|
‘Hayır’ın araçları: Dışarıda korku ve tehdit, içeride yalanlarla çocuklar
Avrupa 'Hayır' kampanyasına devam ediyor. Erdoğan alerjisinin Türkçe'yi söktürdüğü medya organlarına en son Alman
Bild gazetesi
eklendi.
“Atatürk olsaydı hayır derdi”
başlığıyla Türk vatandaşı okuyucularını etkilemek için referandumda neden 'hayır' denmesi gerektiğini haber yapmış, görüş bildirenlerden biri de Essen Üniversitesi'nden Burak Çopur adlı bir Türk. Çopur, “Atatürk yaşasaydı hayır derdi, çünkü o otoriterdi, fakat totaliter değildi,” demiş; Bild de zincirleme mantık hatalarıyla dolu bu saçma argümanı başlığa taşımış. A
lmanya'da yaklaşık 1.5 milyon Türk seçmen var ve son seçimlerde yüzde %60'ı A
K
Parti'ye oy vermiş. Avrupa genelinde yaklaşık 3 milyon seçmen var ve bu sayı referandumda belirleyici olabilecek ağırlıkta.
Avrupa ülkelerinin açıktan 'Hayır' kampanyalarını, adeta panik halinde yürütme nedenlerinden biri de bu. İyi bari, elleri ayakları birbirine karışıp son Nazi tartışmalarından etkilenerek “Hitler yaşasaydı hayır derdi” başlığı atmamışlar.


Bunu yapmasalar da Hitler'in ruhu Avrupa'da dolaşmayı sürdürüyor. Geçenlerde

“Erdoğan'ın diktatörlüğüne HAYIR oyu kullanın”

manşetiyle çıkan Blick gazetesinin ülkesi İsviçre'de hafta sonu yapılan bir toplantı dikkati çekti. İsviçre Parlamentosu önünde 'Hayır' kampanyası için toplanan ve PKK, DHKP-C bayraklarıyla bezeli grubun ortasında, bir pankartta Cumhurbaşkanı'nın şakağına doğrultulmuş bir silah ve altında “Kill Erdoğan-Erdoğan'ı öldürün” yazısı vardı. Blick gazetesi 'Hayır' çağrısı yaparken İsviçre'nin 'dünyanın en özgür ülkesi' olduğunu iddia ediyordu. Atatürk yaşasaydı herhalde İsviçre'nin göbeğindeki bu görüntünün özgürlükle alakası olmadığını, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'na yönelik bu tehdidin ne anlama geldiğini bilirdi.



AP Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Elmar Brok da Avrupa'daki Türkleri 'Hayır' demeye çağırırken “

'Evet' çıkarsa Türkiye'nin AB'ye üye olamayacağını”

söyleyenler kervanına katıldı. Sanırsınız mevcut sistemle Türkiye'nin AB sürecini harika yürütmüşler de şimdi su koyveriyorlar. Bu tür tehditlere cevabı Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta sonu verdi ve

“16 Nisan'dan sonra AB için de bir referandum yapabiliriz,”

dedi. Yani bugüne kadar bürokratik vesayetin her tehdidine karşı sandığı gösteren ve açmazları millete sorarak çözmeyi seçen Erdoğan, AB ile yaşanan krizi de gerekirse milletin vereceği karara göre çözeceğini gösterdi. Demokrasi dediğiniz de bu değil miydi?



Batı cephesinde durum bu: 'Hayır' kampanyası korku, tehdit ve şantaj üzerinden yürütülüyor. Türkiye'de ise reklamlarda çocuklar kullanılıyor; kuyruklu yalanlar birbirini takip ediyor.



Anlaşılan

CHP'ye göre 18 yaşını dolduran bir genç milletvekili olamaz ama ilkokul çağındaki çocuklar reklam filmlerinde oynatılıp, yüzleri posterlere basılıp siyasi kampanyalara alet edilebilir.

Adeta bir siyaset kalkanı yapılan reklam çocuklarına mı daha çok üzülsek, yoksa onları her an her dakika görüp etkilenen, kafası karıştırılan diğer çocuklara mı?



Çocukları cepheye koyunca arkalarına geçip kurusıkı sallamak daha kolay oluyor herhalde ki, CHP'nin kampanyasına sığdırdığı yalan sayısı da gitgide artıyor.



“Cumhurbaşkanı yeni sistemde bir gecede ülkeyi satabilir.”



“Muhtarların ömrü de kararnameye bağlı...”



“Cumhurbaşkanı isterse 100 yardımcı atayabilir.”



“Bakanlar kurulunu kaldırabilir. Bakanların olup olmayacağına Cumhurbaşkanı karar verir.”



“Bir kararname ile bizi içeri alabilirler.”



“Tek bir kişiye Meclis'i feshetme yetkisi veriliyor.”



“Bu değişiklik geçerse, bir kişiyi ikna ederseniz en geç 24 saat içinde Türkiye Cumhuriyeti'ni ele geçirirsiniz.”



“18 yaşında milletvekili olacaklar, sonra da 2 yılda emekli olacaklar.”



Bunlar sadece CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Anayasa değişikliği ile ilgili sarf ettiği absürt laflar.

Milletvekillerinden daha doğrusu siyasi partilerden alınarak milletin kendisine devredilen yetkileri çarpıtmak suretiyle korktuğunun yeni sistem değil, milletin vereceği kararlar olduğunu saklayan Kılıçdaroğlu'nın aslında durmak bilmeden, süreklilik içerisinde, yorulmadan yaptığı garip bir şey var

: Kamuoyu önünde yalan yanlış bir şey söylüyor, o düzeltiliyor, ardından önceki rezalet hiç yaşanmamış gibi yeniden benzeri bir yalana imza atıyor, o da düzeltiliyor, ardından bunu tekrar yapıyor. Ve bu işi öyle bir yüz ifadesiyle yapıyor ki sanırsınız sonsuza kadar bu döngüyü devam ettirebilir.



Belki de, “

Düşünün yeni modeli kurduk. Halk seçti Cumhurbaşkanını, Başbakan da başkası oldu. Cumhurbaşkanı başka partinin genel başkanı, Başbakan da başka bir partinin genel başkanı. Asıl kavga o zaman çıkacak,”

diyerek sıradan bir gaftan da öte, sistem değişikliğinin esaslarını anlamadığını ortaya koyan birinden fazlasını beklemek yanlış. Ana muhalefet partisi lideri olmuş, ancak sistem değişikliğinin mevcut düzende kuvvetler ayrılığı ilkesine tezat oluşturan bir şekilde, parçalanmış halde olan yürütme yetkisini bir yerde toplamaya yönelik olduğunu kavrayamamış.



Alıştığımız için gaflarına, hatalarına, yalanlarına reaksiyon göstermeye bile üşendiğimiz CHP lideri geçtiğimiz gece katıldığı bir televizyon yayınında da gördüğümüz üzere, sadece bir dakika içinde fikir değiştiren bir kişi:

Önce Avrupa'nın 'Hayır' diyor gibi görünse de aslında 'Evet'e destek verdiğini söylüyor. Peşi sıra kurduğu cümlede Venedik Komisyonu'nun raporu bu değişiklik ülkeyi totaliter düzene götürür diyor.

Ve bunun gibi kendi içinde çelişki barındıran açıklamaları ardı ardına yapabiliyor.



İronik olansa, bu kez kampanyasını Erdoğan'ın şahsı üzerinden değil de sistemi tartışarak yapma kararı alan, Cumhurbaşkanı'na değil de sistem değişikliğinin kendisine karşı olduğunu iddia eden CHP liderinin,

“2019'da Cumhurbaşkanı adayı olur musunuz?”

sorusuna,

“Koşullara bağlı. Partimiz karar verir,”

diye cevap vermesi. Yeni sistem hani o kadar tehlikeliydi, ülkeyi o kadar felakete sürüklüyordu, hani 'tek adam' düzeni getiriyordu? Kılıçdaroğlu'nun da yeni bir gafla ifade ettiği gibi, kendisi partisi aday gösterirse aday olabilir, orası kesin; ama millet onu Cumhurbaşkanı seçer mi işte orası imkansıza yakın.


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Avrupa
#CHP
#AB
7 yıl önce
‘Hayır’ın araçları: Dışarıda korku ve tehdit, içeride yalanlarla çocuklar
Akitte şartlar, kartla alım satım, katılım bankaları
Azdırılan para piyasasına çare
Haccın metafiziği
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?