İslâm bilginleri İslâm dininin bütün hükümlerinin insanların yararı için olduğuna kanaat getirmiştir. Allah'ın yapılmasını istediği şeylerde kullar için çok büyük faydalar, yasakladığı şeylerde ise kullarına büyük zararlar getirebilir. Kur'ân-ı Kerîm'de akla aykırı hiçbir emir ve yasak bulunmamakla birlikte, bütün emir ve yasakların yarar ve hikmetlerini bilmek de tam olarak mümkün değildir. İslâm bilginleri çeşitli ibadetlerin yarar ve hikmetleri konusunda uzun süre düşünmüş, kişisel pratiklerden çok insan nefsinin temizlenmesi yolunda çalışmalar yapmıştır.
Müslümanlıkta insanın toplumda uyumlu, hoşgörülü ve güvenilir bir birey olmasına yönelik düzenlemeler getirmenin yanında yaratıcı ile olan bağlantısını da derinden hissetmesine, geliştirmesine yönelik hizmet edecek düzenlemeler getirmiştir. Hukuka riayet bakımından halkı ve Hakk'ı birbirinden ayırmak isabetli olmadığı gibi, halk ile ilişkilerin Hakk'ı ilgilendirdiğini göz ardı etmek de mümkün değildir.
Peygamberimiz'in "İnsanlara teşekkür etmeyen Allah'a şükretmez" (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 11), "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" (Buhârî, “Edeb”, 18; Müslim, “Fezâil”, 65) ve "Hakkında üç komşusunun olumlu tanıklıkta bulunduğu kişiyi Allah affetmiştir" (Tirmizî, “Cenâiz”, 63) gibi ifadeleri bu öneme dikkat çekmektedir. Yûnus da her halde "Yaratılanı sevdik yaratandan ötürü" derken vurguyu aynı noktaya yapıyordu.
Gazzâlî orucun üç derecesinden bahsederken, bedende iştah ve şehvetin tatmin yeri ve aracı olan iki âzayı yani mide ve cinsel organı, iştah ve şehvet duyduğu şeylerden mahrum etmekten ibaret olan orucu, "sıradan insanların orucu" (avam orucu) olarak; buna ilâveten gözü, kulağı ve diğer âzaları günahtan korumayı "özel kişilerin orucu" (havas orucu) olarak ve tüm bunlara riayet ettikten başka, kalbini düşük emellerden, dünya düşüncelerinden kısaca, mâsivâdan arıtarak bütün varlığıyla Allah'a bağlanmayı ise "daha özel kişilerin orucu" (ehassü'l-havâs orucu) diye tanımlamaktadır. Orucun neye bakılırsa bakılsın iyi geçime yönelik olduğu insanlar tarafından zamanla görülecektir.
Peygamberimiz'in, orucun ikinci yönünü vurgulayan "Oruç bir kalkandır; sakın, oruçluyken, cahillik edip de kem söz söylemeyin. Birisi size sataşacak veya dalaşacak olursa, 'ben oruçluyum, ben oruçluyum' deyin" sözü (Buhârî, “Savm”, 9; Müslim, “Sıyâm”, 30), izaha gerek bırakmayacak şekilde, "iyi geçim"i vurgulamaktadır. Oruç tam olarak iştah ve şehveti dizginlemek olarak görülmemelidir. Oruç ağız ve dilin kısacası bütün vücudun kötü düşünmesini engellemektedir.