğluma açık olan yarasının kapatılması için yara örtüsü gerekti, al dediler... Para yok deyince, o zaman al hastanı götür ne yapabiliriz ki (!) dediler..."

Ülkemiz insanlarını kaderleriyle başbaşa bırakan yönetim sistemini, daha doğrusu sistemsizliğini anlatan bu sözlerin yer aldığı yazımın yanında haber olarak yer alan bir ifadeyi yorumsuz olarak tekrar veriyorum;

"Hakkınızı helal edin...

Sizi daha önce görseydik belki yetişebilirdik.

Belki bu sayede iki çocuk babasından, bir eş hayat arkadaşından, bir anne de evladından ayrılmazdı...

Doğum gibi, bu dünyadan göçmek de sonunda Hakk''ın takdirinde, ancak şu sözleri bütün mücadeleci tüketicilerin dikkatine sunuyorum:

''Allah''a dayan, saye sarıl, hikmete ram ol, varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.''

''Hakkını aramayan, haksızlıkların yaygınlaşmasına vesile olur''"

O gün içimi burkan sistemsizlik, aradan birkaç saat geçtikten sonra başka bir yangını yaşattı. Yeşilkart mağduru Köksal GEZER''in aramızdan ayrılışının ardından gelen deprem felaketi sonrasında yaşanan çaresizlikleri görmek "bir insan bir ülkedir" sözünü çınlattı beynimde.

Sadece 45 saniyede yıkılan yıkılmış, giden gitmişti. Ancak "Ülkenin asıl gerçeklerini, başörtüsü düşmanlığıyla örtenler düşünsün" demek de çare değildi... Sabah olduğunda yorgunluğumu unutarak beynime iki olayın çağrıştırdığı acı gerçekleri yüklenip, belki bir faydam olur diye en yakın belediyenin yolunu tuttum. İlgililere ulaştığımda bana faaliyetlerin tek elden yürümesi için tek bir kriz merkezi oluşturulduğu söylendi. İstanbul Valiliği''nin kriz merkezinde telefona çıkan yetkili benim yardım talebime ilgisiz kaldığında "herhalde herşey mükemmel gidiyor" diye düşündüm. Oysa depremin yaşandığı yerlerden yükselen feryatlar öyle demiyordu. İnsanlar enkazın altından yükselen çığlıkları sadece izlemek zorunda kalırken herzaman olduğu gibi "YETKİLİLER NEREDE?" diye haykırdı.

Şimdi insanlar acılarını unutmuş, yaşamak için gerçekten dost eller beklerken, şimdilerde sivil insiyatiflerle uğraşanlar, yine asıl olmaları gereken yerde değiller. Böyle giderse "YETKİLİLER NEREDE?" sorusu gündemden düşecek gibi görünmüyor.

Halkın oylarıyla, vergileriyle kaliteli yönetim hizmeti yükümlülüğü olan "yetkililer"in ne yeşilkartın örtemediği yarasıyla bu dünyadan göçen Köksal Gezer''in feryadını, ne göçüklerin altından yükselen acı çığlıkları, ne de "Benim vergimle gidip su geçiren çadır mı aldın, geri kalan parayı ne yaptın?" sorusunu duyacak mesafede olduklarını sanmıyorum.

Afetlerle değil, nimetlerle şuurlanıp tükenmeden tüketebileceğimiz günlere kavuşmak için sivil inisiyatif desteklenmeli.

Duydunuz mu?
Tüketiciler cep telefonu eyleminde

Sivil insiyatif, tüketicilerin iletişim özgürlüğüne vurulan cep telefonu darbesini protesto ediyor. Müstakil Tüketiciler Birliği''nden yapılan açıklamaya göre 29 Ağustos Çarşamba günü yani yarın bir dizi eylemle konusu haberleşme olan kamu hizmetindeki bu ayıba "dur" denilecek. Müstakil Tüketiciler Birliği Başkanı Avukat Bülent Deniz''in Dernek Gönüllüsü tüketiciler adına yaptığı açıklamada; bayram kutlamalarında yaşanan bildik sorunun, 17 Ağustos depremiyle daha vahim boyutlarda tekrarlandığı, cep telefonlarının günlerce çalışmadığı hatırlatıldı ve tüketicilere şöyle denildi: "Bu ayıplı hizmete dur demek ve bilinçli tüketici olarak hakkımızı aramak için 29 Eylül 1999 Çarşamba günü İstanbul İl Tüketici Sorunları Hakem Heyeti''ne, bir dilekçeyle başvurarak fatura karşılığı ödediğimiz sabit ücretin iadesi ve sembolik olarak manevi tazminat talebimizi ileteceğiz. Bu yasal girişimin yanısıra, GSM şebekelerinin yetersizliğini bir kez daha kamuoyuna duyurmak ve tüketicilerin hakları konusundaki duyarlılığını ilgili şirketlere iletmek için aynı gün saat 11:00''de ''Mutlaka Arayın'' başlıklı telemitingi gerçekleştireceğiz."


25 yıl önce
Ayıplı kamu hizmetine alternatif sivil inisiyatif
Kara dinlilerle milletin savaşı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir