SAÜ İletişim Koordinatörlüğünce hazırlanan “Prof. Dr. Hatem Akbulut ile Sağlık ve Teknoloji Söyleşileri” konulu online canlı yayınına katılan SAÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Karabay, koronavirüs ile ilgili aşıdan tedaviye, virüsten nasıl korunacağımızdan salgının Sakarya ve Türkiye’deki durumuna kadar merak edilen birçok konuya değindi.
Karabay, koronavirüslerin önceleri sadece nezleye neden olduğunu, zaman içerisinde geçirdiği 2003’deki SARS ve 2012’deki MERS gibi mutasyonlarla 2019’a gelindiğinde korona pandemisine neden olduğunu anlattı.
Ramazanda sosyal mesafeye dikkat
Türkiye’nin sağlık sistemi yıldızlı pekiyi aldı
- "Bütün dünyanın sağlık sistemi, ABD, Fransa, İngiltere gibi ülkeler aynı sorularla sınava girdi. Şükürler olsunTürkiye’nin sağlık sistemi yıldızlı pekiyi aldıysa bazı ülkeler sınıfta kaldı. Koronavirüsü bir ülkede geçireceksen Türkiye’de geçireceksin.
- Çin’den gelen serilerde yüzde 90’lara yakın ateş söylendi. Boğaz ağrısı, öksürük, sırt ve bel ağrısı şeklinde şiddetli kas ağrısı vardı. Daha sonra Avrupa’daki serilerde tat ve koku alma bozukluğu gibi iki bulgu çok dikkat çekmeye başladı.
- Türkiye’deki serilerde hastalar 60 yaş ve üzerindeyse ve bağışıklığı baskılayan bir ilaç almıyorlarsa, ateş, öksürük ve boğaz ağrısını çok görüyoruz.Bazı hastalarımızda nefes darlığı yakınmaları oldu.Genç hastalarda ateş ve kırgınlığı da pek görmeyebiliyoruz.Sadece baş ağrısı, boğazda karıncalanma hissi, tat ve koku alma kaybı sorunları ile gelen genç hastalarımız var."
Her gün yeni şeyler öğreniyoruz
Koronavirüs enfeksiyonu konusunda bağışıklık ve genetik yatkınlık konularında da bilgi veren Karabay, “Virüs bir anahtar ise o virüsün vücudumuzda gireceği bir kilit olması gerekiyor. Buna reseptör diyoruz. Bazı insanlarda bu kilit, yani reseptör bulunmuyor ancak o anahtar yani virüs hep bulunuyor. Reseptör yoksa virüsü alıyorsunuz ancak sizde hastalık başlamıyor. Ama virüsü başkalarına bulaştırmaya devam edebiliyorsunuz. Genetik olarak bazı insanlar bu virüsü ilerletmeye yatkın değil. Bağışıklık dediğimiz olay yaşa bağlı olarak düşüyor. Vücudumuzda ‘t lenfosit’ dediğimiz, mikropları öldüren hücreleri yani askerleri üreten timüs bezimiz var. Timüs bezi 20 yaşındayken bir yumruk büyüklüğündedir, 60 yaşındayken ceviz büyüklüğüne düşer, 80 yaş ve üstündeyken ise pirinç tanesi büyüklüğündedir. Buna bağlı olarak da saldığı t lenfosit, yani asker hücre sayısı oldukça düşer. Bağışıklık konusunda biz de yeni yayınlanan verilerle her gün yeni şeyler öğreniyoruz" dedi.