
İsrail’in, Lübnan’da Hizbullah üyelerinin haberleşmek için kullandıkları çağrı cihazları ve telsizlerin içine koyduğu bombaları aynı anda patlatması “devlet terörü”nde yeni eşik oldu. Önceki gün ülkenin çeşitli şehirlerinde 12 kişinin öldüğü 3 binden fazla kişinin yaralandığı saldırılar genelde “siber atak ve istihbarat başarısı” olarak yorumlansa da aslında evde, parkta ve trafikte patlayan binlerce bombayla savaş suçu sayılacak yeni kitle imha silahı denenmiş oldu.
Lübnan’da Hizbullah mensuplarının haberleşme amacıyla kullandığı çağrı cihazları dün eş zamanlı patlatılmış, 3 binden fazla insan yaralanmış ve 12 kişi yaşamını yitirmişti. Hedef gözetmeksizin yapılan saldırının arkasında İsrail olduğuna kesin gözüyle bakılırken, yüzlerce sivilin parkta, trafikte, alışverişte veya evinde patlama sonucu yaralaması, “Uluslararası hukuk, insancıl hukuk ve tüm savaş kaidelerini ayaklar altına alan terör devleti bir sonraki saldırısını kimyasal silahla mı gerçekleştirecek” sorusunu gündeme getirdi. İsrail ve Batı medyasının “istihbarat başarısı” olarak lanse ettiği olayın bir kitle imha girişimi olması, terör devletinin aktif çatışma bölgesi dışında sivilleri hedef alarak küresel bir tehdide dönüşmesi ve uluslararası mercîlerin tepki vermek yerine üç maymunu oynaması ise endişe verici bir diğer husus. Saldırının planlaması ve hayata geçirilmesine ilişkin sır perdesi ise henüz aralanmış değil.
BİLANÇO AĞIRLAŞIYOR
Lübnan Sağlık Bakanlığı saldırıda hayatını kaybedenlerin 12’ye yükseldiğini açıkladı. Hayatını kaybedenler arasında 8 ve 11 yaşındaki 2 çocuğun da bulunduğu bildirilen açıklamada, kan bankalarına 3 saat içinde 2 binden fazla kan bağışı yapıldığı bildirildi. Güneyde 450, Bekaa’da 150, Beyrut’ta bin 800 olmak üzere en az 2 bin 750 kişinin yaralandığı açıklanırken çoğu göz ve yüz ameliyatı olmak üzere 460 ameliyat gerçekleştirildiği bildirildi. El-Hadath televizyonunun haberine göre 500 kişi de görme yetisini kaybetti.
CİHAZLARIN İÇİNE PATLAYICI KONULDU
New York Times’a operasyon hakkında bilgi veren diğer yetkililere göre, İsrail saldırıyı Lübnan'a ithal edilen Tayvan yapımı çağrı cihazlarının içine patlayıcı madde gizleyerek gerçekleştirdi. Yetkililerden bazılarına göre, Hizbullah'ın Tayvan'daki Gold Apollo'dan sipariş ettiği çağrı cihazları Lübnan'a ulaşmadan önce bozulmuştu. Bu yüzden sevkiyata üç Gold Apollo modeli daha dahildi ve bu işlem sırasında saldırıya hazırlık yapıldı. Patlayıcıların üretim aşamasında değil, sevkiyat sürecinde yerleştirilme olasılığı ise yüksek.
5 BİN CİHAZ TUZAKLANDI
Eski Lübnan Ordusu Generali Münir Şehade, Hizbullah'ın beş ay önce 5 bin çağrı cihazı ithal ettiğini ve "örgüt teslim almadan önce cihazların tuzaklandığının neredeyse kesin hale geldiğini" belirtti. Uzmanlar, her çağrı cihazındaki pilin yanına 30-40 gram 'PETN' tipi patlayıcı madde yerleştirildiğini söyledi. Ayrıca, patlayıcıları patlatmak için uzaktan tetiklenebilen bir düzenek de yerleştirilmişti. Cihazlar patlamadan önce Hizbullah liderliğinden bir mesajın paylaşıldığı görünümüyle birkaç saniye boyunca bip sesi çıkardığı ve düzeneğin de böylece harekete geçmesini sağladı.
