1984'de YÖK aldığı kararla Türban'ı modern ilan etti. 'Modern Türban' nasıl oldu da istenmeyen olarak tartışılmaya başlandı?
Örtünme Türkiye'de gizli ya da açık olarak sürekli Türkiye gündeminde olmuştur. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi ile eşinin başörtüsü bağlamında önümüzdeki dönemde de çokça tartışacağız anlaşılan.
Burada ilginç olan nokta şudur. Osmanlı'nın modernleşme çabalarında, modern Türkiye'nin kurulması sürecinde, 1980 sonrasında İslami görünürlüğün kendini kamusallaştırmasında da “kadının görünürlüğü” tartışmanın merkezinde olmuştur.
Burada yapacağım ilk tespit kadının bu tartışma içinde siyasal değil, kültürel bir figür olarak ele alındığı, ikinci tespit ise bütün bu süreçte kadının özne değil nesne olduğudur. Yani bütün süreçte “kadın” tartışılmış, tanımlanmış, üzerinde iktidar kurumsallaştırılmıştır.
Örtünme tartışmasının içinden çıkılmaz hale getiren 1980 sonrasında, örtünmenin dinsel/kültürel/sosyolojik boyutlarına hukuki boyutun eklenmesi olmuştur. Konunun bugünkü tartışma dilinde başörtüsü/türban ayrımına uğraması da yine bu dönemde yapılan yasal düzenleme ile olmuştur.
1980 darbesinden sonra kurulan Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) 20 Aralık 1982'de yayınladığı Kılık Kıyafet Yönetmeliği (KKY) daha önce Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan “... kamu personelinin Atatürk devrim ve ilkelerine uygun, aşırıya kaçmayacak şekilde sade bir kılık-kıyafetle ve kadınların başı açık çalışmaları” maddesini de içermiştir.
Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile uygulamalar daha da sıklaştırılmış, sorun büyümeye başlamıştır. Okulların kapısında polis ve okul görevlileri öğrencileri okul girişinde denetlemiş, genelgeye uymayanlar kapıdan geri çevrilmiştir.
Dönemin Başbakan'ı Özal'ın YÖK Başkanı İhsan Doğramcı ile görüşüp, ilgili yönetmeliğin daha esnek uygulanması yönündeki talebi üzerine, YÖK, 10 Mayıs 1984 ve 84.35.527 sayılı kararıyla; “... yüksek öğrenim kurumlarında öğrenim gören kız öğrencilerin başlarının açık olması esası yer almış olmasına rağmen, bazı yüksek öğrenim kurumlarında sayıları az da olsa bazı kız öğrencilerin müessese içinde başörtüsü kullandıkları konusu üzerinde durularak bu durumun etkin surette önlenmesi gerektiği; ancak modern bir şekilde “türban” kullanılabileceği görüşü çoğunlukla benimsendi.” örtünme konusunda önemli bir noktaya gelmiş olduk.
Bu kararın önemi başlarını örtmesini “başörtüsü” ve “türban” şeklinde bir ayrım yapmasıdır. YÖK, bu kararla “Türban”ı modern olarak tanımlamış ve tercih etmiştir. “Başörtüsü” geleneksel kabul edilerek tercih edilmeyen olmuştur. Ancak örtünme şekli bakımından bir tanım yapılmamıştır. Örtü nasıl örtülürse başörtüsü, nasıl örtülürse türban olur muğlaktır.
1984 yılında YÖK'ün türbanın serbest bırakılması kararı birçok üniversitede farklı algılanmış ve uygulanmıştır. Bu süreçte gelen baskılar üzerine YÖK 24 Aralık 1986'da aldığı bir kararla; “Yükseköğrenim kurumlarında öğrenim gören kız öğrencilerin başlarının açık olması esas olmakla beraber, kurum içinde modern bir şekilde türban kullanabilecekleri görüşü, YÖK tarafından 10 Mayıs 1984 tarihli toplantıda benimsenmiş ve durum rektörlüklere bir genelge ile bildirilmişti. ...
Türban ile ilgili görüşümüzün yanlış yorumlara yol açtığı, özellikle son aylarda kız öğrencilerin, yöneticilere karşı başlarını tamamen kapatan örtünün 'türban' olduğu yolunda ısrarlı iddialarda bulundukları ve böylece modern ve batılı anlamdaki 'türbanın' dahi suistimal edilmekte olduğu tespit edilmiştir.
Öte yandan, kız öğrencilerin başlarını örttükleri örtüleri aynı renk ve biçimde olması, bu kıyafetin bazı ideolojik akımların simgesi olabileceği izlenimini uyandırmaktadır.
... modern bir şekilde türban kullanmaya izin veren 10 Mayıs 1984 tarih ve 84.35.527 sayılı kararımız yürürlükten kaldırılmış ve Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nin 7. maddesine aşağıdaki hüküm eklenmiştir:
h. Yükseköğretim kurumlarının dershane, labaratuar, klinik, poliklinik ve koridorlarda çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak, (yasaktır)...” denerek Türban yasaklanmıştır. Kararda, Türbanın sadece başı değil boynu da örttüğü, benzer renk ve biçimler de kullanılarak, serbestliğin suiistimal edildiği, ideolojikleştirildiği ifade edilmiştir. Öne sürülen bütün gerekçeler kanıta değil, olasılıklara dayanmaktadır.
Bu tarihte modern olarak tanımlanan ve izin verilen türban çok geçmeden tam tersi yönde anlamlandırılacak ve siyasal işlevi olan bir simgeye dönüştürülecektir. Buna göre türbanı kullananlar da, siyasal hedefleri olan “türbanlılara” dönüşecektir. Türbanın istenmeyen olarak tanımlanması, başörtüsünü geleneksel kadın örtüsüne dönüşecek ve masum hale getirilecektir.
Bu kısa tarihçe açık biçimde örtünmenin salt şekil ve görünürlük bağlamında tartıştığını göstermektedir. Yasaklar, yasal düzenlemeler sürekli olarak örtünmenin şekli bağlamında ele almakta ve tartışmaktadır. Bu da modernleşmenin yukarıdan aşağıya görünürlük üzerinden uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Evet ülkede başları örtülü genç kızlar, kadınlar var. Bu insanları, okulları, işyerlerini kaparak yok edemeyiz. Hele evsahibi oldukları alanlarda onları yok sayarak, erkek erkeğe resim vererek hiç değil. En azından adab-ı muhaşeret kuralları açısından.






