
Kendisi de bir Yahudi olan, anne-babası Yahudi Soykırımı’ndan sonra toplama ve imhâ kamplarından sağ kurtulmayı başaran Norman G. Finkelstein, ailesinin ve soykırımda kaybettiği sevdiklerinin çektiği acıların istismarına karşı bir kitap kaleme alıyor: Holokost Endüstrisi.
7 Ekim 2023’te, tek gecede yüzlerce masumun katledilmesinden sonra tekrar insanlığın meselesi olarak gündeme oturan Holokost, şairin “ne çok acı var” sözünü dahi hissiz bırakır nitelikte bir büyük olay. Kimi empati kurdu, başka acıları kendi derdi bildi kimi öfkesiyle beslediği kinine masum muhataplar seçti. Ne bir söz ne bir kelime taşıyabilir bu denli bir ağırlığı fakat yine de bütün ifade imkânları denenmeli ki aktarım gerçekleşebilsin. Yeryüzünün bunca acıyı nasıl kaldırdığına bir daha şaşıralım ki sahip çıkalım insanlığımıza ve o kitaplar kalmasın tozlu raflar ardında. Hiçbir empati kelimesine sığmayacak denli büyük bu acıyı kıyısından köşesinden anlamaya çalışanlar, sahaf köşesine atılmış kitapları hatırladı, Holokost’un tarihteki yerine açılan sayfaları... Norman G. Finkelstein’ın “Holokost Endüstrisi” de bu kitaplardan. İlk kez 2000’de yayımlanan kitabın Türkçesi 2001’de Söylem Yayınları’ndan çıktı. 2011’de Kırmızı Kedi Yayınları’nın tekrar bastığı kitaba ulaşmak son birkaç yıldır zorlaşmıştı. Şubat 2024’te Kutadgu Yayınları’nın yeni baskısıyla kitap tekrar okurla buluştu.

KENDİSİ DE BİR YAHUDİ
Kendisi de bir Yahudi olan, anne-babası Yahudi Soykırımı’ndan sonra toplama ve imhâ kamplarından sağ kurtulmayı başaran Norman G. Finkelstein, ailesinin ve soykırımda kaybettiği sevdiklerinin çektiği acıların istismarına karşı bu kitabı kaleme alıyor. Kitap “Yahudi Acılarının İstismarı” alt başlığıyla yayınlanıyor. Finkelstein, bu istismarın ABD’nin ve İsrail’in Ortadoğu’da yaptıklarını meşrulaştırmak için kullanılmasına karşı çıkıyor ve bu noktaya dikkatleri topluyor.
Finkelstein, “Soykırım Endüstrisi” terimiyle, Nazi soykırımının anısını ve tarihini, politik ve ekonomik çıkarlar elde etmek için sistematik bir şekilde kullanma sürecini kastediyor. Bu terim, özellikle Amerikan Yahudi topluluğu ve İsrail devleti tarafından, soykırımın belirli ideolojik ve finansal amaçlar doğrultusunda araçsallaştırıldığını ifade ediyor. Finkelstein’a göre, Soykırım Endüstrisi, gerçek soykırım kurbanlarının acılarını ve anılarını kullanarak, hem maddi kazanç elde etmeyi hem de politik gücü pekiştirmeyi amaçlıyor. Bu süreçte, tarihsel gerçeklerin çarpıtılması ve soykırımın ticari bir meta haline getirilmesi gibi etik olmayan uygulamalar da yer alıyor. Giriş bölümünde Holokost endüstrisinin anatomisini çizen Finkelstein, kitabın temel meselesini şöyle ortaya koyuyor: “Holokost, vazgeçilmez bir ideolojik silah olduğunu kanıtlamıştır. Bu silahın kullanımıyla birlikte, korkunç bir insan hakları geçmişine sahip, dünyanın en ürkütücü askeri güçlerinden biri, kendisini ‘kurban’ devlet olarak gösterebilmekte, ABD’deki en başarılı etnik grup da aynı şekilde kurban statüsü elde edebilmektedir. Bu sahte kurbanlık statüsü, hatırı sayılır servetlerin birikmesine yol açmanın yanında, eleştirilere karşı da bir tür dokunulmazlık kazandırmıştır.”
NAZİ ZULMÜNÜ KIYASLANAMAZ KILMAK
Kitapta birçok mesele “soykırımın benzersizliği” iddiası etrafında gündeme taşınıyor. Finkelstein, buradan yola çıkarak Nazi soykırımının insanlık tarihindeki diğer zulüm ve soykırımlardan tamamen ayrı ve kıyaslanamaz bir olay olarak ele alınmasını inceliyor. Bu benzersizlik iddiasının ideolojik olarak kullanıldığını ve Yahudi soykırımının bir tür “sivil din” haline getirildiğini savunuyor. Bu sivil din, Yahudi soykırımının hatırasını kutsal ve tartışılmaz bir konuma yerleştiriyor Finkelstein bu yaklaşımın, diğer halkların acılarını küçümseyerek ve onları gölgede bırakarak ahlaki bir çifte standart yarattığını vurguluyor. Bu iddia aslında Yahudilerin benzersizliği iddiası. Yahudilerin çektiği acılardan çok bu acıları bizatihi Yahudilerin çekmiş olması Holokost’u benzersiz yapan. Ya da: Holokost özeldir çüçünkü Yahudiler özeldir.
Soykırım’ın ebedi Yahudi düş manlığı dogması bir Yahudi devletinin gerekliliğini meşrulaştıracak ve bu devlete yönelik düş manlığı açıklamada kullanılacaktı. Katliama girişecek yeni bir anti-semitik dalga karşısında İsrail, tek sığınak olacak ve de Yahudi devletine karşı yapılan her saldırının ve manevranın arkasında bu katil anti-semitik dalganın olduğu iddia edilecekti. Bu dogma ile İsrail’e tam yetki veriliyordu: Yahudi olmayanlar her zaman Yahudileri katlediyorlardı, Yahudiler de kendilerini korumak için her türlü hakka sahipti. Her türlü saldırganlık ya da işkence; Yahudilerin başvurduğu her yol meşruydu, nefsi müdafaaları için yapılıyordu. Bugün İsrail’in Filistin zulmü temelinde de bu hastalıklı zihniyet yatıyor.
Kitapta, İsrail’in insan hakları ihlalleri konusunda çifte standartlı yaklaşımları; Amerikan Yahudi lobilerinin, ABD politikalarını İsrail lehine şekillendirmesi detaylarıyla ortaya koyuluyor. Kitap, Finkelstein’ın ailesinin Nazi soykırımından kurtulan bireyler olmasından dolayı kişisel bir bakış açısı sunmanın yanı sıra bu süreçte tarihsel gerçeklerin nasıl çarpıtıldığını ele alması açısından da güçlü argümanlar içeriyor.