TAYVAN’DAN LÜBNAN’A SEVKİYAT YAPILMADI
Patlatılan çağrı cihazlarının görüntülerinden cihazların markasının Gold Apollo olduğu tespit edilmişti. Gold Apollo'nun kurucusu ve başkanı Hsu Ching-kuang, "Ürün bize ait değildi. Sadece üzerinde bizim markamız vardı. Üç yıldır iş birliği yaptığımız Avrupa'da bir acentemiz var, onlar bizim tüm ürünlerimizin lisansına sahip" açıklamasında bulundu. Tayvan Ekonomi İşleri Bakanlığı Çarşamba günü Gold Apollo'nun 2022'den Ağustos 2024'e kadar 260 bin çağrı cihazı ihraç ettiğini, bunun başlıca Avrupa ve Amerika pazarlarına yapıldığını açıkladı. Bu ürünlerle ilgili herhangi bir patlama raporunun olmadığını ifade eden bakanlık, Lübnan'a ihraç edilen herhangi bir cihaz olmadığını dile getirdi.
OKLAR MACARİSTAN'DAKİ 'PARAVAN' ŞİRKETİ GÖSTERİYOR
Hizbullah'ın kullandığı AR-924 modelinin Macaristan firması BAC şirketi tarafından Gold Apollo'nun verdiği lisans ile üretildiği ve satıldığı kaydedildi. Gold Apollo'nun yaptığı açıklamaya göre kendilerinden lisans alarak üretim yapan bir Macaristan firması. Firmanın tam adı BAC Consulting KFT. CEO'su ise Cristiana Barsony-Arcidiacono. London School of Economics'de siyaset bilimi okuyan Barsony-Arcidiacono’nun çağrı cihazı üreten bir şirketi yönetmesi de, “İstihbarat ajansları ile ortaklaşa mı çalışıyordu” sorusunu gündeme getirdi. NBC News’a konuşan Barsony-Arcidiacono şirketinin Gold Apollo ile çalıştığını doğruladı. "Çağrı cihazlarını ben yapmıyorum” diyen kadın, “Ben sadece aracıyım” sözleriyle kendini savundu.
Şirketin faaliyet azlığı dikkat çekerken 'paravan' olabileceği iddiaları mevcut. Zira bir çalışanı gözüken şirket, 2022 yılında kurulmuş ve 2023 yılı kârı 50 bin doların altında. İşlem hacmi ise 500 bin dolar. Şirketin merkez binası ise küçük bir apartman dairesi. Şirketin sitesine bakıldığında Avrupa Komisyonu (European Commission), UNESCO, CNRS (Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi) ve IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı)'nın logolarının bulunduğu görüldü. Yine aynı sitede Gana ve Libya'da da çeşitli uluslararası ortaklarla çalıştıkları ifade edildi. Macar Hükümet Sözcüsü Zoltan Kovacs da firmanın Macaristan’da herhangi bir üretimi ya da tesisinin bulunmadığını, bir aracı firma olduğunu kaydetti. BAC Consulting'in merkezinin bulunduğu apartmanda yaklaşık 20 yıldır kiracı olarak yaşadığını belirten bir Macar vatandaşı, alt katlarında bulunan ofiste birden fazla firmanın bulunduğunu ve bugüne kadar yalnız bir kadın çalışanı gördüklerini söyledi. Macar vatandaş, burada çalışan kadının gelen postalarla ilgilendiğini, üretim ya da faaliyet yapıldığına rastlamadığını ifade etti.
NASRALLAH’IN TALİMATIYLA ALINDI
Cep telefonu görüşmeleri kolayca hacklenebileceği ve izlenebileceği için Hizbullah, eski tip iletişim metodu kullanıyordu. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, şubat ayında üyelerini cep telefonu taşımamaları konusunda uyarmıştı. Nasrallah'ın çağrı cihazlarına sızmanın daha zor olacağı için grubun iletişimini bu cihazlar üzerinden yapılması talimatını verdiği belirtiliyordu. Reuters haber ajansı, Haziran ayında Hizbullah hareketinin çağrı cihazları üzerinden iletişim kurduğunu ortaya çıkarmıştı.
