Beklenen Nevruz geldi, İslam öncesi çağlardan bugüne az çok değişime uğrayarak gelen bu gün ve yapılan kutlamaların dinî ve kültürel değerlendirmesi bu yazının konusu değil, menşei ve anlamı ne olursa olsun değiştirilemez bir vakıa olan bu günün ve kutlamaların tarihi ve milli amacı dışında nelere alet edildiği önem arzetmektedir. Geçmiş yıllarda Nevruz, milletini ve memleketini sevenler için bir kâbus günü, bir sancı sebebi idi. Bu yılın Nevruz’u ise barışa ve kardeşliğe açılan bir yolun başı, uğurlu bir günün başlangıcı; manzarası ve kokusu ile insanları mesteden kır çiçelerinin barış ve kardeşlik şenliğine renk verdiği müstesna bir bahar oluyor (inşallah).
Siyaset arenasına baktığımızda içimiz kararıyor; okumuş yazmış, millet ve memleket edebiyatı yapan bir kısım siyasetçilerin barışa ve kardeşliğe karşı çıkışlarını hayretler içinde izliyoruz. Gözü kör olası ikbal için, koltuk için, menfaat için, din haline gelmiş kin için, Türkiye düşmanlığı için… ne için olursa olsun bu kutlu gidişe dur demek büyük hainliktir.
İyi niyetlilerin veya böyle görünenlerin ileri sürdükleri asılsız ve delilsiz iddialar (ülkenin bölünmesi, millete ihanet, vatanın satılması, al gülüm ver gülüm pazarlıkları…) gerçekleşmediği, abartılarak propaganda aracı kılınan kehanetler fos çıktığı halde hala bunlara sarılmak da bir başka garabet.
Bir muhalefet düşünün, daha önce de yeri değiştirilmiş olan bir türbenin, zaruret sebebiyle, kimsenin burnu kanamadan bir daha yerinin değiştirmesini ülkeye ihanet sayıyor, niçin savaşmadınız, niçin ülkeyi sonu gelmez maceralara sürüklemediniz diye iktidara çatıyor, halkı galeyana getirmeye (belki de yalnızca oy çalmaya) çalışıyorlar. PKK ile niçin savaşa devam etmiyorsunuz, niçin kan akmıyor, tabutlar sıralanmıyor, ülke tükenmeye devam etmiyor diye kara yaslara bürünüyorlar.
Türkiye’nin uyanıp kendine gelmesi, iri devletlerin vesayetinden kurtularak gerçek manada bağımsız bir ülke olması yolunda adımlar atmaya başlaması elbette Türkiye düşmanlarının hoşuna gitmeyecek ve bu kutlu gidişe dur demek için ellerinden geleni yapacaklardır. Bu onların ulusal görevleri olabilir de, bizdeki işbirlikçi hainlere ne demeli!
Bugün ülkemizin geleceği için önemli bir adımın daha atıldığı bir güzel gün olarak hatırlanacak ve inşallah “barış ve kardeşlik” lafta kalmayacak, zihinlere, gönüllere ve siyasete oturacaktır.