
Üç aylar, kameri ayların yedincisi olan Receb ile başlayan, Şaban ayı ile devam eden ve Ramazan ayı ile son bulan ayların toplu adıdır. Gönül dünyamıza bahar neşesi getiren, yeniden derlenme, toparlanma ve hayat bulma mevsimi olan üç aylar, nefis muhasebesi için en kıymetli vakitlerdir.
Allâh-u Teâlâ, mekânlar içinde mukaddes mekânlar; zamanlar içinde de mukaddes zamanlar yaratmıştır. İşte o mukaddes zamanlardan biri de üç aylar diye bilinen; Receb, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Dinimizce bu üç ayların önemi ve kıymeti çok büyüktür. Üç aylar, gönül dünyamıza bahar neşesi getiren, yeniden derlenme, toparlanma ve hayat bulma mevsimidir. Bu aylar, rahmet dalgalarının başladığı, manevî huzur ve sükûnun kalplere doğduğu, ilâhî rahmetin coştuğu aylardır. Bu mübarek aylar içerisinde öyle feyizli ve bereketli geceler vardır ki, Allah’ın rahmeti bu gecelerde müminler üzerine yağmur gibi yağar.
Hayatımızda adeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan üç aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece kıymetli fırsatlardır.
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr, 18)
Bu günlerde nefisler hesaba çekilmeli, ana sermayemiz olan ömrümüzün nerede ve nasıl tüketildiği gözden geçirilmeli, amel defterimize neler yazıldığı, Mahşer günü kurulacak büyük divanın tek Hâkimi Yüce Allah’ın hakkımızda nasıl bir hüküm vereceği düşünülmelidir.
ÜÇ AYLARIN İLKİ: RECEB
Receb ayı gerek İslâm’dan önce, gerekse İslâm’dan sonra mukaddes bilinen bir aydır. İslâm dini gelmeden önce, bu ay girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes kendisini bu ayda güven içinde hissederdi. İslâm geldikten sonra da bu aya olan hürmet devam ettirildi. Receb ayı, içinde iki kandil gecesi bulunması açısından da faziletli bir aydır. Receb ayının ilk cuma gecesi Regaib kandilidir. Bu yıl da Receb ayı, Regaib Kandili ile başladı. Receb ayının 27. gecesi ise Miraç Kandili'dir. Büyük tasavvuf alimi, Zünnun-i Mısri üç aylar hakkında şöyle demiştir: “Receb tohum ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan hasat ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer. Ne yaparsa cezasını çeker.” Demek ki Receb ayı, bizi Ramazan Ayına hazırlayan bir mevsimin ilk adımı oluyor.
EN FAZİLETLİ İKİNCİ AY: ŞABAN
Sözlükte “dağılmak, gruplara ayrılmak” anlamındaki şa‘b kökünden türeyen Şaban kamerî yılın Receb’ten sonra, Ramazan’dan önce gelen sekizinci ayının adıdır ve dinî gelenekte önemli bir yeri olan üç ayların ikincisidir. Şaban ayının büyük kısmını oruçlu geçiren Hz. Peygamber (sav) “İnsanların değerini bilemedikleri bu ayda ameller Allah’a arz edilir; ben amellerimin oruçlu iken Allah’a arz edilmesini arzu ediyor ve bu ayda oruç tutuyorum” buyurmuş, Ramazan dışındaki en faziletli orucun Şaban’da tutulan oruç olduğunu ifade etmiştir. Bu rivayetler sebebiyle Şaban ayında oruç tutulması mendup olmakla birlikte, Hz. Aişe’den nakledilen, Resul-i Ekrem’in Ramazan Ayından başka hiçbir ayın tamamını oruçlu geçirmediği şeklindeki rivayeti yanında oruç tutmanın farz olduğu Ramazan Ayına şevkle girmeyi zorlaştıracağı için Şaban’ın on beşinden sonra orucun azaltılması veya terk edilmesi tavsiye edilmiştir.
KUR’AN AYI: RAMAZAN
‘’Ramazan ayı, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği aydır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin’’ (Bakara, 185)
Rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan’a “Kur’an ayı” da denilmektedir. Çünkü Allah’ın insanlığa son mesaj olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygambere bu ayda inmeye başlamıştır. Ayet-i Kerime’de Ramazan ayında indirildiği bildirilen Kur’an-ı Kerim, son ilâhî kitaptır ve Allah’ın son kelamıdır. O, bir kanundur, hükümleri Kıyamet’e kadar devam edecektir. Kur’an-ı Kerim insanlığı iyiye, güzele, doğruya götürecek olan tek hayat kaynağıdır.
Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu bu ay müminler için oruç ayıdır. Bu sebeple, Müslüman bu ayda orucunu tutacaktır. Zira oruç sadece aç ve susuz kalmak değil, kalbin Allah’a açılması hayata Allah’ın emrettiği şekilde bakılmasıdır. Yine başka bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: “Kim Ramazan ayının faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek, Ramazan’ı ibadetle ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.”
Ramazan’ın diriltici özelliği, bütün insanlığı huzura ve mutluluğa kavuşturmak için yeryüzüne gönderilen Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamasından, bin aydan yani seksen küsur yıllık bir ömürden daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır.
GÜNAHLARDAN ARINMA ZAMANI
Hayatımızın her anında, hataya düşen biz kullar için vazgeçemeyeceğimiz en temel husustur tevbe ve istiğfardır. Tevbe ve istiğfar; kulun günahını ve hatasını terk edip, dua ve niyaz ile Rabbinden bağışlanma dileyip bütün varlığıyla O’na dönmesi, Cenab-ı Hakk’ın da kuluna af ve mağfiretle mukabelede bulunmasıdır.
Bu sebeple, üç aylarda, Yüce Rabbimize yapmış olduğumuz günah, hata ve isyanlarımız için tevbe edelim, istiğfarda bulunalım. Günahlar insanların sırtında yüktür. Bu aylar ise bu yükü hafifletme vaktidir. Onun yolu ise tövbedir. İşte üç aylar, keşkelerin öğütülüp iradî başlangıçların yapıldığı en güzel anlardandır. Tevbe ve istiğfar ile günahlardan arınmanın, işlediğimiz hata ve günahlardan dolayı pişmanlık duyarak O’ndan af dilemenin, onları bir daha işlememek için kararlı bir duruş sergilemenin en güzel fırsatıdır. Yüce Mevla’nın huzurunda mahcubiyet ve pişmanlık duyarak, günahlara bir daha dönmemek üzere yüz çevirerek, hayatımızda yeni ve tertemiz bir sayfa açmaya karar verme anıdır.
NAFİLE İBADETLERİ ÇOĞALTALIM
Zamanımızda “Üç aylar” kış mevsimine rastlamaktadır. Efendimiz’in ifadesiyle “kış müminin ilk baharıdır.” Bu itibarla üç ayları bahara dönüştürmek için namaz, oruç ve benzeri nafile ibadetleri arttırmak gerekir. Zira namaz kötülüklere set, oruç takva aracıdır. Nafile namaz ve oruçlarla, yapılacak hayır ve hasenatla üç ayları en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.
Receb ve Şaban aylarında ise; Hz. Peygamberin (sav) diğer aylara oranla daha fazla nafile oruç tuttuğu, ancak Ramazan’ın dışında hiçbir ayın tamamını oruçlu geçirmediği hadis kaynaklarında yer almaktadır. Bu itibarla, Receb ve Şaban aylarının aralıksız olarak oruçlu geçirilmesinin dinî bir dayanağı yoktur. Kişi, sağlığı müsait olup güç yetirdiği takdirde bu aylarda dilediği kadar nafile oruç tutabilir. Bir gerçeği de unutmamalıyız ki üç aylar içerisinde idrak edilen kandil gecelerine ait özel bir namaz sahih kaynaklarımızda mevcut değildir. Nebevi öğreti de asıl olan az ve devamlı bir ibadet düzenidir.
Yüce kitabımız Kur’an’ın ifadesiyle belirtmek gerekirse, gerçekte kalıcı olan, işleyeceğimiz yararlı amellerdir. Toplumumuzda boynu bükük, gözü yaşlı, dışlanmış kimse varsa onun derdini dert edinelim. Her ayı Ramazan ve her gün ve geceyi Kadir Gecesi gibi yaşamaya gayret etmek, dargınlık, kırgınlık, kin ve nefretin yerine; sevgiyi, merhameti, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmak, yetimlerin, kimsesizlerin, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmek şiarımız olsun.