DÜN DE TELSİZLER PATLADI: 14 ÖLÜ 450 YARALI
Hizbullah'ın iletişim cihazlarına dün yeni bir saldırı düzenlendi. Hizbullahça kullanılan iletişim cihazları ülkenin güneyinde ve Beyrut'un güney banliyölerinde bir kez daha patladı. Duyulan patlamalardan biri, önceki gün ülke genelinde binlerce çağrı cihazının patlatılması sonucu ölen Mehdi Ammar’ın (Hizbullah milletvekili Ali Ammar’ın oğlu) ve diğer ölenlerin yer aldığı cenaze töreninde gerçekleşti. Üst düzey bir güvenlik kaynağı patlamaların ilk saldırıya benzer şekilde küçük çaplı olduğunu ve güvenlik birimlerinin konuyu daha detaylı araştıracağını söyledi. Telsizlerin Hizbullah tarafından beş ay önce, çağrı cihazları ile aynı zamanda satın alındığı belirtildi. Saldırıda 14 kişi öldü 450'den fazla kişi yaralandı.
İşte patlayan çağrı cihazı
Söz konusu patlatılan AR-924 çağrı cihazı, "RX" olarak bilinen ve yalnızca alıcı özelliği bulunan bir ürün. Çalıştıkları bir frekans aralığında bir merkezden veya bir "TX" özellikli 'gönderici' nitelikli bir cihazdan gelen çağrıyı yazılı mesaj olarak gösterme özelliğine sahip. 100 karaktere kadar kısa mesaj alabilen cihaz, tek bir dolu batarya ile 85 gün dayanıyor. Cihazların sadece radyo frekansıyla iletişim kurduğu öğrenildi.
Saldırıyı önceye mi aldı?
Üç ABD'li yetkilinin Amerika merkezli haber sitesi Axios'a verdiği bilgiye göre, saldırı planlanan süreçten daha erken hayata geçirildi. Habere göre İsrail, çağrı cihazı saldırısını topyekûn bir savaşta Hizbullah’a büyük bir darbe olarak planlıyordu. Ancak işgalci güç, saldırıdan birkaç gün önce cihaz içindeki tuzakların keşfedilmiş olabileceğinden endişelendi planlanan takvimden önce hareket etti.
Belçika: Büyük terör saldırısı
Belçika Başbakan Yardımcısı Petra De Sutter, Lübnan'da çağrı cihazlarının patlatılmasıyla düzenlenen saldırıları şiddetle kınadı. Sessiz kalmanın bir seçenek olmadığını, dökülen kanın son bulması gerektiğini belirten De Sutter, uluslararası soruşturma çağrısı yaptı. Belçikalı Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Marc Botenga da AB hükümetlerini, saldırıyı "bir terör saldırısı" olarak niteleyip kınamaya çağırmıştı.

Teknolojiyi katliam için kullanıyor
Terör devleti İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında kurulduğu günden bu yana başta Filistinli kurumlar ya da kişiler olmak üzere, kendisine engel olarak gördüğü birçok devlete karşı kanlı istihbarat operasyonları gerçekleştirdiği biliniyor. İşgalci gücün son dönemde siber saldırı ve sinyal istihbaratı yöntemleriyle suikast gerçekleştirdiği görülüyor. İşgalci güç 1996 yılında Hamas'ın üst düzey isimlerinden Yahya Ayyash'ı, içine bomba yerleştirdiği bir cep telefonunu uzaktan tetiklemesiyle şehit etmişti. Yine 2012'de İsrail ve ABD ortak operasyonuyla üretilen Stuxnet adlı yazılım ile İran'ın nükleer programına sabotaj düzenlendi. 7 Aralık 2012'de İran'ın nükleer programının kurucusu olduğu bilinen Muhsin Fahrizade, Tahran'da uydudan kontrol edildiği açıklanan yapay zekaya sahip bir otomatik silahla öldürüldüğü açıklandı. Son olarak Hizbullah'ın iki numaralı ismi olduğu belirtilen Fuad Şükür, Beyrut'un Dahiye mahallesinde bulunan apartman dairesinde, telefon sinyali üzerinden tespit edilerek İsrail saldırısıyla öldürüldü.

