|
Türkiye"nin neoconları bu savaşın neresinde?

Son on yılda Türkiye"ye kaç tane dış müdahale oldu? İçerideki politik tavır, entelektüel öfke, belli sermaye gruplarının eski Türkiye adına sürdürdüğü direnç, hangi denklemin alt unsurlarıydı?

Şimdilerde son örneğini atlatmaya çalıştığımız, İsrail aşırı sağının da desteklediği, Hristiyan muhafazakarlarla (neocon) Müslüman muhafazakarlar arasındaki ortaklık nasıl bir projenin uzantısıydı? Eski Türkiye"nin sırtını ABD"de bilmem nereye dayamış yazar tipleriyle neoliberal şımarık aydın tipi üzerinden servis edilen son oyun, yaşadığımız coğrafyadaki fay hareketliliğinin neresinde yer alıyordu?

Etrafınıza birazcık göz atın. Doğu-Batı mücadelesinin nasıl keskinleştiğini görün. Ortadoğu-Kuzey Afrika"daki paylaşım/güç mücadelesinin hızla Kuzey kuşağına kaydığını, Asya ile Batılı güçler arasındaki rekabetin cephe savaşına dönüştüğünü, ülkelerin kaderlerini birebir ilgilendiren bu pozisyon değişikliklerinin yeterince anlaşılamadığını, Türkiye"nin tüm bu mücadelelerin merkezinde yer aldığını, Türkiye"nin duruşunun veya tercihinin bu mücadelede etkili bir kart olarak öne çıktığını göreceksiniz.

HALEP"TEN KIRIM"A

Bu anlamda Suriye bir cephe savaşıdır. Asla Suriye içi bir mesele olmakla sınırlı değildir. Ukrayna bir cephe savaşıdır. Asla Ukrayna halkının tercihleriyle sınırlı bir mücadele değildir. Halep ne kadar merkez ise Kırım da o kadar merkezi bir role sahiptir. Türkiye"nin etrafı Doğu-Batı güç mücadelesinin ön cepheleriyle sarılmıştır.

Türkiye"deki entelektüel akıl, bütün bunları tartışmaktan çok uzak, hala elli yıllık ezberlere mahkumdur. Siyasi akıl, entelektüel akıldan çok daha ileridir. Kamuoyu basireti ise hepsinden daha ötedir ve dünyada, yakın coğrafyada nelerin döndüğünü çok daha iyi analiz edip tavır koyabilmektedir.

Gözlerimizi kör eden bir krizler sarmalı iç politik hesaplardan kaynaklanmıyor. Birileri Türkiye"yi denklem dışına itmeye çalışıyor. Suriye"deki sınır savaşının da Karadeniz"in kuzeyindeki sınır savaşının da uzağında tutmak, son on yıldaki güçlü duruşunu ve söylemini sıfırlamak istiyor. Gezi olaylarından sonra Cemaat-hükümet çatışması olarak tanık olduğumuz krizin sebebi de budur. Maalesef, bu coğrafyada yerli bir duruşun, uzun bir yürüyüşün, onurlu bir yükselişin önünü kesmek istiyorlar. Bütün bu mücadele, içerideki sancının sebebi budur.

Gariptir, Doğu-Batı çatışması hızla yayılırken iki cephenin de Türkiye konusundaki tavrı benzeşmektedir. İki cephe de Türkiye"nin bir aktör olarak öne çıkmasından rahatsızlık duymaktadır.

Rusya nasıl Türkiye"nin Suriye"deki etkisinden rahatsızsa, İran nasıl Türkiye"yi Suriye"den ve bölgeden çıkarmanın hayallerini kuruyorsa Batı bloku da Türkiye"nin yakın çevresinde nüfuz alanını genişletmesinden rahatsızlık duymaktadır. Üçüncü Havaalanı ve Büyük Kanal Projesi gibi küresel ölçekli projelerden huzursuz olmaktadır. İki taraf da Türkiye"nin içerideki etnik çatışmaları durdurmasını sabote etmeye çalışmaktadır.

Ukrayna"dan Gürcistan"a kadar olan coğrafya belki gelecekte krizler coğrafyası olacaktır. Tıpkı Ortadoğu gibi. Türkiye-İran sınırı ile Suriye-Irak sınırı da krizler cephesi olacaktır. Çünkü bu bölgeler güçler çatışmasının fay hatlarıdır ve sürekli sarsıntılar yaşayacaklardır.

Türkiye üzerine tezler üretmesi gerekenlerin, Türkiye"nin önünü açması gerekenlerin bu kapışmada başkalarının safında yer alarak Türkiye"nin önünü kesmeye çalışması, içerideki böyle bir rol üslenmesi affedilebilir, unutulabilir bir şey değildir.

Önceden ABD safında liberallerimiz, Avrupa safında ulusalcılarımız vardı. Şimdi bunlara ABD-Avrupa cephesine yamanmış, Türkiye"de onların ön cephesi gibi mücadele veren neoconlarımız, muhafazakarlarımız var.

TÜRKİYE"NİN NEOCONU YENİ MUHAFAZAKARLAR

30 Mart seçimleri öncesi maalesef CHP de MHP de bu konumlanmayı ve bunun ne anlama geldiğini yeterince kavrayamadı. Tezgahı farkedemedi ve söz konusu ittifakın önlerine koyduğu yol haritasına teslim olma kolaycılığına kaçtı.

Oysa yüz yıl sonra Türkiye için bir seferberlik mücadelesi başlamıştı. Birileri Birinci Dünya Savaşı"ndan bu yana devam eden tezgahın bozulmasını ve Türkiye"nin ayağa kalkmasını istemiyor, onu tekrar yönetilebilir alana çekiyordu.

Şunu gördük ki, karşı cephede yer almanın sağcısı, solcusu, liberali olmazmış. Muhafazakarı da olmazmış. Bu güç savaşı siyasal tezlerden, inançlardan etkilenmezmiş ve sadece güce ve çıkara ayarlıymış. Tarih, gelenek ve gelecek perspektiflerine sahip çıkamayanlar bu güce teslim oluyorlarmış.

Anadolu insanı bu sefer teslim olmadı. Tarihe, geleneğe ve geleceğe ayarladı kendini. Türkiye"nin Doğu-Batı güç savaşlarına kurban edilmesine karşı çıktı. Ukrayna senaryosunu deşifre etti. Yüz yıllık uykudan uyanmanın coşkusuna sahip çıktı.

Siz siz olun, coğrafya üzerindeki güç çatışmalarının Türkiye içindeki etkilerinden uzak durun. Türkiye"nin yanında, büyük uyanışın yanında durun. Bu çatışmaların içerideki yansımalarına bakın ve tercihlerini bu merkezlerden yana kullananların hiçbir kutsalı olmadığını, bir Türkiye tasavvuru olmadığını görün.

Siz siz olun, bu müthiş kapışmada yeni ortak olarak öne çıkan Türkiye"nin bazı muhafazakar çevrelerinin, yeni neoconlarının yanında yer almayın. Şunu bilin ki; bu ülkenin ezici çoğunluğu Osmanlı-Selçuklu geleneğinin de verdiği birikimle 21. yüzyıl dünyasının şekillenmesinde merkez güç olma yolunda yürümeyi tercih edecektir.

Başkalarının tetikçisi olma yerine Anadolu insanının basiretiyle harekete geçin. Asla pes etmeyin!

10 yıl önce
Türkiye"nin neoconları bu savaşın neresinde?
Ekonomik kalkınmada nitelikli işgücünün rolü
Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin kamu personeline yansıması (2)
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…(3)
Devletsizlik ve ulussuzluk
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 28 Şubat