"Korkma sönmez bu şafak…

00:002/07/2013, Tuesday
G: 9/09/2019, Monday
Yaşar Taşkın Koç

Başlığı okuyunca ister istemez devamı dilinize düşer; "…larda yüzen al sancak…"Bu topraklarda Kur"an"dan sonra en çok okunan şeydir İstiklâl Marşı çünkü.İlk iki kıtayı neredeyse hemen herkes bilir.On kıtasını ezbere söyleyebilenlerin sayısı hiç az değildir.Başlıkta başlayıp sonra yarım kalan; ardından tekrar devam eden ilk dizenin bu şekilde bölünmesi bildim bileli tartışma konusudur.Çünkü hepimiz farkındayız ki marşın bestesi güftesine uygun değil.Sözlerle müziğin uyumuna prozodi deniliyor; marşımızda

Başlığı okuyunca ister istemez devamı dilinize düşer; "…larda yüzen al sancak…"

Bu topraklarda Kur"an"dan sonra en çok okunan şeydir İstiklâl Marşı çünkü.

İlk iki kıtayı neredeyse hemen herkes bilir.

On kıtasını ezbere söyleyebilenlerin sayısı hiç az değildir.

Başlıkta başlayıp sonra yarım kalan; ardından tekrar devam eden ilk dizenin bu şekilde bölünmesi bildim bileli tartışma konusudur.

Çünkü hepimiz farkındayız ki marşın bestesi güftesine uygun değil.

Sözlerle müziğin uyumuna prozodi deniliyor; marşımızda bu uyumsuzluk neredeyse zirve yapmıştır.

Artık orijinal haliyle internetten bile dinlenebilecek kadar yaygınlaşan bilgilere göre aslında Ali Rifat Çağatay"ın bestesi marşın ilk bestesiydi. 1924"teki yarışmayı birincilikle kazanan Klasik Türk müziği formatındaki bu beste resmi marş olarak çalınmaya başlanmıştı.

1930"da ise Milli Eğitim Bakanlığı emri ile eski adı Riyaseti Cumhur Orkestrası yani bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası"nın Şefi Zeki Üngör"ün yarışmada beşinci olabilen bestesinin kullanılması emredildi.

Böylece, 83 yıldır dinlediğimiz prozodi hatalarıyla malûl marş yaygınlaştı.

Cumhuriyet yönetiminin bu tavrı şaşırtıcı değildi.

Çünkü daha 1925 sonunda Mehmed Akif"in yazdığı ve Meclis"te ayakta alkışlarla kabul edilen İstiklâl Marşı"nın değiştirilmesi için bir yarışma açılmıştı.

Bu başarısız denemenin ardından 1937"de bir deneme daha yapılmış, o da akim kalmıştı.

Akif"in din, dünya, gidişat hakkındaki fikirleri, inançları ve tutumu tabii ki yazdığı şiirlere de birebir yansımıştı. Hem şairden hem şiirdeki "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" gibi dizelerinden daha yazıldığı gün kimilerinin duyduğu hoşnutsuzluk Mısır"a gönüllü sürgüne giden şairin açık muhalif duruşuyla daha da pekişmişti.

Dönemin İslamcı aydınlarıyla birlikte yürünen yol 1923"ten itibaren kısmen ayrıldığında, Akif gibi bir şahsiyetin yazdığı şiirin milli marş olmaktan çıkarılması düşüncesi sürpriz değildi.

Başarılamadı.

Hiç olmazsa bestenin Doğu tınılı musiki yerine Batı müziğine yakın olması ancak 1930"daki o emirle sağlanabilmişti.

Tarihte de günümüzde de bu konuyla ilgili istemediğiniz kadar tartışma var.

Bundan sonra da olacak belli ki.

Bu yazıyı yazmaktaki amacımsa bu tartışmanın aradan geçen zaman içinde artık sadece entelektüel, felsefî, yakın tarih veya müzik alanına yönelik bir tartışma haline dönüştüğünü düşünmem.

Ali Rifat Çağatay"ın birinci gelen bestesinin hakkı yenmiş midir? Evet.

Aynı yarışmada ancak beşinci olan beste kayrılmış mıdır? Evet.

İstiklâl Marşı"nın kimi yerinde sözlerine, ruhuna ve şairine karşı direnç gösterenler o zamandan bugüne olmuş ve bundan sonra da kısmen olacak mıdır? Evet.

Marşın güftesini değiştirmek isteyenler bunu her şeye rağmen, bütün güçlerine rağmen başaramamışlar ve hiç olmazsa bestesini Batı formunda, kendi beğeni ya da tasavvurlarına ait hale getirmişler midir? Buna da evet.

Marşın yeni bestesi, yani bugün bildiğimiz okuduğumuz hali sözlerle okunurken büyük uyumsuzluk doğuran prozodi hatalarıyla dolu mudur? Tabii ki…

"Peki o zaman bütün bunlara bakınca, marşın bestesi yeniden düzenlenmeli midir", sorusuna cevabım: Kesinlikle hayır.

Dünyanın en iyi bestecilerini yan yana getirip yapılacak mükemmel bir beste bile artık 83 yıldır söyleyip dinlediğimiz bu bir zamanların zoraki, uyum sorunları olan bestenin yerine geçemez.

Akif"in ulaşılmaz, yerine yenisi konulamaz muhteşem şiirinin bir asırdır içinde yaşadığı notalar artık her şeye rağmen bu.

Ve bu aslında bizim için; bütün hatalarına rağmen bize ait bir sentezin en önemli simgesi.

Akif karakterinde, düşüncesinde, inancında bir "adam" ve onun şiiri ile istediğimiz kadar eleştirebileceğimiz beste artık ayrılmaz bir bütün.

İstiklâl Marşı"na bu gözle bakarsak, aslında yan yana gelmesi çok zor ne çok sentezimiz olduğunu görmemiz mümkün olacak.

Tartışmayı beste-güfte ilişkisinden, o dizelerde ne yazdığına, anlamına hatta bugünkü nesillerin o dizelerdeki kelimelere ne kadar uzak kaldığına çevirmek de meselelerimizde bize yeni bir yol, yeni bir hedef, yeni bir bakış açısı vermez mi?