Siber terör ve güvenlik zafiyeti
İşgalci güç İsrail'in 17 Eylül tarihinde Lübnan'da çağrı cihazları üzerinden gerçekleştirdiği binlerce kişinin yaralanmasına ve 12 kişinin ölümüne neden olan saldırıyı, bölgeyi yakından takip eden uzmanlara sorduk. İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Serhan Afacan, Lübnan’da yaşananların İsrail’in sivil can kayıplarını önemsemediğini gösteren tavrının yeni bir örneği olduğunu belirterek, yaşananın "bir siber terör saldırısı olduğuna" işaret ederek, İsrail’i destekleyen güçlerin bu konuda yine iki yüzlü tutum sergilediğini kaydetti. Doç. Dr. Serhan Afacan saldırıya ilişkin üç husus bulunduğunu, birincisi, Hizbullah’ın içinde bulunduğu istihbarat ve güvenlik zaafını gösterdiğini belirterek, İsrail bu saldırıyla Hizbullah’ın yalnızca silahlı kanadının değil bütün mensuplarının hedefinde bulunduğu mesajını verdi, ifadelerini kullandı. Afacan, "Konunun ikinci boyutu da saldırıda İran’ın Beyrut Büyükelçisi Mücteba Emani'nin de yaralanması nedeniyle İran’ın vereceği tepki. İran’ın İsrail’in daha somut olmak gerekirse Netanyahu’nun savaş arayışından tedirgin olduğu ve bu riskten uzak durmaya çalıştığı biliniyor. Tam da bu nedenle İran, Heniyye suikastı sonrası İsrail’e karşı oldukça ihtiyatlı bir tutum takındı. Özellikle bu özel haberleşme aygıtlarının İran üzerinden temin edildiği yönündeki “iddiaların” gerçek çıkması durumunda, İran’ın kendi sınırlarındaki zaaflarının yanı sıra ittifak içinde bulunduğu örgütleri koruma konusunda da büyük bir zaaf içinde bulunduğu bir kere daha görülecek" değerlendirmesini paylaştı. Afacan son olarak ise "Türkiye gibi bölgede gerilimin tırmanmamasını isteyen özellikle de İsrail’in Lübnan’a yapacağı bir saldırının bölgede büyük sorunlara neden olacağını vurgulayan ülkelerin durumu. Bu nedenle Türkiye’nin öncelikli bir konu olan Gazze’de ateşkesin sağlanması kadar İsrail’in saldırganlığının bölgesel bir çatışmayı tetiklememesi için de girişimlerine devam etmesi gerekiyor.

Hizbullah savaşı başlatsın istiyor
İsrail saldırısı sırasında Beyrut'ta bulunan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Tuba Yıldız da çağrı cihazlarında eş zamanlı patlama olduğu bilgisini doğrulayarak, "Burada herkes çağrı cihazı kullanıyor. Halk arasında da kullanımı yaygın. Ama İsrail Hizbullah mensuplarının kullandığı cihazları patlattığını savunuyor. Yaralı sayısının fazla olmasının sebebi bu kişilerin halkın içinde olması, patlamanın sivil hayata sirayet edecek şekilde gerçekleşmesi" bilgisini paylaştı. Dr. Yıldız, saldırının sebebini ise "İsrail’in planları arasında kuzey cephesi var. Burada kendisi büyük bir savaş başlatmaktansa Hizbullah’ı buna itmeye çalışıyor. Nasıl ki Hamas’ın ilk saldırısı sonrası Gazze’de katliam başladı, benzer bir pozisyon arıyor. Kendisini mağdur gösterecek ve meşruiyet kazandıracak bir eylem bekliyor Hizbullah’tan. Bu yüzden bu saldırı gerçekleştirilmiş olabilir. Hizbullah’ın büyük kapsamlı bir yanıt vermesi beklenmiyor o yüzden" ifadelerini kullandı. “Sessizlik bir yenilgi değil, taktiksel bir bekleyiş” yorumu yapılıyor.
Katilin sesi The New York Times
Terör devleti İsrail'in bölge ülkelerini ya da siyasi isimleri hedef alan suikast ve saldırılarını dünyaya detaylarıyla duyurma misyonunu Amerikan The New York Times gazetesinin üstlendiği görülüyor. Yakın zamanda Hamas siyasi lideri İsmail Heniyye'nin İran'ın başkenti Tahran'da suikastla öldürülmesine ait detay bilgiler, dünya medyasında ilk kez the New York Times gazetesinde yayınlandığı biliniyor. Son olarak İsrail ve Hizbullah tarafından saldırıya ilişkin bir açıklama yapılmadan Amerika mahreçli gazete, çağrı cihazlarının saldırı için nasıl modifiye edildiğini tüm detaylarıyla duyurdu.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.