|
Demokratik kriterler ve antidemokratik tutumlar

Türkiye, birçok olumlu ve olumsuz gelişmelerin etkisiyle oldukça dinamik bir toplum olma yolunda görünüyor. Bir yanda toplumsal duyarlılık son derece ileri seviyelere ulaşırken; diğer yanda da siyasi sistemden kaynaklanan baskı ve zorlamalar, eski dönemleri aratacak derecede katılaşma eğiliminde. Bütün bu olayları, özellikle halkın yönetimi diye kısaca ifadelendirilen demokrasi ideali üzerinde tartışmanın faydası büyüktür.

Demokrasi, Batı''da çıkmış bir kelime. Aslında halka tanınan yönetim hakkının, seçim ve kontrol mekanizmasına yansıması olarak özetlenebilir. Ama, Batı''daki uygulama, bu hakkın herkese eşit bir şekilde dağıtılmadığını ve demokrasilerde seçimlere katılma konusunda çeşitli adaletsizliklerin yapıldığı noktasında şekillenmiş. Bu yüzden Batı siyaset bilimcileri, demokrasinin sadece seçimle bitmediğini, yöneticilerin haklarına halkın sahip olabilmesi gerektiğini öne sürmüşlerdir. Bu arada, demokratik sistemdeki bazı kurum ve kuruluşların çeşitli şekillerde halkı etkilediği de, demokrasiyi asıl mecrasından saptıran bir başka özellik.

Buradan varmak istediğim nokta şu: Hakikat, elbette ki bir tanedir. Siyasi literatürde gerçek hakikat ise, halkın hak ve yetkilerini en iyi şekilde kullanabildiği sistemin adıdır. İşte böyle bir noktada, hakikati sadece Batı''nın bulduğunu kabul edemiyeceğimiz gibi, siyasi sistem açısından en idealinin demokrasi olduğunu veya bu adın sürekliliğinin olacağını kabul etmek mümkün gözükmemektedir. Tabii burada, insanın temel hak ve hürriyetlerinden vazgeçmek gibi bir niyet ve hakkımız olamıyacağı gibi, uluslararası demokratik haklar olarak gündeme gelen literatüre de karşı çıktığımız anlaşılmamalıdır. Bununla, Batı''daki tüm problemleri ve bu problemlere cevap mahiyetinde gelişen Batılı demokrasiyi tüm kurum ve mantığı ile almak gibi sosyal kanunlara zıt bir olayın mümkün olamayacağını belirtmek gerekir. Tek kelime ile kelimelerin büyülü yapısına herşeyi bağlamak gibi, İlkçağ inançları, problemlerimize cevap verememektedir. Kaldı ki, Türk-İslam medeniyetinin uzan hayat dönemlerinde, yönetimde danışmaya, adalate, bilgi ve maharete önem veren bir geleneğimiz bulunmaktadır.

Aslında meseleyi bu noktada bırakırsak, yine herhangi bir yere varamayacağız. Çünkü, konu bir doktrinin felsefi bir tartışmasından ziyade; o doktrine ait uygulamaların ne ölçüde gerçekleşebildiğidir. Yukarıdaki tartışmayı, siyasi felsefe konusu yapabiliriz. Ama, problemin toplum hayatındakı olumsuz sonuçlarını ortadan kaldıramayız. O halde; Batılı manada olsa bile, demokratik hakların uygulanıp uygalanmaması problemi, ülkenin bugünkü temel meseledir.

23 yıl önce
Demokratik kriterler ve antidemokratik tutumlar
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’