Yılanların Öcü

00:0011/09/2014, Perşembe
G: 12/09/2019, Perşembe
Sema Karabıyık

Yılanların Öcü Fakir Baykurt"un romanından uyarlama ama romanla karakter isimleri dışında herhangi bir benzerlik yok. Fatih Harbiye, Muhadarat(Yasak) ve Bugünün Saraylıs"na yapılan muamelenin aynısına maruz kaldı Yılanların Öcü. Dizinin, romanın ana fikri, duygusu ile uzaktan yakından alakası yok çünkü amaç yazarın ve romanın ismini dilediğince sömürmek! Romandan farklı olduğu yönünde eleştiride bulunacaklara savunularını peşinen verdi dizi ekibi, biz romandan öncesini anlatıyoruz diyerek. Romanların

Yılanların Öcü Fakir Baykurt"un romanından uyarlama ama romanla karakter isimleri dışında herhangi bir benzerlik yok. Fatih Harbiye, Muhadarat(Yasak) ve Bugünün Saraylıs"na yapılan muamelenin aynısına maruz kaldı Yılanların Öcü. Dizinin, romanın ana fikri, duygusu ile uzaktan yakından alakası yok çünkü amaç yazarın ve romanın ismini dilediğince sömürmek! Romandan farklı olduğu yönünde eleştiride bulunacaklara savunularını peşinen verdi dizi ekibi, biz romandan öncesini anlatıyoruz diyerek. Romanların sadece olay akışından ibaret olmadığını, hikaye edilen olayların bir derdi anlatmaya hizmet ettiğini, bu sebepten uyarlamalarda romanın anafikrine duygusuna sadık kalınması gerektiğini kaçıncı kez yazdım bilmiyorum.

İlk bölüm itibariyle o havayı yakalayamamakla birlikte ekranda kalabilirse belki ikinci sezonda romandaki temalara da şöyle bir değinilir. Ama yasak aşklı "bildik" konak hikayesinden öteye geçebilecek gibi görülmüyor.

Köyde geçen, sözde köylüleri anlatacak olan dizinin ilk sahnesi, Irazca"nın ineği sarı kızla diyalogu çok şey anlatıyor diziye dair. İlk sahne ezan sesiyle başlıyor; Irazca elinde bakır ahıra gittiğine göre sabah ezanı okunuyor ama havanın aydınlığına bakılırsa öğle olmak üzere...

"Hayırlı sabahlar olsun sarı kızım... Bayram askerden dönünce ona köyün en güzel kızını alıcam. Hemen gücenme sarı kız, sana da şöyle güçlü kuvvetli bir öküz bulup evericem."

İneği öküzle evermek kimin fikriyse! (yazar burada fikriyse derken cahilliğiyse demek istiyor) Jenerikte üç senarist adı geçiyor, biri yazdı diyelim, diğer ikisi fark etmiyor mu yapılan hatayı! Yönetmen, senarist, teknik ekipten onca kişinin köy hayatına, köy gerçeklerine dair bir fikri bilgisi yoksa danışmanlık hizmeti almak senaryoyu köy hayatını bilen birisine okutmak da mı gelmez akla!

Full makyaj, dekolte kıyafetler içinde konağın içinde süzülen, zengin amcayla yasak aşk yaşayacağını bangır bangır bağıran Şerife; ilk bölümden akıllarda yer etti. Olmamışlık üzerinden yapılan eleştiri ile dikkatleri çekmeyi başardı. Normalde üzerinde durmam, dramatik yapı içinde dikkatimi çekenler listesinde sonlarda yer alır ama Şerife hakkında kalem oynatmayan köşe yazarı kalmayınca bahis açmak şart oldu. İlk fragman, Fatma ile Zahide"nin Kara Bayram"ı paylaşamama sahneleri diziye dair çok şey söylüyordu ki aldatıcı olmadı. Görünen köy kılavuz istemedi. Konak, Kapadokya, yasak aşk üçlüsünden dizi yapma girişimi bir romanı daha katletme girişimine sahne oldu bir kez daha.

Osmanlı"da bir konakta yaşananlar adı altında yasak aşkı merkeze alan, Fatma Aliye"nin Muhadarat romanını katleden Yasak kısa ömürlü oldu. Muhadarat"ın Yasak"laştırılmasını, dizi sektöründe olur böyle vakalar diye yorumlayanların, Yılanların Öcü üzerinden sert eleştirilerde bulunmasını anlamakta zorlanıyorum. Özünden uzaklaştırılan, katledilen romanın kime ait olduğu değil önemli olan ya da reyting alıp almadığı. Önemli olan ilkesel olarak romanların katledilmesine karşı çıkmak. Yılanların Öcü iyi bir reyting alsaydı aynı eleştiriler yapılır mıydı?

Alkışlar senarist Kerem Deren"e...

Yeni diziler yavaş yavaş görücüye çıkıyor. Pilot bölümler sonrası reyting listeleri eşliğinde endişeli bir bekleyiş hakim. Dizilerin içeriğini, reyting alır gerekçesiyle sürekli aynı temalar etrafında döndüğünü göz ardı edenler, değişen reyting panelinden başlayıp halk kaliteden anlamıyor savunusunun arkasına gizlenmeye başladı.

Türk televizyonlarının unutulmaz dizilerinden Ezel"in senaristi Kerem Deren"in meslektaşlarını hedefleyen twitleri adrese teslimdi: "Yok reytingmiş, yok denek listesiymiş, politik baskı, bu sene basit işler tutuyor derken hayal kurmayı heyecanlanmayı, zoru sevmeyi unuttuk. Başarıdan, paradan başka şeyler için de dizi yapılır. İnsanların zihinlerini çalıştıracak, kalplerine tutunacak tutkulu işler de yapılır."

Senaryoların en büyük eksiği bir derdinin olmaması duygudan heyecandan uzak olmaları. Çok reyting almak çok kazanmak için yapılan proje işler oldukları

o kadar aşikâr ki!